Endişe edecek bir şey yok tradutor Inglês
146 parallel translation
Endişe edecek bir şey yok.
There's no cause for alarm.
Endişe edecek bir şey yok.
There is no need to worry.
Endişe edecek bir şey yok.
You have nothing to worry about.
Endişe edecek bir şey yok.
There is nothing to worry about.
- Endişe edecek bir şey yok diyorum.
PAUL : I tell you, you haven't got a thing to worry about.
Endişe edecek bir şey yok.
Nothing to worry about.
Endişe edecek bir şey yok.
No need to worry.
5 yıl sonra emekli aylığımı alacağım. Endişe edecek bir şey yok.
In five years I would have got a pension.
Endişe edecek bir şey yok.
STOP WORRYING. THERE'S NOTHING TO WORRY ABOUT.
Kanamalar durdu, endişe edecek bir şey yok.
There hasn't been any more bleeding, and there are no worrying signs.
Sakin ol Endişe edecek bir şey yok.
Keep quite calm. There's nothing to worry about.
Dikkatli davrandığın sürece endişe edecek bir şey yok.
There's nothing to worry about as long as you're careful.
Orada endişe edecek bir şey yok.
Nothing there to worry about
Öyleyse, endişe edecek bir şey yok, değil mi?
So there's really nothing to worry about, is there.
- Mr Kennicut, endişe edecek bir şey yok.
You have nothing to worry about.
- Sakin ol, endişe edecek bir şey yok.
- Relax, there's nothing to worry about.
Hayır, ama henüz endişe edecek bir şey yok.
I don't, but there's nothing to be worried about yet.
Endişe edecek bir şey yok.
Not to worry.
Endişe edecek bir şey yok.
There's nothing to worry about.
- Endişe edecek bir şey yok.
- No, nothing to worry about.
endişe edecek bir şey yok sadece kan basıncım düştü.
It's nothing to worry about, it's just my blood pressure.
Evet, endişe edecek bir şey yok.
Yes, well, this is nothing to worry about.
O zaman endişe edecek bir şey yok. Bu sabah, yattığım taraf ter içindeydi.
MY SIDE OF THE BED WAS SOAKING THIS MORNING.
Seni anladım, bebeğim.. Ama elektrik kaynakları hakkında endişe edecek bir şey yok.
I got you, babe... but there's no need to worry about the power supply.
Endişe edecek bir şey yok, büyük dostum.
There's nothing to worry about, big fella.
- Endişe edecek bir şey yok mu?
Not too many worries? No.
Endişe edecek bir şey yok, sadece biraz başı döndü.
There's nothing to worry about. It was just a dizzy spell.
Endişe edecek bir şey yok.
You got nothing to worry about.
Endişe edecek bir şey yok Roz.
Oh, Roz, that's nothing to worry about.
Evet, kesinlikle endişe edecek bir şey yok.
Yeah, certainly nothing to worry about.
Endişe edecek bir şey yok diyorlar.
They're telling us not to worry.
Endişe edecek bir şey yok.
Nothing to be nervous about.
Bu kadar endişe edecek bir şey yok.
You don't have a hell of a lot to worry about.
Endişe edecek bir şey yok.
Nothing to worry about here.
- Endişe edecek bir şey yok.
- Nothing to worry about.
öyleyse endişe edecek bir şey yok.
Then there's nothing for me to worry about.
Endişe edecek bir şey yok.
There's nothing to worry about,
- Endişe edecek bir şey yok.
All that worrying about nothing.
Endişe edecek bir şey yok.
It's nothing to panic about.
Endişe edecek bir şey yok.
You mustn't be so distressed.
- Endişe edecek bir şey yok...
- Nothing to worry about...
Endişe edecek bir şey yok ki.
Nothing to worry about.
Endişe edecek bir şey yok artık.
Well, you don't have to worry anymore.
Endişe edecek bir şey yok beyler.
Nothing To Worry About, Gentlemen.
Endişe edecek hiç bir şey yok.
There's nothing to worry about.
Endişe edecek hiç bir şey yok. Ben bir profesyonelim.
You have nothing to worry about I'm a professional
Endişe edecek bir şey yok
There's nothing to worry about.
Endişe edecek bir şey yok.
There was nothing to worry about.
Yine de endişe edecek bir şey yok.
Somebody got a bit careless.
Endişe edecek bir şey yok.
nothing to worry about.
Öyleyse endişe edecek bir şey yok.
So we have nothing to worry about.