Facie tradutor Inglês
26 parallel translation
Bu adam çalıntı bir atla yakalandı, ve bu mahkemece açık bir delildir.
This man was caught on a stolen horse, and in this jurisdiction, that's prima facie evidence.
Yapılan kavuşturma üzerine zanlı cinayet suçlaması ile yüce mahkeme ve jüri önünde yargılandı.
The burden consequently rests upon the prosecution to show a prima facie case on which the prisoner can be committed for trial on an indictment for murder before a High Courtjudge and a jury.
Savunma makamı sunduğu kanıtlarla ilk intiba üzerine böyle bir davaya gerek olmadığını kanıtlamıştır.
Counsel for the prisoner has submitted that the evidence does not show such a prima facie case.
Hiç şüphem yok ki canım burada kesinlikle sonucu önceden belli olan bir davadan bahsediyoruz..
My dear, there's no doubt in my mind that we have here an absolutely clear-cut prima facie open-and-shut case.
Evet, senin yöntemine uyup gizli bir yerde basılırsan aleyhinde "aksi kanıtlanmadıkça doğru sayılan delil" olarak kullanılacaktır.
Yes, and your way, with the hideaway you get seen... and it's prima facie evidence against you.
Öğrenme ihtiyacı Bilgiyi girmesi gereken memurlar, doğrudan öğrenmesi gereken kişi olarak kabul edilir.
The need to know only those officials... forwhom the information was submitted may be deemed, prime facie, to have a need to know.
Peki, bu sadece şudur..... belirli projelerin belirli yönleri vardır,.. .. duyarlı ele alınarak, makul sağduyuya.. .. olaylara izin verilirken..
Well, it's just that... certain projects have certain aspects which, with sensitive handling, given reasonable discretion, when events permit, there is no prima facie reason why, with appropriate give and take, if if all goes well,
Elbette dediklerim beni bağlar Bana inanmazsan seni suçlayamam! bence gerçeği kendin bulmalısın!
What I have said is prima facie I don't blame you for not believing me so I leave it to you to find out the truth
Görünüşe göre, bu dış görünüş yüzünden bu iradesiz herif her halükârda sözümü kesecek.
On the face of it, this is all prima facie non corpus interruptus anyhow.
Basitçe, davacı tarafın davalının savunması gereken bir davası olduğunu ispat etmek için deliller sunduğu bir ön inceleme safhasıdır.
Basically, it's a preliminary investigation... where the prosecution presents prima facie evidence... that the accused has a case to answer for trial.
Davayı etkileyebilecek bir şey değil.
Nothing to make a prima facie case.
Facie Miska'da.
It's in Facie Miska.
İzlediğiniz bu video sanığın suçlu olduğuna karar verilmesini sağlayacak, birinci dereceden bir kanıttır.
The video you have just seen... is prima facie evidence that the defendant is guilty as charged. mark it people's exhibit "a."
- Bence gayet açık bir durum.
- It's a prima facie case.
Bu, cinsel tacizin bir numaralı göstergesidir.
That is prima facie classic sexual harassment.
Mahkeme heyeti tanıkların verdiği ifadeleri oy birliğiyle kabul etti. Suçlamalar karşılık gelen ilk intibada haklı görülen bir dava var.
This bench is unanimously agreed that, given the witness statements, there is a prima facie case for the accused to answer.
Az önce ilk intiba demiştin.
You said prima facie before.
Yola çıkıyorum. Kate Jordan'ın şahitliği olmadan savcılık müvekkilimin karısını öldürdüğü fikrini ispatlayamaz.
Without Kate Jordan's testimony, the prosecution is unable to make even a prima facie showing that my client is responsible for his wife's death.
Ama ilk bakışta polisin beceriksizliği ortaya çıkıyor.
But prima facie one thing is clear that the police were incompetent.
Ben, Isabel Irish, medeni kanuna dayanarak şimdiye kadar yükümlü tutulduğum biçimde.. bütün makul haklar, şüpheli haller, teminatlar ve.. sözleşme şartlarıyla sorumlu olduğum göz önüne alınarak..
I, Isabel Irish do hereby, herewith, heretofore claim all reasonable rights, wavers, warranties and consents to enjoin, restrain or otherwise ravish you unconditionally under the Marital Act in perpetuity, habeas corpus, prima facie, carpe diem, ad hoc,
Sayın Yargıç ; hükümetin, müvekkilime karşı açtığı bu davada yeterli delili olmadığı gerekçesiyle sanığın beratini talep ediyorum.
Your honor, I move for a directed verdict on the grounds the government has failed to offer sufficient evidence to establish a prima facie case against my client.
"Sanığın suçlu olması ihtimali yüksek olduğunda" diyor ve müvekkilimin suçlu olduğuna dair en ufak bir ipucunun bulunmasını bırakın, henüz bir suç işlendiğini bile kanıtlayamadılar.
I-it says, "When the presumption of guilt is great," and yet they have failed to produce a shred of prima facie evidence connecting my client to a crime or even that a crime was committed.
Bu ilk facie kanıtıdır Düzenlemeye dahil olduğunuzu Kongre üyesi için yurtdışı seyahatleri.
This is prima facie evidence that you were involved in arranging overseas travel for a member of Congress.
Dava için önayak olur.
Proves a prima facie case.
Bu twit anayasanın birinci ek maddesine dokunan bir hükümet eylemidir.
That tweet is prima facie government action that triggers a First Amendment defense.