English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ F ] / Flicker

Flicker tradutor Inglês

232 parallel translation
Ve burasının kuş yuvasından farkı yok.
And this place looking like a flicker's nest.
Altı aylık azarımızı işiteceğiz herhalde.
And this place is looking like a flicker's nest. We're in for our semiannual wigging, I suppose.
Sabah gelip hala yaşayıp yaşamadığıma bakacağını anladım.
I figured he'd come back in the morning to see if I still had a flicker of life.
Titreşip sönmeden önce
Flicker and die
# Neşeyle titreşirler #
They flicker there
" Mum alevinden farkı yok. Ama ışığı ve sıcaklığı var.
" It's only a tiny flicker, no more than a candle flame,
O zamanlar, kirli ruhumun içinde, çok derinlerde ufacık bir mutluluk ışığı vardı..
I won't lie. Then, in my dirty soul, there, in the very depth of it there was a tiny flicker of joy.
Işık titreşiyor ama hareket bile etmiyor.
The light seems to flicker, but it's barely moving.
Titreyen bir ışığın üstünde nasıl yaşanır?
How can one live on a flicker of light?
Dünya'dan, Triskelion'un üç güneşi de tıpkı titreyen bir ışık gibi.
From Earth, Triskelion's three suns are just a flicker of light.
Titreşmek.
Flicker.
Ve karanlıkta göz ucuyla baktığımda, gördüğümü sanıyorum ki...
The candles flicker and it's dark and out of the corner of my eye, I think I see...
- Yanp sönen bir sey gördüm.
- I thought I seen something flicker.
Rota sistemlerinde bir titreme var.
I'm getting a flicker on the navigation systems.'
Bazı yerleri çıkartabildik, ama arada büyük boşluklar var.
We get a flicker here and a glimmer there.
Dr. Flicker'a söylesene.
Tell Dr. Flicker.
Garip bir soğuk beyaz ışıkla parlayarak uzaklardan göz kırpıyor.
They flicker with a strange, cold, white faraway light.
- Bir titreşim,
- A flicker. I understand that, but you were there. - Yes, sir.
Titreyip duruyor.
I'm getting nothing but flicker.
Malzemeleri geri getiririm sonra çıkıp kendimize küçük bir yer buluruz. Şarap ve mum ışığı eşliğinde.
I'll bring the stuff back... and you and I will go out and find ourselves a little maison... let the wine flow, the candles flicker.
Uçmak istediğinde ise hafif bir salınma bile onu gökyüzüne yükseltmeye yeter.
When it wants to fly the slightest flicker sends it up to the sky.
Şiddetli bir alev bile değil Ufacık bir korku... ensemde gürledi.
"A flicker of fear, not a boisterous flame " Stormed upon my back
Güçler toplanmalı, dergiler alınmalı... geçmişte gömülü olan tatsız birkaç kullanılabilir inatçı anı... zayıf bir şehvet parıltısı uyandırsın diye gün ışığına çıkarılmalı.
Forces have to be assembled, magazines bought... the past dredged for some suitably unsavory episode... the dogged thought of which can still produce a faint flicker of desire.
Herhangi bir şüphe kıvılcımı?
Not a flicker of doubt?
Bütün bu yaraların altında bir yerlerde bir zamanlar hissettiğimiz sevgi hala var ve onu tekrar hissetmeni istiyorum.
Somewhere under all that scar tissue, there's the faintest flicker of what we once felt. I'm asking you to feel that now.
Mumlar şemsiyelerin altında Japon feneri gibi titremektedir.
The candles flicker under umbrellas glowing like Japanese lanterns.
Ne kadar umutsuz olursak olalım, bir gün farklı bir kişiliğimiz ortaya çıkacak ve mumlarda yanan alevlerin sonsuza dek sürmeyeceğini göreceğiz.
No matter how desperate we are that someday a better self will emerge, each flicker of the candles on the cake we know it's not to be.
Ekran titriyor.
There's a power flicker in the screen?
CD-ROM okuma hızları hala 130 ms dolayında. Bir sürü ekran titremesi var ve Intel'in yeni Pentium çipleri bu MX480'leri tamamen atıl hale getirecek.
The CD-ROM seek rates are still in the 130 millisecond range, there's tons of screen flicker and the new Pentium controller chips from Intel will make these MX 480s obsolete.
... ve bazen de titreşecek bir sevgi.
... and yet at other times, it will flicker.
- Lake View Cabins, Flicker yolunu arıyoruz.
We're looking for the lake view cabins... Flicker Road.
Başını çevirdiğin anda, gözlerin titrediği anda, seni yakaladım ve sen bunu biliyorsun.
The moment your head turns, the moment your eyes flicker I've got you, and you know it.
"Kadın, adamın derin gelen nefesini hissetti ve dudaklarındaki tebessümü iyice düşündükten sonra, artık onun hâkimiydi."
"She heard his breathing become shallow " and a flicker of a smile chased across her lips " as she meditated on the power she now held over him.
Işıklar bir saniyeliğine donuklaştı, ama figürler yerlerinden bile kıpırdamadılar
The lights dimmed for a second, but those figures there didn't even flicker.
Bir duygu kıpırtısı için kanmayın.
Don't be fooled by a flicker of emotion.
— Zamanımız yok bir kez elektrik giderse tüm hastalar hayat desteğini kaybedip ölecek.
- There's no time. Once these lights flicker out, all the patients on life support are going to die.
Hiç sinema filmi görmedim.
I ain't never seen me a flicker show.
Her şey susmuş bu sabah, buralara keder doluyor
The door did not creak, no flicker has been there in the fire...
Şuradaki... titrek ışıklara?
At that flicker of light over there?
Çocuklar titrek ışıklarda nasıl okula gidebilirler?
How can children go to school on a flicker of light?
Halk okulundan bakınca, sizin ev de titrek bir ışık.
From public school, your house is just a flicker of light.
Kışın gökyüzü... Güney ışıkları'nın sessiz orman üzerindeki titreşimi ve kamçılaması...
In the winter sky, the Southern Lights whip and flicker over the silent forest.
Ama bu icat büyük bir umudun doğmasına neden oldu.
But the Spark of creation will flicker again
İstesem onu yarın listeden silerim ama bu ateşin kendiliğinden sönmesini arzuluyorum.
Of course, I could wipe her off the map tomorrow.... but I think I'll let this little romance just flicker out all on its own.
hafızalardan kazınmayan o uzun gecede titrek ışıkların altında çocukluk günlerimizden işaretler gelir kaçarken ürkek kalbimizden
In the long night where memory strays lights from the past flicker on distant signals from childhood days to a fearful heart on the run
Bir insanlık pırıltısı.
Some flicker of humanity.
Efendim, her şey titriyor ve kayıyor her şey pul pul olmuş kıvılcımlar saçıyor.
Oh, sir, things flicker and shift. All spangle and sparkle and flashes.
Sanki voltajla ilgili bir sorun varmış gibi görünüyor.
They flicker, like the voltage dropped Do you understand?
Senin resim sanatın, ölmekte olan bu ülkenin, en son hayat kıpırtısıydı.
Your painting is the last flicker of life in this dying country.
Mumlar titrer.
Candles flicker.
- Ötücü kuş gibi.
- Di-di-di-di-di-di-di-di-di-di! - Flicker!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]