Down tradutor Inglês
399,025 parallel translation
Şehre yukarıdan bakınca onun sistemini ve tarihini algılayabilirsin.
You can perceive the systems of a city and the history of a city, when you look down on it.
Bu da, seyirciyi tavana alıyor. Bunu eğlenceli buluyorum. İnsanlar aşağı bakınca bir şey hisseder.
Which puts the audience on the ceiling, which I find fun, and people do feel something when they look down.
Küçükken o trenle buraya gelişim, burada kitapçıda çalışırken Tottenham Court Yolu'nda aşağı yukarı kaç kez yürüdüğüm...
I play a little time-lapse of my own journeys through it, my own arrival on that train when I was a kid, the number of times I walked up and down Tottenham Court Road, when I worked in a bookshop there...
Bir şeye yukarıdan bakarken modelini bulmak çok daha kolaydır.
It's much easier to find a pattern if you're looking down on something.
Hayır, 32. çıkış kapısı. Not alın.
No, gate 32, write it down.
Koluna yazdıysak mühim bir şey olmalı.
Well, if we wrote it down, it must be something important.
Önemli görünen diğer şeyleri de not alalım da unutmayalım.
Hey, we should write down other stuff that seems important so we don't forget.
- Tamam, otur otur.
Yeah, sit down, sit down.
Tabii hâlâ çok gencim ve hayatımın geri kalanında kendimi bir insana bağlamadan önce yaparım sandığım çok şey olduğu da kesin.
I mean, sure, I'm still really young and there's obviously so much more I thought I'd do before I tied myself down to one person for the rest of my life.
Olamaz, başını eğ.
Oh, God, look down.
Sakin ol, senden yardım istemeyeceğim.
Calm down. I'm not gonna ask you to help.
Şuradaki Paskalya süslerini indirir misin?
Can you get those Easter decorations down for me?
- Ben gidip iyice sadeleşeyim.
I'm gonna go pretty down. - Mm.
Merak etme, duyacağın en yüksek ses dedemin sandalyeden kalkarkenki sesi olur.
Calm down. The loudest noise you're gonna hear is Grandpa getting out of a chair.
Bırak o çatalı!
! Put the fork down!
Bırak!
Put it down!
"Bu kaide ve onun karşıtı bu soluk kesen masalımda yıllarca çarpışmıştır."
"This principle, and its opposite, " collide down all the years of... of my breathless tale. "
Jay, sen oturup dikkat kesil.
- Jay, sit down here and pay attention. - Ugh!
Cam, çiftlik hayatını hor gördüğümü düşünüyor.
I need this. Cam thinks I look down on his farm life.
Tek yapmamız gereken bizimkilerin görmemesi için arabayı sokağın aşağısına çekmek. - Tamam mı?
All we have to do is make sure that my parents don't see it by moving it down the street.
Ben, Mısırlı afsunculardan Orta Çağ'ın hokkabazlarına geçen onlardan da günümüzün amatör illüzyonistlerine geçen bilgilere sahibim.
Listen, I possess knowledge passed down from the ancient Egyptian conjurers to the prestidigitators of the Dark Ages to the amateur illusionists of today.
Keyfini çıkar.
Slow down. Enjoy it.
Başvuran iki adaya kadar düşürdük.
We narrowed it down to the two candidates who applied.
- Kaldır o aptal defterini.
- Phil Dunphy... - Put down your stupid notebook.
Tamam, bana ihtiyacınız olursa burada olacağım.
Okay, well, I'll just be down here, in case nobody needs me.
İşler nasıl gidiyor bugün?
How's everything down here today?
Sakin olun!
Calm down!
Sakin.
Calm down.
Pam, sakin ol.
Pam, let's calm down.
Neyse ki her şeyi tek başına yapmak zorunda kalmayacaksın çünkü hemen burada seni seven ve sana yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapacak olan bir ailen var.
Well, you know what, the good news is, is you don't have to do any of this all by yourself, because you have a family right down here who loves you and will do anything we need to do to help you.
Seni eleştirdiğim için özür dilerim.
Oh, I'm sorry I put you down before.
Sakin olun be!
Calm the hell down!
Tesis haritasını istemeyerek aceleci davranmış olabilirim.
Might have been hasty turning down that site map.
Ben sonsuza dek yalnız kalacakken onun aile kurup çok mutlu olması ne kadar tuhaf.
I mean, how funny is it that he is the one that settled down and is doing so great while I'm alone basically forever?
- Başını eğ canım.
Head down, honey.
- Madem Jay listenin bu kadar aşağısında onun yaptığını söylesek olmaz mı?
Well, can't we just say Jay ruined it, since he's already so far down the list?
Ben buraya gelip ona bir sürü soru sormasaydım bitirmek üzere olurdu. Lastik nasıl tamir edilir mesela. Ama onun da dediği gibi, yapılacak her şey tamir kitinin içinde açıkça yazıyor.
Yeah, well, he would be if I wasn't out here asking him so many questions about, you know, how to... how to patch a tire, but... like he said, the directions are written clearly down
İndir beni, indir.
Let me down. Let me down.
- İndir beni.
- Let me down.
İstersen Dave Stewart'ı bulmana yardım edebilirim.
I can help you track down Dave Stewart if you like.
Şey, Onların dilini iyi öğrenmiş.
Well, he's got the lingo down.
Kapat şunu.
Turn it down.
Koy onu yerine.
Put it down.
Dr. Hopper'ı aradıysan muayenehanesi sokağın sonunda.
If you're looking for Dr. Hopper, his office is just down the street.
Bu düğmeye bastığım an her şey yerle yeksan olur.
One push of this button, and it all comes down.
Bak, şuradalar.
Look... Down there.
Onu karanlık yolundan alıkoyması gereken birisi varsa o da bendim.
If anyone should have stopped her from walking down her dark path, it was me.
Sonra goombahı unutup buraya koştum ve kapıdaki hizmetçiye adımı yazdırdım.
So I forget the goombah, and I run in here, and I put my name down with the doorwoman.
Otur.
Sit down.
Otur şuraya!
Sit down!
Bundan sadece bir ölçek içmen gerekirdi. Oturmak ister misin?
Do you want to sit down?