Flare tradutor Inglês
1,108 parallel translation
Çünkü bu kibriti ateşleyecek olan maddedir... ruhumuzu besleyen.
Because it is the explosive flare of a match... that feeds our souls, Tita.
Yeniden yükseliriz.
You'll flare up.
- Evet ve öyle bir şey olduğunda çok zorlaşır.
- But sometimes they flare up. - They do, and when it happens it gets tough when that happens.
İşaret fişeği tabancası ve biraz fişeğe ihtiyacım var.
I need a flare gun and some flares.
Ancak, akut jeneralize ile bu tutarlı çıkıyor.
However, it turns out this is consistent with an acute generalized flare-up.
Bu solar patlama Kaptan.
It is a solar flare.
Bana bir fişek ver.
Give me a flare.
Bir av çiftesi, bir fişekli tüfek.
A shotgun, a flare gun.
- İşaret fişeğini at!
Get rid of the flare!
İşaret fişeğini at!
Get rid of the flare!
İşaret fişeği at!
Get the flare gun!
Bu senin kilise pikniklerinin kız kovalayanlarına benzemez, Flanders.
This ain't one of your church picnic flare gun firings, Flanders.
Güneş parlaması radyasyonu, gezegenin atmosferindeki yüksek enerji plazmasıyla tepkimeye girdiğinde oluşurlar.
They form when solar-flare radiation reacts with high-energy plasma.
Sahne talimatları konusunda her zaman özel bir yeteneğim olmuştur.
I always had a flare for stage directions.
Günün haberi : Irkçılık yeniden alevlendi. Williamsburg'da, oralı olmayan iki beyaz iş adamı... bir lokantanın dışında vuruldu.
The top story, racial tensions flare again... in Williamsburg, where two white, out-of-town businessmen... were shot in their car in apparent retaliation for...
Her an yine alevlenebilir.
This thing could flare back up again.
- Kaptan, mutfaktaki yangın alevlenebilir.
- That fire could still flare...
O kuru sıkıyla napçan?
What's up with the flare gun?
- İşaret fişeği.
Signal flare.
- Fişek.
- Flare.
İşaret fişeği!
Signal flare!
O bir işaret fişeği tabancası.
Peg. That's a flare gun.
Quincy, bir adet fişek gördüm.
Quincy, I got a flare here.
Fişek gördüğünü söylüyor. 8 kilometre batıda.
All right, he says he's got a flare five miles west of Devil's Thumb.
Kızınca burun deliklerinden alev fışkırıyor.
Your nostrils flare when you're mad.
IIario, alev tabancasını hazırla!
IIario, unhook the flare gun!
IIario, bana alev tabancasını getir.
IIario, get me the flare gun.
- Hayır, bence bu bir işaret fişeği.
- No, I believe that's a flare.
İşaret fişeği yüklemek için izin istiyorum.
Request permission to arm flare, sir.
İşaret fişeği!
The flare!
Sergeyev otopside, kalbin elektriğe maruz kaldığını buldu.
As Sergeyev interpreted the cardiogram... the heart experienced a flare-up of electrical activity.
Birden patlamıştır.
A flare-up.
Fişek yaksak daha iyi.
It's like sending up a flare.
Onu bu sektörden saptırabilecek yüzlerce faktör mevcut. yerçekimsel faktör, güneş parlaması...
There are a hundred factors that could deflect it from this sector... a gravimetric shift, a solar flare...
Çok fazla güneş patlaması var.
There's heavy solar flare activity.
EM izlerine göre, burada, 19 yıl önce büyük bir güneş patlaması olmuş.
EM signature indicates that a major solar flare occurred here 19 years ago.
Güneş patlaması yüzünden, hava koşulları aniden değişmiş olmalı.
Caused by a solar flare that radically changed the weather patterns.
Bir böceğin vücut sıvılarını çevreleyen dış iskeletinin elektrik yükü olmadığından dolayı, bir elektrik alanına girdiklerinde sürtünmenin yol açtığı deşarj,... renkli bir ışık yayılmasına neden olur.
Since an insect's exoskeleton is a dielectric..... surrounding the conductive medium of its body fluid,..... when introduced into an electrical field, the brush discharge results in a coloured flare.
Utanç alevlerinin perişan yüzüne çarpmasına izin ver.
Let the flush of shame flare on your ravaged cheeks.
Sonra işaret fişeği fırlatın.
And then, you shoot a flare.
- İşaret fişeği.
- The flare.
Aslında işaret fişeği değildi.
Actually, it wasn't the flare.
Güneşe yaklaştıkça ışık veren kuyruklu yıldızlar gibiyiz.
Like comets that flare when they get too near the sun.
Bu nebula, yanacaksa, o anı kaçırmak istemiyorum.
If that nebula does flare up, I don't want to miss a beat.
Şimdiden paçaların tutuştu.
I feel like sending up a flare.
Lakers bir donemdi sondu gitti anlatabiliyor muyum?
The Lakers are a flare-up, a fluke.
Bir işaret fişeği!
It's a flare!
Elimizde sadece fişek atıcı ve tek fişek var.
The only thing we've got is... this flare gun and a single flare.
Birden alevlenirler.
They flare up.
Fişek atmalıyız.
Flare!
Fişek... Quinn?
We need the flare!