Fluke tradutor Inglês
460 parallel translation
Bu bir şanstı. Hayatta bir kez olur.
It was a fluke, a once-in-a-lifetime.
- Onları ancak tesadüfen yakalayabilirsin.
- You only catch them by fluke.
O gemi bizden yıllarca öndeydi veya çok muhteşem tesadüfi bir tasarım.
But that ship, captain, either was many years ahead of us or it was the most incredible design fluke in history.
Şansadır.
It was a fluke.
Bu bir rastlantı, belki türbülansın etkisidir.
It's a fluke, a vibration effect maybe.
Ama General Sparks, kazanın sadece bir rastlantı olduğunu söylüyor.
But General Sparks says the crash was just a fluke.
O beklenmedik başarı idi.
It was a fluke.
Çocuk bir tesadüftü.
The kid was a fluke.
Tamamen şans işiydi ve işe yaramadı.
It was a fluke. It didn't work.
Bu, önceki sonucun şans işi olduğunu kanıtlar.
This would prove his claim that the last fight was a fluke.
O reklam işi şanstı.
That commercial was a fluke.
Ama madem ki bu bir şans, hadi bunu böyle kabul edelim. İşe gitmem gerekiyor.
But since it's a fluke, let's accept it as such.
Büyük sürpriz oldu.
It was a fluke.
Salvucci'nin başına gelen şanstı.
It was just a fluke.
Şans mı?
A fluke?
Pası engelleyerek aldığın faul, işte o şans değildi.
That pass interference penalty, that was no fluke.
- Ne şanslı ama.
- What a fluke.
Bunlar şans eseri denk geldi.
Gettin'them was just a fluke. [Chuckles]
- Hiç şüphesiz, Jennifer.
- You're no fluke, Jennifer.
Pegasus öne doğru çıkıyor ve ipe yaklaşıyorlar. Pegasus Fluke ve Copper Girl'ü arkada bırakıyor.
Pegasus has come from nowhere, and as they go for the line it's Pegasus who storms clear off Fluke and Cooper Girl.
Birinci bir numaralı Pegasus, * * İkinci iki numaralı Fluke, * * ve üçüncü beş numaralı Cooper Girl.
First number one, Pegasus ; second number two, Fluke ; and third number five, Cooper Girl.
Rastlantıydı. Dün geceki gibi.
It was a fluke, just like last night.
Bu işi şans eseri buldum nasıl sonuçlandığını duyana kadar bekle.
I got this job on a fluke.. .. and wait till you hear where it ends up.
Annie, eski eldivenim durmuyordur, değil mi?
Annie, you wouldn't by a fluke have my old glove around, would you?
O vitrin sadece şans.
That window was a fluke.
O bir dil balığı.
That's a fluke.
Evet, bu bir dil balığı değil!
Well, this is no fluke.
Tanrım, dilbalığının neye benzediğini neredeyse unutuyordum.
Gosh, I almost forgot what a fluke looked like.
# Balina kuyruğunu çırpar
♪ The fluke is the duke of soul
Bireysel sıralamada ikinci sırada ise her nasılsa John Roland var ki hız performansının şans eseri olmadığını kanıtlıyor.
Up to second place in the individual standings, however, is John Roland who proves that his fast performance was no fluke.
İlk elemeleri şans eseri geçmiş gibi konuşuyorsun.
You sound as if making the first cut was a fluke.
Brandon, benin Franklin'i yıktığım şut şanstı.
Brandon, the shot I made to beat Franklin was a fluke.
Muhteşem bir şanstı.
It was a glorious fluke.
Bu bir rastlantı.
It's a fluke.
Eskisi sadece şans eseriymiş.
That last time was just a fluke.
- Bir tesadüfe göre çok fazla.
- So much for a fluke.
Peki ya, doğadaki bir tesadüf sonucu,... bir insan, hayvan içgüdüleriyle doğmuşsa? Yamyam bir Neanderthal.
But what if, by some fluke of nature, a human was born who reverted to its most animal instincts?
Herneyse, kesin olmasada iki gün içinde Paris'e gidiyorum.
Anyway, it's kind of a fluke thing but I'll be leaving for Paris in two days.
Adı Turbellaria'ymış, genellikle bağırsak kurdu olarak biliniyor.
It's called Turbellaria, commonly known as a fluke, or flatworm.
- Bunun bir kurttan kaynaklanabileceğini mi soruyorsun?
- And you're asking me if this is from a fluke?
Buna "fluke" denir. Kanalizasyondaki cesetten çıktı.
It's called a fluke. lt came from the body in the sewer.
Kanalizasyon işçisinde görülen yara, scolex birleşmesine uygun olsa da yaranın boyutları, yaranın bir fluke kurdu tarafından yapılamayacağını göstermektedir.
Although the wound on the sanitation worker suggests scolex attachment, the sheer size of the wound precludes involvement of the common fluke worm.
- Yakaladığın o kurt vardı ya?
- You know that fluke you caught? - Yeah.
Ayrıntıları daha öğrenemedim ama, cesetteki kurt, kuluçka halindeki bir larva olabilir.
It hadn't occurred to me, but the fluke in the corpse might have been an incubating larva.
Kurt larvasının biyolojik yapısıyla ilgili laboratuvar sonuçlarını merak edersin diye düşündüm.
I thought you might be interested in the lab results on the biology of the fluke larva.
Evet, ama hala, aynı diğer kurtlardaki gibi kendi kendine üreme yeteneği var.
Yes, but still capable of spontaneous regeneration, like any fluke or flatworm.
Acemi şansı olmadığını görmek için daha zor bir tane deneyelim.
Let's try a hard one to make sure it wasn't a fluke.
Hepsi o, kötü şans.
That's all, it's just a fluke.
Hadi, Fluke!
Come on, Fluke!
Belki de tesadüftü.
Maybe it was a fluke.
Bu işi alabilmem iki yıl sürdü, ki bu bile şans eseriydi.
Took me two years to get this job, and that was a fluke.