Ekmek tradutor Inglês
7,607 parallel translation
Ağzında bir parça ekmek vardı.
She had a Host in her mouth.
Yutamadı ama kilise kanununa göre, ayin ekmek dudaklara değdiği an tamamlanır.
She no longer could swallow, but according to ecclesiastical law, Communion is complete when the Host touches the lips.
Her parça eşya pılını pırtısını.. en ufak ekmek kırıntısını dahi.
Every stick of furniture, every rug, every tapestry, and every crumb of food.
Yulaflı ekmek mi?
"Sprouted oat cake"?
O ekmek.
It's the bread.
Ve bu bir liraya iki ekmek.
And that's two for the price of one.
"Ne iş yaparsınız" dediğinizde, ekmek paramı nasıl kazandığımı mı, soruyorsunuz?
When you say, "what is my business," you mean, what do I do for a living?
Biliyor musunuz, ekmek parası için, ben de, yalan söylerim.
See, I lie for a living, too.
Biri benim iki kat altımda ekmek yaksa bile kokusu gelir.
Someone burns toast two floors below me, I can smell it.
Çok fazla yoğurulursa iyi bir ekmek olmaz.
A good crust suffers from too much kneading.
Dudaklarımın arasındaki tek kelime, ekmek ve şarap bataklığını ilahi et ve kana çevirdi.
One word from my lips transformed mere bread and wine into divine flesh and blood.
Sen ve Liam ekmek olabilirsiniz.
You and Liam can be the bread.
Ben niye ekşi ekmek oluyorum?
Why do I have to be sourdough?
Bu sene muzlu ekmek yaparim diye düsündüm.
This year, I was thinking maybe I could bake her some banana bread.
Takip edebilmemiz için ekmek kırıntıları bırakıyor.
He's leaving breadcrumbs. A trail for us to follow.
- Çalışıp ekmek parasını çıkarabilir.
He can work. He can earn his keep. I asked, Abby.
Evet, gruptan birisi arabamı çalana kadar ekmek teknemdi, adamım.
Yeah. Until one of them ballers in the band stole my ride... my livelihood, man.
- Evet, beni ekmek çalarken yakaladılar ve ellerimi kapıya sıkıştırdılar.
They caught me stealing bread and crushed my hands in the pantry door. Please.
İnsan o parayla, ne yarım bardak çay, ne de tereyağlı bir ekmek alabilir.
One cannot even buy half a cup of tea and bread-butter.
Hintliler naan ekmek sever. Bu tortilla'nın daha yumuşak bir versiyonudur.
Indian people love naan bread, which is a fluffier form of a tortilla.
Bizim şüpheli ve finansçı için, Michio Saito, Upper East Side gün Jade öldürüldü bu ekmek 40th doğum günü pastası teslim çıkıyor.
Turns out this bakery delivered a 40th birthday cake to our suspect and financier, Michio Saito, on the Upper East Side the day Jade was killed.
Tarçınlı yumurtalı ekmek.
Cinnamon-French toast.
Berta, senin için de yumurtalı ekmek yapıyorum. Üzerinde bir parça marijuana ezmesi var.
Berta, making a special batch of French toast for you, topped with a dollop of marijuana butter.
"Ekmek Sandviçi",
Bread sammich.
Ekmek parasını banka soyarak çıkarırdı.
Used to rob banks for a living.
Ve biraz da taze ekmek.
Oh, and some fresh bread.
Dün kalan az bir şeyi ekmek almak için harcadım.
I spent the last of it on bread yesterday.
- Değil. - Yanında biraz ekmek ye.
Have some bread with it.
İçinde sosis ya da pastırma, tahıl... Tahıl var ve isterseniz kızarmış ekmek alabilirsiniz. Hepsi 4,99 dolar.
It's got sausage or bacon, grits... grits, um, with a choice of toast, and it's 4.99.
Yumurtalı ekmek yapıyorum.
I'm making French toast.
İş vereninden iki ekmek çaldığını söyledi.
Stole two bannocks from his employer.
Bir somun ekmek çaldığı için onu sakat bırakmayacağınızdan eminim.
Surely you're not going to mutilate him just for stealing a loaf of bread.
Yani yine diyorum, saygısızlık olarak almayın ama siz bir dolandırıcısınız mesleğiniz dalavereden ibaret ve ekmek paranız da aptal insanların saflığına bağlı durumda.
Which means- - and again, no insult intended- - but you're a fraud your profession is a swindle, and, uh, your livelihood is dependent on the gullibility of stupid people.
Ekmek vergisine, ticaret vergisine son verip pazarımızı genişletirsek herkesin kıyafet almaya gücü yeter.
End the bread tax, end trade tariffs, we'll expand our markets. Every man can afford a shirt again.
Şekerli ekmek seviyorum.
I like sugar bread.
Küçük bir çizburger söyledim, ekmek yerine pizza kullandılar.
I ordered a small cheeseburger, and both the buns were pizzas.
Neden, sürekli ekmek kırıntıları yiyip Heykellerin üzerine kakamı bırakmak istiyorum?
Ugh, why do I have the urge to eat bread crumbs and poop on statues? No!
- Ekmek teknemiz o bizim.
Heck, that's our bread and butter.
Gen reseptörleri bizim ekmek teknemiz.
Gene receptors are our bread and butter.
Çalışanlara saygı göstermemek ekmek yapacağın buğdaya işemek gibidir.
Failing to respect your workers is like pissing on the wheat that will make your bread.
Promosyon olarak da peynirli ekmek var.
But it comes with complimentary cheesy bread.
- Olga, ekmek kaldı mı? - Evet, kaldı.
Olga, did they leave bread?
- Kaç ekmek alacaksın?
How many?
- Beş, kara ekmek.
Five. Black.
Cuma günü için sekiz ekmek daha yaz.
Alright. Write eight more loaves of bread for Friday.
Merhaba Vitya. Ekmek getirdim sana.
Hello Vitya, I brought bread.
Yemin ederim bazen takip etmesi için ekmek kırıntıları bırakmayı düşünüyorum.
He was right behind me. Oh, sometimes I swear,
Ekmek kutusu.
It's a bread bin.
Ekmek kutusu.
A bread bin.
Midem kazınınca canım fena hâlde ekmek arası fıstık ezmesiyle muz çekti.
Yeah, I just got side-swiped with an overwhelming urge for PBB, actually... peanut butter and banana?
- Biraz ekmek yedim.
I had some bread.