English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ E ] / Ears

Ears tradutor Inglês

9,281 parallel translation
Benim gözüm ve kulağım olmanı istiyorum.
I need you to be my eyes and ears.
Sesin müzik gibi geliyor.
Your voice is like... It's like music to my ears.
Ve profilime koyduğu tek şey fil kulağına benzeyen göğüslerimdi.
And the only thing that she put in my profile was that my boobs were like elephant ears.
Kulaklarını kestim ya.
Cut off his ears.
Fare gibi yerin derinliklerine inmek. Düşmanın canına okuyup kulaklarını kesmek.
Moving through the earth like a rat, killing off Charlie, taking his ears...
Kulak mı?
Ears?
İleri gelenlerin her yerde kulakları var.
The establishment has ears everywhere,
- Kulakları mı?
- Ears?
Benim ellerim doluyken gözüm kulağım olmanı istiyorum.
So while my hands are full, I need you to serve as my eyes and ears.
Karşımda böylece dikildiğin vakit orada gözüm kulağım olamazsın ki.
Well, you can hardly be my eyes and ears there if you're standing before me.
Benim elim dolu olduğu için gözüm kulağım olmanı isteyeceğim.
So while my hands are full, I need you to serve as my eyes and ears.
Ben mi yanlış duyuyorum yoksa bana kendi evimde emir mi veriyorsun?
Do my ears deceive me, or did you just give me an order in my own home?
- Kulaklar.
- Ears.
- Kulaklar?
- Ears.
Nahoş sözler duyduğunda yüzünü ve kulağını yıkar, sonra da güvendiği kişiyi çağırır ve sorar,
If he has heard ominous words, he rinses out his mouth and washes his ears before bed. Then, he summons someone he disfavors and says a word to him,
Yaşlılıktan dolayı kulağım ağır işittiği için Kral'ın söylediklerini anlayamadım.
Tell the King that my aging ears misheard him
Kulaklarımı yıkayacağım, su getir!
Bring water so I can cleanse my ears.
Ben siyasi saça inanmıyorum, ama sizin bu semtte istihabartınız var ve bana yardım...
- Look, fellas, I don't believe in political hair, but you have eyes and ears on the entire neighborhood and you could help...
Umarım öyle olur.
Your lips to god's ears.
Çünkü baştan aşağı boka batmış durumdasın arkadaşım.
Because you are up to your ears in shit, my friend.
- Seni dinliyorum.
- I'm all ears.
Sizin gözünüze kulağınıza ve oğlunuzla birlikte bizim açılış törenimizde.. .. yer almanıza ihtiyacımız var. Kaç km yol vardı Shorty?
So I need your eyes and ears and I need you and your son to be at our little dedication ceremony, how many clicks, there, Shorty?
Gözlerini kaybettiğini ama kulaklarının duyduğunu söylüyor.
He saved his ears, but he lost his eye.
Evet, kartları açık oynadığını söylüyor.. .. ama birşeyler sakladığını düşünüyorum.. .. bundan dolayı gözünün kulağının açık olmasını..
Yeah, he says he's gonna show up, but I got the feeling he's got something up his sleeve, so I'm gonna need you to get your eyes and ears out there, see what you can learn, okay?
Çünkü yerin kulağı var ve siz de beni karıma Wes Lawrence'ın Mali'de ne yaptığını sorduğumu duymuşsunuz.
Because the walls here have ears, and they heard me ask my wife what Wes Lawrence was doing in Mali.
Fakat ben her zaman kulaklarımı açık tutarım.
But, uh, I've been keeping my ears open.
- Can kulağı ile dinliyorum.
- I'm all ears.
Korktum ve yastıkla kulaklarımı kapadım, böylece daha fazla bağırış duymayacaktım.
I got scared and put a pillow over my ears So I wouldn't hear the yelling anymore.
Kulaklarınızı tıkayın!
And hold your ears!
- Büyük kulaklar, kocaman bir gülümseme.
Some sticky-out ears and a big smile!
Yağdan yapılmış gibi olan kulaklarını kesiverdim.
Sliced off their ears like they were made of butter.
Büyük büyükbabanın kulaklarını ve burnunu almışsın.
You have your- - your great-grandfather's ears and nose.
İşleri yoluna koy, ama orada olmanı istiyorum elim ve kulağım olarak.
Get things going, but I want you there for my eyes and ears.
- Maddie'nin kulakları delik mi?
Maddie have pierced ears?
- Kulakları delik mi?
Pierced ears?
Alt tarafı kulak deldirmek.
It's just pierced ears.
- Kulakları delik mi, bilmiyorum.
I don't know if her ears are pierced.
Kulaklarını sevdim.
He's got nice ears.
- Eminim onun da iyi müzik sevki vardır şimdi.
I'll bet that she was the one with the delicate ears.
Onlara gözüm ve kulağım kadar ihtiyacım var.
I need them as my eyes and ears.
Gözlerden ırak bir yerde seninle konuşmak istedim.
I wanted to talk to you away from the usual ears.
Dinliyorum.
Please. I'm all ears.
Eğer bu teselli edecekse benim de elim acıdı.
My hand really hurts from your ears, so if that's any consolation.
- Gerçekten kulaklarımı neşelendirdin.
You definitely made my ears happy.
Mara iyi ama bu gözlerinden ya da kulaklarından gelen bir çeşit enfeksiyon gibi.
Mara was good, but it's like an infection that comes in through your eyes or your ears.
Yüzü bükülmeye başladı. Sonra gülüşü olması gerekenden daha fazla yayıldı. Ta ki kulaklarına kadar.
Her face started twisting, and then her smile started spreading out farther than a smile's supposed to, all the way past her ears.
Dinliyorum.
I am all ears.
Talbot, gözüm ve kulağım olacak.
Talbot will go with you as my eyes and ears.
Tarayıcılar, kulaklarının içinde yabancı metal cisim tespit etti.
Scanner's detecting foreign metallic objects in your ears.
Çünkü ben her gün, kulaklarımda acı verici, keskin bir çığlıkla yaşamak zorundayım artık.
Because every day, I have to live with the agonizing piercing screaming in my ears.
Sadece kulağı büyük değil yani?
He has probably more then just big ears.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]