Elek tradutor Inglês
76 parallel translation
Burası iyice elek gibi olmuş.
The place is like a sieve.
Bu arada Frank'ın kendisi de elek gibi sızdırıyordu.
By this time, Frank himself is leaking'like a sieve.
Benimki elek gibi oldu artık.
Mine's more full of holes than the Pittsburgh infield.
Elek kutumuz ve suyumuzla birlikte altın aramaya gittiğimiz eski günler gibi değil hiçbir şey.
It ain't like the old days when we could go out prospecting for gold with a sluice box and water.
Son görevde elek gibi oldu.
It got like a sieve on the last mission.
- Elek gibi.
- Like a sieve.
Dani Kiss ona da birini getirir, Janos Szabo ve Elek Viktor gibi!
Dani Kiss brings his one too, just like Janos Szabo and Elek Viktor!
- Sen, Elek!
- You, Elek!
- Andras Fabian, Dani Kiss, ve Elek Tar.
- Andras Fabian, Dani Kiss, and Elek Tar.
Beynim elek gibi.
My brain's a sieve.
Rogers altındaki Eyalet bölümü biz elek gibi sızdırıyor.
The State Department under Rogers is leaking like a sieve.
Türbün bıçaklarının içinde gürültüler var, ve basınç algılayıcılar elek gibi sızdırıyor.
There are stress cracks in the turbine blades, and the manifold pressure sensor's leaking like a sieve.
Elek gibi süzdün paramı Katherine.
You're like a sieve, Katherine.
Bu silahla senin vücudunu bir elek yapacağım Sonra senin kanın bu deliklerden akacak Ve sen çok kötü şekilde çekeceksin... Sudan çıkmış balık gibi
I will make your body into a sieve with this gun, then all your hot blood will flow out of the holes and you will suffer so badly... like a fish out of water
- arabanı bulduk kurşunlardan elek gibi olmuş!
- We found your car. It's like the one that crashed, bullets holes were everywhere.
Elek gibi sızdıracak.
It's gonna leak like a sieve.
Un, kase. Elek.
Flour... bowl... sifter.
Kürek ya da elek alma fikri benden çıkmadı.
Don't suggest buying a shovel or a sifting cradle.
Elek gibi hava kaçırır.
It would leak atmosphere like a sieve.
Elek nerede?
Where is your sifter?
Nişanlın ve kasetler, Elek Caddesi 10 numarada, bodrum katında.
You can find him and the tapes at Elek Street, Number 10, in the basement.
Alex ya da Alec Caddesi yok, ama Elek var, E-L-E-K diye yazılıyor.
There's no Alex or Alec Street, but there is one called Elek, spelled E-L-E-K.
Elek Caddesi nerede biliyor musunuz?
Do you know where Elek Street is?
Elek Caddesi?
Elek Street?
- Elek Caddesi! - Evet.
- Elek Street!
Piç beni elek diye çağır!
The bastard is screening my calls!
Bize bir elek lazım.
We're gonna need a flour sifter.
Bilgi şimdi onlardan bir elek gibi sızıyor, değil mi?
Information seems to be leaking through them like a sieve now, doesn't it?
Burası sanki bir elek gibi sızdırıyor.
This place leaks like a sieve.
- Thomas Elek.
- Thomas Elek.
Thomas Elek.
Thomas Elek.
Hadi bayan Elek!
Come on, Mrs. Elek!
Açlıktan ölmek üzereydim ve kısacası, Bayan Elek, bena siz bakmıştınız.
I was starving and, right away, you fed me, Mrs. Elek.
- Bir konuşma bekliyoruz bayan Elek!
- A speech, Mrs. Elek!
Bayan Elek!
Mrs. Elek!
Ve bay Elek!
And Mr. Elek!
Genç Thomas Elek.
Young Thomas Elek.
Merhaba bayan Elek.
Hello, Mrs. Elek.
Bayan Elek tanıştırayım Melinee.
It's Mélinée, Mrs. Elek.
Kalkmayın bay Elek.
Don't get up, Mr. Elek.
Emeric Glasz, Thomas Elek,
Emeric Glasz, Thomas Elek,
Annem "elek gibi bir aklın var" der.
My mum says I've got a head like a sieve.
Evet şimdi paradan bahsetmişken fizik bölümümüze kriyojenik merkezkaç tulumbası ve... moleküler elek alma konusunda yardım etmek ister misiniz?
Yeah, um... so, hey, speaking of money, how are you feeling about helping the physics department get a cryogenic centrifugal pump and molecular sieve?
Oh doğru, sen elek gibi görünüyorsun.
Oh right, you see through a sieve.
Elek iş görüyor, merdane de dönüyor.
Sifter sifts, and rolling pin rolls.
Adam elek gibi sızdırıyor.
DEEKS : Guy's leaking like a sieve.
Kilise Meclisi'nin pek çok kolu bayındırlık işlerinde bu elek gibi işlemektedir.
That the curia, its various offices, devoted to public works, acts like a sieve.
- Elek mi?
- Elin?
Elek dedin sandım.
Aha, I thought you said Elin.
- Elek mi?
- Elek?
Ağzı açık bir şekilde okyanuslarda avlanarak elek gibi solungaçları beslendikleri planktonu ve küçük balıkları içeri alır.
Our ancient relatives living in the primeval jungles of Africa shared the well-developed brains and nimble hands of modern chimpanzees.