Easy tradutor Inglês
68,506 parallel translation
İnan bana, bu kararı kolay vermedim.
Believe me, this wasn't an easy decision.
Buraya girip seni kurtarmanın kolay olduğunu mu sanıyorsun?
You think it was easy, breaking in here to rescue you?
Tamamen kolay olmasa da kolaylaşıyor.
Never easy, but easier.
Riskli değilsin, sana içini dökmek kolay. - Asla iş pişirmezsin.
You're non-threatening, you're easy to talk to, and you never seal the deal.
Bir uzman için, bulmak oldukça kolaydı.
For an expert, you were pretty easy to find.
Keşke o kadar kolay olsaydı.
I wish it were that easy.
Bunun kolay olduğunu mu düşünüyorsun?
You think this is easy?
- Bu çok kolay.
- It's too easy.
- Bu kolay değildi.
- It wasn't easy.
Bu hala çok kolay geliyor.
This still feels way too easy.
Söylemesi kolay.
That's easy for you to say.
Madzie'yi bulmak çok kolay oldu.
Finding Madzie was way too easy.
Evet, bu o kadar kolay değil.
Yeah, that's not that easy.
Bana işleri kolaylaştırmadın.
You didn't make things easy on me.
- Dur, yavaş ol.
- Hey, take it easy.
Şu anda hiçbir karar kolay değil.
There are no easy choices right now.
Basit bir soruyla başlayacağım. - Sağ gözün mü, sol gözün mü?
I will start you off with an easy question.
Sakin ol Eobard.
Easy, Eobard.
Sakin.
Easy.
Sevgi ile nefret birbirine o kadar benzer ki karıştırmak çok kolaydır.
Love and hate, they're so close. It's easy to mistake one for the other.
Kolaymış gibi söylüyorsun.
You say that like it's easy.
İş bulmaya çünkü bulmak çok kolay, değil mi?
I'm gonna go get a job, because it's so freakin'easy to get, right?
Şehre kapılıp gitmek çok kolay.
It's so easy to get just swept up by the city, you know?
Bu kolay olacak.
This will be easy.
Kolay bir şey değil.
Not an easy thing to do.
Acele etme.
Oh... Well, um, you know, easy does it.
Hiç kolay değil.
It's not easy.
Basit bir şey.
Just real easy stuff.
Onunla daha kolay.
It's easy with her.
Benim işim kolaydı.
My job was easy.
Biliyorum, Bratva'dan ayrılmak kolay olmayacak.
I know. Leaving the Bratva is not going to be easy.
İstemiyorum ama iş benim sınırı geçmemle, ikinizin sınırı geçmesi arasında bir yere gelirse, bu çok basit bir seçim olur.
I don't, but if it's a choice between me crossing the line and the two of you crossing one, that is a very easy choice.
Bana fazla yüklenmedin mi diye sordum ve ona dediğin bir şeyden dolayı yüklenmediğini söyledi.
In fact, I asked her if she went easy on me, and she said she did because of something you said to her.
Ama buna rağmen silah edinmesi çok kolay.
But it's pretty easy to buy one, though.
Belediye başkanlığı yapmanın kolay olacağını kimse söylemedi Oliver.
Nobody said being Mayor of this city was ever gonna be easy, Oliver.
Son yıllarda Star City'nin göğüslediği onca olaydan sonra hayatlarımızda yer edinen şiddete bağışıklık kazanmak ya da hissizleşmek oldukça kolay gelebilir.
After everything that Star City has endured in the past several years, it would be easy to become immune or... or desensitized to the violence that pervades our lives.
Bazıları çok kolaydı.
Some choices were easy.
- Yavaş ol, tamam mı?
- Easy, all right?
Oliver, onunla bu şekilde halk arasında yüzleşmen çok amatörce.
Well, Oliver, it's pretty easy, you confronting him in public like that.
Önce düşünüp sonra insanları öldürmek daha kolaymış, değil mi?
See how easy it is to think first and kill people later?
Ulusal Güvenlik ve FBI'a girmek kolay.
Getting into Homeland Security and the FBI is easy.
Thea, sakin ol.
Thea, easy.
- Hiç kolay olmayacak desene.
Then it's not gonna be easy.
- Uçağı takip etmeye çalışıyorum ama Felicity olmadan çok zor.
I'm trying to track this plane, but it's not easy without Felicity.
Diana sana Bonaparte'ı öldürttüyse nazikçe terbiye etmeliyiz.
If Diana made you kill Bonaparte, I'd go a little easy on the discipline.
Vampirleri takip etmesi o kadar zor değil, çok uzakta olduğunu düşünmüyorum.
Vampires aren't as easy to track, but I don't think he's too far away.
Bu benim için kolay olmadı.
This hasn't been easy for me.
Ancak o kadar kolay değil.
But it's not that easy.
Yavaş.
Easy.
Zorlamıyorsun bile.
This is way too easy.
Dikkatli ol, yavaş!
Hey, hey. - Careful. Easy.