Dive tradutor Inglês
3,276 parallel translation
Judes birkaç saatlik uykuyla oldukça yorgun halde dalışa geçmişti.
Judes started the dive heavily fatigued with a couple of hours sleep under her belt.
Ben dalmayı bile bilmem.
I can't even dive.
Nefes de alabiliyorsan, dalabilirsin de.
You can breathe, then you can dive.
- George'un artık dalamadığını sanıyordum.
I thought George couldn't dive anymore.
Sonra daldık ve geri çıktık. Bir baktık girişi kapatan bir araç var.
So... we do the dive, we're swimming back out, and suddenly there's a vehicle blocking the entrance.
Dalgıç kıyafeti giymeden dalmayı seçti.
She chose to dive without a wet suit.
Bencilliği bırak!
We're all gonna dive!
Dal, dal!
Dive, dive, dive!
Hâlâ battaniyelerin altına dalıp sonsuza kadar kucaklaşabiliriz.
We can still dive beneath the blankets and cuddle till the end of time.
Ev kirâları bu aralar ne kadar sen biliyor musun?
My house will be worth much less if property prices dive.
Dalmak üzereyiz.
We're about to go on a dive.
Biz Büyük beyaz köpekbalıklarıyla yüzmek istiyoruz.
We want to dive with great white sharks.
Hayır, hayır, hayır. "O" kafesin dışında dalmak istiyor.
No, no, no. He wants to dive out of the cage.
Nasıl dalmamız gerektiğini siz bize göstereceksiniz.
You're gonna show us how to dive.
Araştırmamı yaptım, ve sana yüz bin euro önerebilirim. benimle dalarsan böylece kafesten çıkarım ve büyük beyaz köpekbalıklarıyla yüzerim.
I have done my research, and I'm willing to offer you 100,000 euros if you will dive with me so that I can get out of the cage and swim with great white sharks.
Ve eğer kafesten çıkmana izin verirsem, serbest dalış yapacaksın.
And if I let you out of the cage, you're gonna free dive.
Köpekbalıkları ile dalmaya para ödüyorum, sigarayı bırakmak için değil, tamam mı?
I paid to dive with sharks, not to quit smoking, right?
Hey, bu sıkı bir dalıştı.
Hey, that was a cool dive.
Ama bu arada bu dalış çok sıkıydı.
But that was a great dive, by the way.
Sıkı dalıştı.
That was a cool dive.
NASA buzun altına dalış yapacak aracı göndermeye hazırlanıyor.
NASA is preparing a submersible rover to dive under the ice.
Dalıyoruz.
We dive down.
Muhteşem bir kuğu dalışı yaptı.
He does this amazing swan dive.
- Daliyoruz, daliyoruz.
- Dive.
Demin dördüncü katın penceresinden içeri daldı.
Well, he's just took a dive from a 4 storey window.
Peki, bak, bunu halletmeye çalışacağım, ve umarım daha sonra seninle buluşabilirim, tamam mı?
Well, look, I'm gonna dive into this, and then hopefully I can meet up with you later, okay?
Hemen işe koyulalım mı?
Should we dive right in?
Roberto'nun davasına burnunu sokmanı sana söyleyen El Azul muydu?
Tell me. Was it EI Azul who tell you to take a dive at Roberto's trial?
Ben de olayın tam ortasından daldım.
Dive right in.
Elysium'daki olaya atlamak istedin, yaptık.
You wanted to dive headfirst into everything that Elysium represented, we did that.
Bu ismi tanıdın mı? Senin üzerine öyle büyük oynadı ki ölümü asla kabul etmez.
He was betting'on you big time to take the dive!
Yat şimdi!
Dive!
Dal, dal, dal!
Dive, dive, dive!
Bakın su parkındaki gölden gelen kanalları bu gece kontrol etmeliyiz Yarına bi dalış timi - - Hayır çok geç olur
look guys, we have to check the drains and the outflow pipe into the lake tonight i can get a dive team up here from tempy by tomorrow no its too late, the waterpark opens tomorrow, that place is going to be packed
Bu, araba hareket halindeyken yüksek dereceli zorluktaki bir çift viraja girmek gibiydi.
That was like a double twist on the high degree of difficulty on that insult dive.
Evet ama o sadece bara gitmek için kullanıyordu, birinin işini almak için değil.
Yeah, he was going to dive bars, not taking someone's job.
Yani her yerde olacağım.
- So I dive into the memory...
Nasıl atlayacağını ve ne kadar hızlı gitmen gerektiğini göreceğiz. - Yani kobay dalgıcımızsın.
We need to line up how you're gonna jump... and to see how fast you need to go, so you're our guinea dive.
Sonra "Üçüncüyü atayım mı, dalmaya mı çalışayım" dedim ve galiba dalmaya çalıştım.
Then I was like : "Do I go three or just try to dive?"
O yüzden bileğim acıyor.
I think I tried to dive. That's why my wrist hurts.
Dev gibi bir adam havada savruldu.
- That was a big dive. That was... Hell!
Kadının biri 15. kattan atlamış.
A lady took a swan dive off the 15th floor.
Yeniden başlamaya hazırım.
I'm ready to dive in again.
Haydi cüce. Devam et haydi!
Dive in, Beet, dive in, come on!
Haydi içeri gelin o zaman.
Well, let's dive right in then. Come on.
Dalıştayız.
We are in a dive.
Dalıştayız!
We are in a dive!
Kontrolsüz dalış durumundayız.
We're in an uncontrolled dive.
Bu dalışı durdurmak için bir şeyler yapmalıyız.
We gotta do something to stop this dive.
Bu dalışı durdurmak için bir şeyler yapmak zorundayız.
– What do you mean, roll it? We gotta do something to stop this dive.
Araştırmacılarımız krikonun kırılarak asansörün aşağı yönde sabit bir pozisyonda kalmasına yol açtığını ve uçağı dalmaya zorladığına hükmettiler.
Our investigators have concluded that the jackscrew snapped and the elevator was frozen in a fixed position, locking the elevator in a down position which forced the plane into a dive.