Düdük tradutor Inglês
623 parallel translation
Düdüklüler, az önce düdük çalınmadı mı?
Well, the whistle that was blowing just now.
- Paul Jones dansı başlıyor her güzel kız bulduğunda düdük çalacağım.
- We're starting a Paul Jones inside and I promise whenever you get a pretty girl, I'll blow the whistle.
Küçük bir çocukken düdük çalmaya bayılırdım düdükler de unutmuyor işte.
Oh, yes, when I was a little boy, I used to love to whistle and a whistle never forgets.
Bu düdük yarım dakika kadar yanlış.
That whistle's just a half a minute wrong.
Dedim ki, radar onlara her geminin yerini söylüyorsa... neden böyle düdük öttürüp duruyorlar?
I said, if the radio tells them where all the ships are why do they have to keep on blowing that old foghorn all the time for?
Şimdi benim de kuyruğuma düdük, ayaklarıma zil takabilirsiniz.
Now you can put flutes on my tail and bells on my feet.
O düdük çaldığında çalışmaya gitmeyeceğiz.
We don't go to work when that whistle blows.
Birinci ve ikinci düdük arasında kaç dakika var?
How many minutes between the first and second whistle?
Düdük size çok mu görgüsüz geldi?
Bugle too vulgar for you guys?
Taksi için mi düdük çaldınız bayan?
Did you whistle for a taxi, lady?
[Düdük Çalar]
[Whistle Blowing]
[Düdük Çalmaya Devam Eder]
[Whistle Blowing Continues]
İstasyon şefi düdük çalıyor, sonra tren kalkıyor.
A station master's whistle, and then the train's.
Yaya geçidinde düdük çalan trafik polisi.
A traffic cop whistling at a pedestrian crossing.
Muhtemelen bir çatlağın çaldığı el pompalı bir düdük.
Probably a hand-pumped horn worked by a crank.
Bu özel bir tür düdük.
This is a special kind of whistle.
Bir düdük.
A whistle.
Yeni düdük ve davul öğretmeni geldi.
The new fife and drum teacher is here.
Çabuk, düdük çaldı.
Quickly, quickly, the whistle's gone.
Bir çocuğun düdük çalışına benziyordu.
Sounded more like a kid with a kazoo.
Düdük çalacağım.
I'll blow this whistle.
Makas 66'da düdük çalıyor, kasabanın dışında.
Blowing for the 66 crossing, outside town.
Düdük mü?
A whistle? Oh.
Düdük çalınınca Hausalar iki sıra oluşturuyorlar.
When the whistle blows, the Haouka's form two lines...
Birdie amca için düdük çalıyorlar
They blow for Uncle Birdie and
Düdük çaldığın zaman.
That's when you blew your whistle.
Düdük sesi silah sesini örtecek.
Sound of the whistle will cover the shot.
( Düdük sesi )
( Toots )
Hmm... ( Düdük sesi )
Mmm... ( Toots )
Raylar ve düdük sesi.
Two tracks and a whistle.
Soğuk yemek, düdük çalmak yok.
Cold supper, no pipes.
Düdük sesini duyana kadar zorbalık yok.
No rough stuff unless you hear the whistle.
Eğer beklenmeyen misafirler sorun çıkartmaya çalışırlarsa... Angel iki kez düdük çalacak.
If it looks like trouble with uninvited visitors Angel will give two blasts on the pipe.
Bu sadece bir düdük, Tanrı aşkına.
It's only a little whistle, for heaven's sake.
- Onun için düdük almaya geldim.
- A bird whistle for wild ducks.
Bu piçler düdük üflemeyi bilmiyorlar Durand-Mareuil'da düdükleri Courgelot'dan alacakmış.
They blow all my whistles and then Durand-Mareuil takes them to Courgelot.
Pekala, Connington. Düdük.
All right, Connington, pipe.
- Düdük.
- Pipe. - Pipe.
- Düdük.
- Pipe.
Ben de düdük çalabilirim.
I can play a pipe
Düdük sesiyle adınızı söyleyin.
Give your name at your signal.
Onları çağırmak için düdük seslerini öğrenin.
Learn their signals so you can call them.
Düdük çalmam gerekmez, Muhterem Kaptan.
I won't need to whistle for them, Reverend Captain.
Asla düdük sesine gelemem.
I could never answer to a whistle.
Sizin düdük sesinizi bilmiyorum.
I don't know your signal.
O düdük bizim için miydi?
Is that for us?
Düdük.
Whistle.
Yine mi sen Düdük? Oğlunu arayan Baba.
This time you're asking for it, grandad.
Bir bilye, bir araba, bir resim, bir düdük, bir tebeşir.
A marble, a car, a picture... a whistle, chalk.
Bıyığını neden kestin dedim düdük?
I said, why did you shave off your mustache, dumbbell?
Karanlıkta daha iyi hissetmek için bir düdük.
A whistle to make you feel better in the dark.