English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ D ] / Drifting

Drifting tradutor Inglês

942 parallel translation
Ancak kıtaların sürüklendiği fikrine inanmayı başaramıyorlardı.
But they couldn't bring themselves to think that the continents were drifting.
Navigator, ertesi sabah açık denizde çaresizce sürükleniyordu.
The next morning found the Navigator drifting helplessly at sea.
Haftalar geçti, hâlâ sürükleniyorlar.
Weeks later - still drifting.
Onlara doğru sürükleniyoruz.
"We're drifting toward them."
Dumanımız üzerlerini kaplayacak.
And our smoke will be drifting right over them.
Sonsuza dek burada kalabilirim, kendimi bırakıp, rüyalar görebilirim!
I could go on like this drifting and dreaming for ever.
Affedersiniz efendim, Bay Travers ve Bayan Tremont bir gondolün içinde körfeze doğru sürükleniyorlar efendim. İşte.
Pardon me, sir, Mr. Travers and Miss Tremont, sir... they're drifting out to the bay in a gondola, sir.
Çocuklar, Dale ve Jerry denize doğru sürükleniyorlarsa yapılacak en iyi iş onları kurtarmak değil midir?
Children, if Dale and Jerry are drifting out to sea... don't you think the best thing we could do is rescue them?
Bir yerden bir yere sürüklenmek göründüğü kadar hoş bir şey değildir.
Drifting isn't nearly so pleasant as it looks.
Fran, hayatım, benimle bağları koparmıyorsun.
Fran, my darling, you're not drifting away from me.
Baharda açılan yapraklar, son baharda yerlerde sürüklenirler.
The leaves uncurling in the spring and drifting to the ground in autumn.
Kar ne kadar güzel yağıyor değil mi?
Snow's nice, ain't it, the way it's drifting'.
Dört gündür akıntıda sürükleniyoruz bayan O'Shea.
For four days, we have been drifting, Miss O'Shea.
Adını "Ufak Bir Gezinti" koydum.
I call it "Just A-Drifting."
Yapraklar üzerinde ufak bir gezinti Çiy damlası gibi, düş olmadan
Just a-drifting o'er the leaves Like a dewdrop, fancy-free
Ufak bir gezinti
Just a-drifting
Baykuşların seslerini dinle Ufak bir gezinti
Hear the night owls softly squeaking Just a-drifting
Beş parasız, aç, evsiz... ve çaresizlik içinde sürüklendiğimizi hayal edemiyor musun?
Haven't you got enough imagination to pretend we're broke, hungry, homeless, drifting in despair?
"Ve bırak dünya akıntıya kapılıp gitsin"
♪ And let the world go drifting by ♪
Bir kraker kutusu gibi çaresiz bir şekilde sürüklenmez. - Bizim gibi.
Wind or no wind, she's not drifting around helpless like a cracker box, like us.
Omzunun üstünde beyaz bir güneş şemsiyesiyle Şeria İbrahim Paşa'nın yanında dolaşmak.
Drifting down the Sharia Ibrahim, Pashá, with a white parasol over your shoulder.
Sürüklenmemize engel olur mu gerçekten?
They really keep the boat from drifting?
Sonra Venedik'teydik, bir gondolla Büyük Kanal boyunca yol alıyorduk suyun üzerinden bize kadar ulaşan mandolin sesleri arasında.
Then we were in Venice, drifting along the Grand Canal in a gondola... with the sound of mandolins coming to us over the water.
Kalbim başka bir yere doğru sürükleniyor.
My heart is drifting away from you.
Şişkin bir göbekle, alkol gölünün birinde sürüklenip duruyorlar.
That's drifting around with a bloated belly in a lake of alcohol.
Benden uzaklaşıyor.
She's drifting away from me.
Beraberinde başıboş dolaştığındaki gibi Sen doğruca başka bir buluta girersin.
Sometimes, as you're drifting along you drift right inside another cloud.
Bense yıllarca sürüklendim, hayaller kurdum, ve şimdi yine aynı çile ve ızdırapları yeniden çekiyor gibiyim.
I've been drifting and dreaming, and now I seem to be living through the struggle and the bitterness again.
Gitgide kopuyoruz birbirimizden.
We are drifting apart.
Benim veya nehrin yanındaki diğer çifçilerin.
Me or the homesteaders that have been drifting in.
- Hayır, gitsem daha iyi olacak.
No, I guess I'll be drifting.
Yalnızca sürükleniyordum. Öyle.
I was just drifting.
Tek başına gri bir denizde sürüklenmek.
That's it. Drifting on a grey sea all alone.
Gökyüzünde kayan bir buluta.
A cloud... drifting in the sky.
Son dört gündür sürüklenmekten başka bir şey yapmıyoruz, Bayan Honey.
For the last four days, Miss Honey, we have been doing nothing but just drifting.
Bandiera onları sürüklenirken buldu ve geri çekti.
Bandiera found them drifting somewhere... and is now towing them back in.
Ama Willie sürüklenmiyordu.
But Willie wasn't drifting.
Planörlerle havada olmak, bulutların üzerinden süzülmek harika.
It's great up here in these gliders, drifting along over the clouds.
Fazla dikkat çekmeden.
Drifting, kind of.
Sadece gezinti, öyle mi?
Just drifting, huh?
Şimdi uzaklaşıyoruz.
Now we're drifting apart.
Açıkça, bir erkeğe güvenemezmişim gibi hissettim hala bekar ve 40'da ortada takılan bir erkek.
Frankly, I felt I couldn't trust a man who was still unattached and drifting around at 40.
Şimdi herkes yavaş yavaş dağılmaya başlasın.
Now everybody start drifting out, one by one.
SERSERİ BİR MAYIN VEYA VOLKANİK SUALTI PATLAMASI MI?
A drifting sea mine, or an underwater volcanic eruption?
Bir kadın için işten işe sürüklenmek kolay bir şey değil. Evlendikten sonra biraz mutsuz hissettim.
It isn't easy for a girl, drifting around from one job to another.
- Sadece sürükleniyordum.
- Just drifting through.
değil mi?
Now just drifting, hmm?
Blue Lake'e doğru birkaç tane sürükleniyor.
Howdy, drifting'a few toward Blue Lake.
çimlerin bulunduğu kuzeye doğru sürüklendim.
Guess, I'm sort of like the cattle, drifting north where the grass is.
Durdurmamı ister misin?
♪ And the stars up above Directionless and drifting ♪ You want me to stop him?
Bu onun kaderi.
It's his destiny, drifting with the currents.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]