Firsat tradutor Inglês
124 parallel translation
Bidwelller'in hiç sahip olamadigi bir firsat yakaladim.
I've got a chance to be something the Bidwells never were.
BULUNMAZ FIRSAT
A RARE OPPORTUNITY
Talep ettigi bu edilgen kabullenis, görünümler üzerindeki tekeli, herhangi bir cevaba firsat vermeden ortaya çikisi vasitasiyla etkili bir... biçimde dayatilmis durumdadir.
The attitude that it requires as its principle... is this passive acceptance... that it has in fact already obtained... in its manner of appearing without reply, in its monopoly over appearance.
Söylemek için bir firsat bekliyordum.
I was going to mention that to you as soon as I got the chance.
Kendilerini ispatlamalari için firsat tani.
Give them a chance to prove themselves.
Firsat ve macera dolu tasi topragi altin olan bir yerde her seye sifirdan baslama sansi.
The chance to begin again in a golden land of opportunity and adventure.
Gördügüm en büyük seyi kapar bana tekrar vurmasina firsat vermeden kafasina indirirdim.
I'd pick up the biggest thing around, and I'd just take it and bash their brains right through the top of their skull before I'd let them beat me up again.
Tanismaya firsat olmadi.
I haven't really had a chance to introduce myself.
Hazari, o alçaktan intikam almak için iyi bir firsat bu.
Hazari, this is your chance for revenge, don't leave this.
Ama buna hiç firsat bulamazlar.
But they never get the chance.
Bu bir firsat sorununun adil
It's just a question of an opportunity
Böyle bir firsat ilk kez geldi senin bu yapmacik tavirlarin Senin için sonbaharda yapilan nelerdir
Such a golden opportunity has come for the first time These mannerisms of yours are what made me fall for you
Bu evi çok gördü mutlu bir firsat.
This house has seen many a happy occasion.
hayir, öyle ise bunu yapma.dayanilmaz bir duygu onu kacirmaliyiz ve yarin holi oldugunu firsat bilmeliyiz
No, don't do that. If it is so unbearable, we'll kidnap her. Tomorrow is Holi.
Her insan bir sans bekler.firsat bulmak için... kendine bazen baska.yalniz bir kadin almak ister
Every man is waiting for a chance. An opportunity to knock... To get a woman alone to himself sometime for the other.
Anliyorum. Bayan Nadal, senin için büyük bir firsat oldugunu kabul edecektir.
I understand. I'm sure she will realise what a grand opportunity this is for you.
Firsat cikti mi yakalayacaksin.
You have to be in the right place at the right time.
Firsat nasil cikar?
So where's the right place?
Firsat oradaydi.
The opportunity was there.
Deneyimlerime göre firsat ayagina geldiginde - degerlendirmek en iyisi.
In my experience it's best to take that opportunity - if it's there.
Sana memnuniyetimi ifade edebilmem icin bir firsat vermeyecek misin?
Won't you give me a chance to show my appreciation?
- O sahip oldugun en iyi firsat.
- He's the best chance you got.
FIRSAT ARALIĞI İyi misin, yoksa sorumu geçiştirmeye mi çalışıyorsun?
Are you OK, or are you just trying to avoid answering my question?
Sanat filmi. Tabi... büyük aletli erkeklerin firsat buldukca birbirlerini emdikleri bir sanat filmi.
Yeah... the art of guys with 6-pack abs blowing each other every chance they get.
Birdaha geri gelmeyecek bir firsat.
- They'll never come around again.
BİZ DOĞRU NOKTALARI SEÇMELİYİZ BİZE BÜYÜK FIRSAT VEREN KARTLARI SEÇMELİYİZ
We must pick those spots where the stakes are highest for us and where we hold the cards that'll give us the greatest opportunity to prevail.
Sana bir firsat vermek istiyorum.
I want to give you a chance.
Melllvar dönmeden kaçmamiz için bir firsat bu!
This is our chance to escape before Melllvar comes back!
Çünkü o firsat sonsuza dek yok olabilir.
The opportunity can too easily be gone for ever.
HIV'İN SİZİ YENMESİNE FIRSAT VERMEYİN!
'Don't give HIV a chance.'
Birkaç tane iyi firsat var orada.
There are plenty of good opportunities.
Kablosuzu dinlemeye ne zaman firsat bulabilirdim?
When would I have the chance to listen to talk wireless?
Daha iyi bir firsat yakalayana kadar bekleyecektir.
He'll just bide his time to find a better opportunity.
Ama bu buyuk bir firsat.
But it's such a huge opportunity.
Dürüst olmak gerekirse, sanirim bir firsat yakaladik.
You know, frankly, I think we caught a break.
Belki bunu duygularimiza dokunacak bir firsat olarak kullanabiliriz.
Well, maybe we can use this opportunity to touch base about our feelings.
Aslinda bu korkunc vurulma olayin senin hatalarindan ders cikarmasi adina onun icin bir firsat olabilir.
IN SOME WAYS, THIS HORRIBLE SHOOTING MAY PROVIDE AN OPPORTUNITY FOR HIM TO LEARN FROM YOUR MISTAKES.
- Insanlar yanlis yorumlar. Senin zayif oldugunu dusunup bir firsat gorurler.
THEY THINK YOU'RE WEAK, THEY SEE AN OPPORTUNITY.
Boyle bir firsat hayatta bir kere basina gelir degil mi?
An opportunity like this only comes around once in a lifetime, right?
Aile olacağımızı düşünürsek, bu iş bize seni daha iyi tanıma firsatı verecek.
Seeing as how we're gonna be family, it'll give us a chance to know you better.
Elinize bundan daha iyi bir firsat gecmez.
You will not get a better chance than this.
Günde iki kez dus alirim ve ellerimi her firsat buldugumda yikarim.
I shower twice a day and wash my hands as often as I can.
Bir anda yerden bittiler sanki! Kiliçlarimizi bile çekmeye firsat bulamadik!
They came from nothing, they trampled us almost before we could draw our swords.
bu... cok iyi bir firsat babam size saygilarini iletmemi soyledi.
This... wonderful opportunity. My father wanted you knew of... compliments.
Neden dinlemek için firsat vermeyeceklerdir.
They're not gonna slow down to listen to reason.
Hic firsat olmadi, anne sence orda dikiş dikerek ne kadar kazanırım
Never got a chance, ma. How much could I earn from sewing petticoats there?
Her birimiz odadan en az bir kez çïktïk. Suçu islemek için büyük bir fïrsat.
Each one of us was out of that room at one time giving ample opportunity to commit the crime.
Bir firsat daha kacirdim!
There goes another opportunity!
Fakat bana bir firsat ver.
But give me one chance.
Eger bana bir sey olursa, eger yaralanïrsam, bir seyi ömür boyu unutmamamïz gerekecek. O da bu piçleri küçük düsürmek için elimize bir fïrsat geçtigi ve o fïrsatï tepmis olacagïmïzdïr.
If anything happens to me, if I get hurt, we're going to have to live with the fact that we had one chance, one chance in a million, to humiliate those bastards, and we blew it.
Yüklü para kazanmak icin elimize firsat gecti. ve sen dönmemizi söylüyorsun.
We have got a chance to earn good money..