Flash tradutor Inglês
7,177 parallel translation
Flash Gordon kitaplarındaki gibi?
Like the Flash Gordon books?
Flaş lambaları sahne makyajı, çığlık atan hayranlar.
Flash bulbs, stage make-up, screaming fans.
Ruanda'daki kuşatmayı görünce, bize düşmanın su kaynaklarını... dondurma ya da kaynatma imkanı olup olmadığını sormaya gelmişlerdi.
After the siege in Rwanda, they came to us asking for the capability... to flash freeze or boil the enemy's water supply.
Eminim, kaynayan insan eti hakkında bir şeyler düşünüyordur.
I'm sure he has feelings about flash-boiling human flesh.
Flaş, flaş, flaş.
Flash, flash, flash. Flash for Patsy.
Patsy için flaş haber.
Patsy, flash, flash, flash.
Flaşı açmalısın.
You gotta use a flash.
Flaş haber!
News flash.
- Şimdi bana şu flash kartları gösterin.
- Now, show me these flashcards.
Bir biftek ve bir sürü kedi için 20 dolar.
20 bucks for a steak and a flash of pussy.
Proton süpürgesini Gadgetron quasar ışını ile, değiştirmek 47,4 oranında verimliliği artıracaktır.
Modifying that proton scrubber with a Gadgetron quasar flash would increase your efficiency by 47.4 %.
Quasar ışını, öyle değil mi?
A quasar flash, huh?
Troy'un flash belleğini şifreleyen elemanı Miami de buldum.
Look, I found a guy in Miami that encrypted Troy's flash drive.
Sana verdiğim flashı tak ve dosyayı aç.
Now, plug in that flash drive I gave you and open the file on it.
Yeni haber, bunlar çalışmıyor.
News flash, it's not working.
Flaş oradaki en hızlı adamdır.
Flash is the fastest guy in there.
Flaş, Flaş, gördüğüm en hızlı arkadaş!
Flash, Flash, Hundred Yard Dash!
Flaş, arkadaşımla tanışmanı isterim.
Hey, Flash, I'd love you to meet my friend. Ah...
- Flaş, bir espri söyleyeyim mi?
- Hey, Flash. Wanna hear a joke?
- Evet Flaş?
- Yes... Flash?
Flaş, Flaş, gördüğüm en hızlı arkadaş!
Flash, Flash. Hundred Yard Dash!
Nükleer parlama yok.
No nuke flash.
Flaş bellek.
- Flash drive.
- Hayır olmaz. Flaş belliği bana ver.
... and deliver me that flash drive.
Flaş belleği ona verme.
Do not give him the flash drive.
Flaş belleği ver.
Give me the flash drive.
Sadece saman alevi.
Just a flash in the pan.
kişisel eşyaları döndü bir fener ve balta şnorkel yoktu
Personal items returned. A flash light and an ax, no snorkel.
Çalışma kâğıtları yaptım.
I made flash cards!
- Ertesi gün ondan bir kargo geldi içinde bir hafıza kartı ve nişan yüzüğü vardı.
Okay. I got a package from him the next day containing a flash drive and an engagement ring.
Ertesi gün Simon çantamı parçalayıp hafıza kartını aldı ve bir daha asla göremedim.
The next morning, Simon tears into my purse, and he took the flash drive, and he never let me see it.
Uyanana kadar.
This terrible flash.
Tüm Grantham kasabası için sel baskını uyarı alıyoruz.
We've got a flash flood warning now in full effect for all of Grantham County.
Ve bir süre sonra bir görüntü beliriyor ve beynine vuruyor. Ardından hızlıca ortadan kayboluyor.
And, and, and every once in a while you'll get a flash a fragment of an image or a a - - a word will squeeze past the barrier but it's lightning fast and then it's gone.
Kızlarım onu Polonya'da tespit etmiş.
My girls got a flash of him in Poland.
Hmm.Bütün o lazerler ve gürültüler neydi?
Hmm. What's all that flash and dazzle about?
Hayatlarımızı hızlıca geri almalıyız, gözlerimizi almaadan önce
We get to see our lives flash before our eyes.
Bu standartlarımın çok altında bir sıyrık adamım.
Oh, shit, man. By my standard, this ain't nothing but a flash wound.
Sıyrık denen şey çoğu insanın standartları altında...
Well, my's a flash wound by anybody's standards, so...
Tamam, ona inci gibi dişlerini göster konuşma işini babana bırak, anlaştık mı?
Okay, just flash her your pearly whites, and just let Daddy do the talking, okay?
- Hey, Naomi, son dakika :
- Hey, Naomi, news flash :
Ani bir mutluluk hissi.
This flash of... of just happiness.
Hep umardım ki tam ölmeden önce hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçecek ve harika şeyler göreceğim.
I had always hoped that right before I die my life would flash before my eyes and I would see wonderful things...
Pekâlâ, küçük bir flaş haberimiz var.
Alright.. - Little bit of a news flash.
Ve telefonlarınızın tamamen açık olduğundan ve flaşın da açık olduğundan emin olun dememi istedi.
Phones are completely on and that the flash is also on.
Ateş edildiğini görünce içgüdülerim devreye girdi.
So, once I saw the flash... instincts kicked in.
- Peki ya dans edenlerle birlikte?
- What about a flash mob?
Flaş haber yavşak!
How are you not hearing that? News flash, asshole!
Flash Gordon uygun değil miydi?
Flash Gordon not available?
- Flaşını hazırlayayım.
Can I... - Let me get the flash ready here.
- Flaş belleği ver.
- Give me the flash drive.