Duyamıyorum tradutor Inglês
3,609 parallel translation
Seni duyamıyorum.
I can't hear you.
Sesini duyamıyorum artık?
I can't hear it anymore.
Jeremy, seni duyamıyorum! Jeremy!
Jeremy, I can not hear!
Ne dediklerini duyamıyorum.
I can't hear what they're saying.
Seni duyamıyorum!
I can't hear you!
* Duyamıyorum seni *
I can't hear you!
- Seni duyamıyorum.
- I can't hear-take the thing off.
Sesli konuş, duyamıyorum seni.
Speak up, I can't hear you.
Evet, dur biraz. Seni duyamıyorum.
ELECTRIC DRILL ROARS Yeah, hold on, I can't hear you.
Anne, seni duyamıyorum.
Mom, I can't hear you.
Seni duyamıyorum, çok ses var!
- What? I can't hear you, it's too loud!
Seni duyamıyorum!
Ew! La, la, la, la, la! I can't hear you!
- Seni duyamıyorum.
I'm out of earshot.
- Seni duyamıyorum.
- I can't hear you.
- Ne? Bu gürültüde bir şey duyamıyorum.
I can't hear a thing over this noise.
Duyamıyorum.
I can't hear it. Turn it up.
Seni duyamıyorum ahbap.
'Can't hear you, mate.
Kokuyu alamıyorum, gürültüyü duyamıyorum
♪ I can't take the smell, can't take the noise ♪
Tanrım, duyamıyorum.
Oh, dear, I cannot hear.
özür dilerim, Nikhil... seni duyamıyorum...
Sorry, Nikhil... I can't hear you... what did you say?
hala seni duyamıyorum...
I still can't hear you...
Sizi duyamıyorum.
I can't hear you.
Sizi duyamıyorum... Konuşun.
I CAN'T HEAR YOU- - SPEAK UP.
Sizi duyamıyorum!
I can't hear you up there!
Neden bilmiyorum ama dünden beri düzgün duyamıyorum.
I don't know why, but I can't hear anything properly since yesterday.
Sizi duyamıyorum.
- I can't hear you.
Seni pek duyamıyorum.
- Hey, I can't really hear you.
Canım, seni pek duyamıyorum.
- Oh, babe, I - I really can't hear you.
Hiç ses yok, yolu duyamıyorum.
No sound at all I can't hear the path
Düşüncelerimi duyamıyorum ve ne düşündüğümü duymam gerekiyor yoksa... Tamam Gabe.
I can't hear my thoughts and I need to hear what I'm thinking or...
- Hiçbir bok duyamıyorum.
Can't hear a damn thing.
Guruldayan karnımın sesinden duyamıyorum seni.
Okay, I can't hear you over the sound of my growling stomach.
Ben Fabrizio, ancak hiçbir şey duyamıyorum.
It's Fabrizio, but I can't hear anything.
Kapı yüzünden sizi duyamıyorum!
I can't hear you through the door!
Neden kahvaltı kokusu duyamıyorum?
How come I don't smell any breakfast?
Ben, duyamıyorum.
Ben, I can't hear you.
Duyamıyorum bebeğim.
What honey, I can't hear you, man.
Artık duyamıyorum.
I don't hear anyone.
Üzgünüm, müziğin sesinden seni duyamıyorum.
Sorry, I can't hear you over my stereo.
Seni duyamıyorum, anlamıyorum.
I can't hear you, I don't understand.
Hiçbir şey duyamıyorum.
I can't hear anything.
Seni duyamıyorum.
I-I can't... I can't hear you.
Üzgünüm aşkım, duyamıyorum seni fokurtudan.
Sorry, love. I can't hear you over the bubbles.
Seni duyamıyorum.
Can't hear you.
Birisi geldi, onlar tartışıyorlar, ama sözleri duyamıyorum.
Someone came, they are arguing, but I cannot hear the words.
Duyamıyorum.
I can't hear.
Çaldığını duyamıyorum.
Hey, I don't hear playing.
Pardon, burnunun kırılma sesinden seni duyamıyorum! Cyril'i hırpalaman Burt Reynolds'ın annene atlamasını engellemez.
Bullying Cyril isn't gonna make Burt Reynolds stop shtupping your mom.
Pardon, aletim kalktı da zonklamasından seni duyamıyorum! - Şimdi?
I'm sorry, I can't hear you over the sound of my giant throbbing erection.
Dediklerini duyamıyorum bile çünkü o kadar harika görünüyorsun ki.
I can't even hear what you're saying because you look amazing.
Onları duyamıyorum.
I can't hear them.