Enchanted tradutor Inglês
794 parallel translation
Ama kadın kirpiklerini bir sallasın, hemen büyüleniverirdi.
But she'd flutter her eyelashes, and he'd be enchanted all over again.
Eğer Büyülü Ağaçlar Mağarası'na varırsan, bu tılsımla en ortadaki ağaca dokun.
If thou dost reach the Cavern of Enchanted Trees touch with this talisman the midmost tree.
Büyülü Ağaçlar Mağarası...
The Cavern of the Enchanted Trees.
"Ertesi sabah haşmetli Caliph büyüleyici yapıyı ziyarete geldi"
"Next morning the astounded Caliph visited the enchanted building"
Bu dağlar büyülü.
These mesas are enchanted.
Büyülendim.
Enchanted.
Suçtan sorumlu değiliz ama bunun vicdan yüküyle yaşamak zorundayız!
- What? - I'm enchanted. - You're just a little cockeyed.
Ah, ona kapılmıştım ondan büyülenmiştim, herkes gibi.
Oh, I was carried away by her, enchanted by her, as everyone was.
- Herkes sana bayıldı.
- Everyone's enchanted with you.
Seni tekrar gördüğüme çok sevindim sevgili William.
I'm enchanted to see you again, My dear William.
Ben ise çirkinlikleri ve zulmü göstererek büyüyü bozmak zorunda hissetmiştim kendimi.
You were enchanted. But I felt I had to destroy that enchantment... make you see ugliness and cruelty.
Yani, ah, şey hakkında ah, tılsımlı bir taşın içine kilitlenmiş garip ve muhteşem bir hazine hakkında.
Well, ah, its about ah, it's about a strange and wonderful treasure that was locked up in an enchanted stone.
Çok memnun oldum.
I am indeed enchanted.
Ve bekleriz, zorlu o anımız gelsin diye.
And be brought to our enchanted hour.
Matmazeller, benim temsilciliğim altında Paris'e geliyor olmanızdan çok mutlu olduğumu söylememe izin verin.
Mademoiselle, permit me to tell you... how much I am enchanted that you're coming to Paris under my management.
Büyülendim bayan Fallbrook, cidden.
- I'm truly enchanted.
Size büyüleyici bir Noel dilerim bay Kingsby.
An enchanted Christmas to you, Mr. Kingsby.
O kralın oğluydu, Ay kadar duruydu. Bir yıl, bir ay bir gün boyunca güzel beyaz atıyla dolaştı. Sonunda sütle bal akan bir çeşmeye ulaştı.
Then the king's son... handsome as the sun... rode for one year... one month... and one day... on a handsome white horse... until he arrived at an enchanted fountain... flowing with milk and honey.
Sicilya'dan uzaklara, vaat edilen zenginliklere doğru yola çıkmak. Zengin olabileceğiniz ve ailenize yardım edebileceğiniz sihirli yerler var.
He yearns to set out to make his fortune... in some enchanted city like on the picture postcards... where a man could get rich and help his family.
Senin karanlık pelerinin, efsunlu kılıcın, güzel peri prensesi için yüzüğün olayım.
I'll be your cloak of darkness, your enchanted sword, your ring to charm the fairy princess.
Hayallerimizin, gençliğimizi hayran bıraktığı o sakin ve yıldızlı geceleri hatırlıyor musunuz?
Remember how calm it was those starry nights when dreams enchanted our youth?
" Kadından büyülenen Akama...
" Enchanted by the woman,
Çok memnun oldum, Bayan Selden.
Enchanted, Miss Selden.
Üzgünüm ki, evimizde telefon gibi bir imkan da yok. Olsaydı, karım ilacı size getirmek için, elinden geleni yapardı.
I'm sorry that we do not have telephone facilities in our home... otherwise, my wife would be enchanted to bring you the medicine back here.
kendimi romanının tam ortasında bulmakla büyülendim, Miss Pickering.
I'm enchanted to find myself right in the setting of your novel, Miss Pickering.
Memnun oldum...
I'm enchanted,...
Batthyani, Majestelerine hayran oldu.
Batthyani is completely enchanted by Her Majesty.
- Sadece biz katılmadık! Sonunda hizmetkârlarınız da benim gibi İmparatoriçenin büyüsüne kapıldılar.
And in the end, your servants were as enchanted by the Empress as I was.
- Sborowsky. Memnun oldum, memnun oldum.
- Enchanted, enchanted, enchanted.
Çok etkilendim, gururlandım, mahcup oldum. Büyülendiğimi söylemiyorum bile...
I am charmed, flattered, overwhelmed, not to mention enchanted...
Efsunlandım.
I'm enchanted.
Büyülendim.
I'm enchanted.
Ayışığında efsunlu bir gölde yüzmenin hayalini kurdum hep.
I've always dreamed of swimming in an enchanted lake in moonlight.
Memnun oldum matmazel.
Enchanted, mademoiselle.
Bu yüzden, bu tılsımlı Fazilet Kalkanı ve Hakikat Kılıcı ile kendini koru. Doğruluğun bu silahları, kötülük karşısında zaferi sana getirecektir.
So arm thyself with this enchanted shield of virtue... and this mighty sword of truth, for these weapons of righteousness will triumph over evil.
Mest oldum.
Enchanted.
İnsan tutkulardan, duygulardan uzak yaşayıp kendini bir sanat eserindeki uyuma vermeli.
One should live outside of passions, beyond emotions in that harmony you find in completed artworks in that enchanted order.
Büyüleyici.
Enchanted.
Aradan yıllar geçti.
Again she was an enchanted sight
Gelmenize o kadar sevindik ki.
Oh, we're enchanted to have you, sir.
Seni aşkımızı sonsuza dek yaşayacağımız büyülü bir kaleye götürme sözü verdiğimi hatırlıyorum.
I remember saying I'd take you to some enchanted castle, where our love would live for ever.
- Leandro Gómez, zevkti!
- Leandro Gómez, enchanted!
Olaylar ani, vahşi ve büyüleyici bir gözükaralıkla gelişirdi.
Things happened with sudden, wild, enchanted recklessness.
Ama Yaşlı Tom kekelemenizden büyülenmiş.
But Old Tom was enchanted with your stammering.
Mest olmuşçasına saatlerce orada otururdun.
You would sit there for hours and hours, as if enchanted.
Güç için!
I'm enchanted!
Mismaloya'ya bayılacaksınız.
You'll be enchanted with Mismaloya.
Memnun oldum.
Enchanted.
Ne büyülü bir yer.
An enchanted place.
Komite dinledi ve büyülendiler.
The committee was enchanted.
- Ben'e onunla konuşmasını söyledim sadece. - Evelyn. Evelyn.
- I'm enchanted because... sometimes I'm so nice it would make you cry.