Enişte tradutor Inglês
495 parallel translation
Henry Enişte!
Uncle Henry!
Henry enişte, Em teyze, almasına izin vermeyin!
Uncle Henry, Auntie Em, dont let her take Toto!
- Yapma, Henry enişte.
- Dont, Uncle Henry.
Henry enişte!
Uncle Henry!
Nereye gidiyorsun Bill enişte?
Where are you going, Uncle Bill?
Ayrıca Steve enişte.
And it's Uncle Steve, too.
Sana bir şey sormak istiyormuş da. Evet, yanımda. Alo, Charlie enişte.
Nothing, I just wondered
Enişte, gazeteyi okudun mu?
Are you finished with the paper?
Ne oldu enişte?
What are you doing here, Mimura?
Enişte.
Sister.
Enişte!
Sister!
Ne enişte ama. Cahil herif. İngilizce bilmiyor, okuma yazması yok.
Fine brother-in-law, ignorant man don't know English, can't read or write.
Tarlaların çok bakımsız kalmış enişte.
Your fields are neglected, uncle.
Merhaba enişte.
Hello, uncle.
Hayır enişte. Biliyorum, hayat çok acı.
No, my uncle, life is so sad.
Günaydın, Sol enişte.
Good morning, Uncle Sol.
Müzik seni rahatsız etti mi, Sol enişte?
This music bother you, Uncle Sol?
Şuna bak, Sol enişte!
Look at that, Uncle Sol!
Ne olmuş olabilir, enişte?
What do you think happened, Uncle?
Orada dikilip durma enişte. Biraz yiyecek bir şeyler hazırla.
Don't just stand there grinning.
Frederick enişte bir şey söyleyecekmiş.
Uncle Frederick has something to say.
Sevgili kuzen, Teyzem ve enişte nasıllar?
Dear cousin, how are my aunt and uncle?
- Ve de iyi geceler David enişte.
- And good night, Uncle David. - Uh...
Kızma küçük enişte kızma canım.
Don't get angry little bro-in-law, don't!
Küçük enişte, Kasım nasıl, iyi mi?
Little bro-in-law, how is Kasim is doing?
Büyük beye ne oldu Mülayim enişte?
What happened to senior master, Mülayim bro-in-law?
Bir baba oluyorum. Bir amca oluyorum. Bir enişte oluyorum.
Once I was a father, then uncle, after that bro-in-law...
Ruhi enişte sıkı dur geliyorum!
Wait bro-in-law, I'm coming!
Çok tuhaf, Enişte çok nadir işe çıkar
That's strange, my brother-in-law seldom travels
Fakat bu enişte iyi tanınan bir suçlu. Freddie ve Milt şartlı tahliye edildiler. Ve bu tahliye kurallarına aykırı.
Now, the brother-in-law is a known felon, Freddie, and Milt's out on parole, and that's a parole violation.
Enişte!
Uncle! Aunt!
Enişte, şalgamı ezme halinde mi, yoksa Tanrı'nın yarattığı surette mi alırsın?
Uncle, will you have your turnip mashed, or as God intended?
Enişte! Hala! Selamlar!
An extraordinary new cure has just been developed for this kind of sordid problem.
Enişte, şalgamı ezme halinde mi, yoksa Tanrı'nın yarattığı surette mi alırsın?
- That it be, that it be. "Yes it is".
Nasılsın Enişte bey?
How are you? Somebody's husband.
Bunları alır mısın enişte?
- Brother-in-law... can you get these?
Gerçekten çok iyisiniz çocuklar, kasabada kimseyi tanımıyorum Sarah Teyze ve Leland Enişte dışında.
This is really nice of you guys. I don't really know anybody in town except Aunt Sarah and Uncle Leland.
Leland Enişte?
Uncle Leland?
Sarah Teyze yemek yapamıyor ve Leland Enişte da gecenin yarısını eski şarkıları dinleyerek ve ağlayarak geçiriyor.
Aunt Sarah can't cook right now, and Uncle Leland is up half the night listening to old music and crying.
Gerçekten çok iyisiniz çocuklar, kasabada kimseyi tanımıyorum Sarah Teyze ve Leland Enişte dışında.
This is really nice of you guys, I don't know anyone in town, except Aunt Sarah and Uncle Leland.
Leland Enişte...
Uncle Leland...
Artık bana Jules Enişte demelisin çünkü Rose Teyzenle evlendim.
You have to call me Uncle Jules now because I've married Aunt Rose.
Kısa sürede, Jules Enişte en yakın arkadaşım oldu.
My Uncle Jules soon became a great friend of mine.
Jules Enişte.
Uncle Jules.
Teşekkürler, Enişte.
Thank you, Uncle.
Jules Enişte ve Rose Teyze, Minimes Caddesinde yeni bir apartmanda, konforlu bir yaşam sürüyorlardı.
Uncle Jules and Aunt Rose lived on Minimes Street in a new apartment with all modern conveniences.
Jules Enişte her şeyi ayarlamıştı.
Uncle Jules had arranged everything.
Jules Enişte, bir köylü kadına "hizmetçi" lakabı bahşederek çamaşır ve bulaşıkları yıkaması için işe aldı bu sayede elleri de yıkanmış oluyordu.
Uncle Jules granted the title of "maid" to a peasant woman who did the washing-up and the laundry, the only times she washed her hands.
Gel de gör, Jules Enişte yemek pişiriyor.
Come and see, Uncle Jules is cooking!
Jules Enişte!
Uncle Jules!
Jules Enişte, bütün gece, bilge bir profesör edasıyla konuştu. O kadar güzel dama oynayan, taşlar fırlatan sertifikalı eğitimci babamsa onu dikkatle, cahil bir öğrenci gibi dinlemeye devam etti.
Uncle Jules spoke all evening like an erudite professor while my father, a certified school examiner who played checkers so well, and threw balls so well listened to him with an attentive and even ignorant air, like a pupil.