Epeyce tradutor Inglês
1,443 parallel translation
Disiplin komitesinin göz attığı epeyce yazılı belge var.
There's plenty of documentation that the disciplinary committee has reviewed.
Epeyce yoğunuz. Konuşmak istediğin bir şey yoksa formun altına imzanı at.
We're pretty jammed up out there so unless there's anything you want to talk about, sign the bottom of the form.
Boyun epeyce uzamış.
You grew a few inches.
Kendini garaja kilitleyip iki arabayı da çalıştırması epeyce kötüydü.
It was pretty bad the time she locked herself in the garage and turned on both cars.
Ben yokken epeyce ek sorumluluk almış gibisin.
You seem to have taken on several additional responsibilities in my absence.
Epeyce süredir buradasın.
You've been in here long enough.
Epeyce yaralanan varmış.
Mass-cas called in.
Arkada epeyce kötü bir çürüğü var.
- You got a pretty bad bruise back here.
Depresyondaydı ve kendine zarar vermeyi planlamak için epeyce zaman harcamıştı.
She was clinically depressed and had spent a considerable amount of time planning to hurt herself.
Tanrım! Tepende epeyce kara bulut var değil mi?
You do have a bit of a black cloud hanging over you, don't you, dear?
Buralarda herkes ona epeyce hayrandır kesin. Ama bence daha iyilerini hak ediyorsun.
God knows she has quite the fan club around here, but I think you can do much better.
Özgürüz ve epeyce ayığız Bir sürü oyuncak yapacağız
We are free and fairly sober With so many toys to build
İhtimaller epeyce azalır.
Should narrow it down considerably.
Adam epeyce eğlenmiş.
Well, the guy was definitely getting some action.
Çünkü görmemeniz için eşiniz epeyce uğraşmıştı.
Because he went through a lot of trouble to make sure that you didn't.
Epeyce zaman geçti.
It's been a while.
Epeyce gizli kaynağı varmış.
That's a Iot of hidden assets.
Ameliyattan sonra doktor epeyce hareketleniyor. Ardından da mucizevî bir ürün çıkartıyor.
So the doctor has an operation where they apparently give him a wandering heart, after which he sows the gross national product in wild oats.
Tina Cordell davası basında epeyce işlendi değil mi?
Tina Cordell case had a lot of national press coverage, right?
Mahkemede epeyce gülünecek.
He's gonna be laughed out of court.
Vahşi demişken aşağı taraf da epeyce vahşileşmiş. İstersen ağdayı dene.
Yeah, speaking of wild... it's getting a little too wild down there, might be time for a wax.
Bağlantıyı sağlayabildin mi bilmiyorum ama, Laurie'nin bana yaptığı ile benim sana yaptığım arasında epeyce benzerlik var.
I don't know if you've made the connection, but there are a lot of similarities... between what Laurie did to me and what I did to you.
Epeyce acıktım.
I'm considerable hungry.
Diyorum ki, Aku'nun şu yokedici kınkanat asalaklarından epeyce var.
I say, there are quite a few of those Aku destroyer beetle drones.
Geride bıraktığımız şu kabile şimdi epeyce karışmıştır.
That tribe back there... Be stirred up now...
Epeyce sert.
Pretty hard.
Mısır kraliçesinin Antony'sinden epeyce yaşIı olması çok etkileyiciydi.
Having a queen of Egypt considerably older than her Antony was very provocative.
Sanırım Sanhurst'ta botlarını parlatarak epeyce tıkılı kalacak.
I think he'd rather be tucked up in Sandhurst, polishing his boots
Evet, epeyce eğlendim.
Yeah, I had fun myself.
Burada epeyce para var.
There's lots of it here.
- Kabızlık mı? - Epeyce.
- He's constipated?
Kuryeyken oralarda epeyce çalışmıştım.
I did a lot of recon there as a courier.
Rus ajanları onunla epeyce uğraşmıştı.
That big guy? Well, the MVDs, they worked him over really hard.
Evet Bay Hassan, düşünmek için epeyce vaktiniz oldu.
So, Mr Hassan, you've had some time to think about it.
Beni duyup duyamadığınızı bilmiyorum ama epeyce düşündüm.
I don't know if you can hear me or not, but I've thought about it.
Evet, karakolda dolaşırken epeyce görüyoruz.
On the police beat, you see a few.
Epeyce güçlü bir kalp üfürümü.
- Rather harsh pansystolic murmur.
- DNA analizi. Epeyce yeni bir şey.
Nucleic-acid amplification test.
Epeyce kötü burkmuş.
She sprained it pretty badly.
Evet ama otoparka epeyce yol var Bir, iki gün ayak bileğinin üstüne yüklenmemeli.
But it's a long walk to the parking lot. And she's really supposed to stay off the ankle for a day or two.
Ana damar açmak için epeyce düşük.
- Pretty low for a central line.
Epeyce büyümüştür değil mı?
He must be getting pretty big now. Yeah.
Epeyce bir süredir.
You know, just a while.
- Hayır ama epeyce gergin görünüyor.
No, but he seems pretty agitated.
Adam epeyce kötü durumda.
He's pretty miserable.
Epeyce zayıf.
- Pretty shallow.
Epeyce büyük bir karaciğer hasarınız var.
- You have pretty extensive liver damage.
Epeyce kötü yaralanmış.
- She was badly injured.
Duvarlarımız epeyce ince Joyce.
- Our walls are pretty thin, Joyce.
- Duvarlarımız epeyce ince, Joyce.
Our walls are pretty thin, Joyce.
Ama epeyce kötü sıkıştım.
- No.