English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ E ] / Errand

Errand tradutor Inglês

1,331 parallel translation
Basit bir kuryeden öte bir şeysiniz.
More than just a simple errand boy.
- Az önce bunun aptalca olduğunu düşünüyordun.
- You just said this is a foo " s errand.
sadece küçük bir iyilik. kendini kötü bir kız gibi hissetmeni istemem. bu yüzden lütfen ona söyle.
I don't want you to feel like an errand girl, so please say if you'd rather not, but...
Jack, bu delilik.
Jack, it's a fool's errand.
Bizi bırak, kendi işlerine bak.
Just drop us off and then go run an errand or something.
Oh, benim küçük çırağım için üzülme.
Oh, don't worry about my little errand boy.
Üst sınıfların ayak işlerini yapmak istemedim.
I didn't want to be some errand boy for the Sixth Formers.
Hep bu getir götür işlerini ben yapıyorum.
I'm always the errand boy.
Meta bir yere gönderilir, Liliom Guy'a bacaklarını ağdalamasını emreder.
With Meta sent out on an errand, Liliom orders Guy to wax her legs.
Dr. Noah sadece bir uşak gönderdi
Dr. Noah sent in only one errand boy
Neden ayak işlerini hep ben yapıyorum?
How come I'm always the errand boy?
Şey, evet, ayak işleri yapan çocuk olacağımı bilmiyordum.
Well, yes, I didn't know I was going to be an errand boy
Benim için yapman gereken bir iş var.
You have an errand to run for me
- Önce bir yere kadar gitsem olur mu?
Do you mind if I run a quick errand before I do?
Benim için küçük bir iş halledip gelebilir misin?
Can you run an errand for me?
- Halledeceğin küçük iş bu mu?
- This is the errand you're running?
- Demek Taylor'ın ayakçısısın.
Oh, you're Taylor's errand boy now.
- Bir işi halletmem gerek.
I have to run an errand.
- Bir işim vardı.
I had to run an errand.
- Olmaz. O günlük iş.
- No, no, this is an errand.
Bu çok aptalca bir görevdi.
It was a fool's errand.
Donny, bu tür getir götür işlerini böyle yapamazsın.
Donny, you can't broadcast an errand like that here.
Yatak Banyo Ötesine bir gezi bile mest edici bir iş oluyor.
Even a trip to Bed Bath Beyond can become an ecstatic errand.
Evet bir ayak işiydi.
- Oh, yeah. Just an errand.
Ayak işi yapan biri, o heriflere bira götürüyorum.
Errand boy, getting beers for these pendejos.
İçki içmek ayak işi mi?
Getting a drink is an errand?
Jake, ufak bir işim var.
Jake, I have to run a quick errand.
Verbina, Astor, Pydian Sistemi'nin derinliklerinde görevde olan Amiral Lantana'ya durumu iletin.
Verbina, Astor, you two must get word to Admiral Lantana... on errand deep within the Pydian System.
Ne yani? Vazife başında hiç özel işe çıkmadın mı?
What, you've never run an errand on the clock before?
Yeni ziyaretçimizin kim olduğunu öğrenmek gibi basit bir iş için seni yolluyorum sen de kız kardeşinle sohbete dalıyorsun.
I send you on a simple errand... to find out who our new visitor is... and you have to stop for a little chat with your sister.
Bir zamanlar, onun şan ustasıydınız.
Please keep up. As La Perichole's maid or errand boy, they say you were once her singing master.
Bunun anlamı "ben aşçıyım, ayak işleri yaparım, düzülen biriyim, kahrolası bir temizlikçi kadınım" mı?
Does that mean I'm a cook an errand runner, a fucker, a goddamn cleaning lady?
Diğer iş nasıI gitti?
How did that other errand go?
- Evet. Ayak işlerini yapman için.
As his errand boy.
- Koşmak için ufak işimiz var
- We have an errand to run.
Benim gibi zeki bir öğrenciye böyle angaryaları nasıl yaptırabilirsin?
How could you make an intelligent student do such an errand?
Yahuda en güçlü havarilerden biriydi.
He can accomplish this errand.
Seni zavallı, küçük ayakçı.
You pathetic little errand boy.
Bu arada, Gob George Michael'ı gizemli bir ayak işine götürmüştü.
Meanwhile, Gob had taken George Michael on a mysterious errand.
Hiçbir ayak işi değersiz değildir.
No errand too demeaning. Get outta here!
Bir daha talimatla adam öldürdüğünde... o rozeti çıkarman gerekecek.
Next murder you do on an errand, gotta take off the fucking badge.
Akıntıya kürek çekiyor nasılsa.
A fool's fucking errand, anyway.
Şimdi aklıma geldi de, bir işimi halletmeliyim.
You know, I just remembered I have an errand to run.
Lane, eczaneye gitmeliyim. Bir işim var.
Lane, I got to run down to the pharmacy, got an errand.
- Gerçekten bir işin mi vardı?
So, you really ran an errand.
Gerçekten bir işin yoktu, değil mi?
But you didn't really have an errand, right?
Bu salak ne olacak?
What are we, his errand boys?
selam baba, seni seviyorum..
THAT SHE'LL NEVER ASK ME TO GO ON AN ERRAND AGAIN.
Bu aptalların işi.
It's a fool's errand.
Ve böylece Kyle ile Paige en akşam yemeği buluşması bu gece.
Yeah, and so is Paige's dinner date tonight with Kyle, so if you're done being errand boy for the Elders, can you give the kids a bath?
- Hayır ama bunu söyledim diye eczaneye girdim.
I didn't run an errand, but I sort of kept up the pretense.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]