Fond tradutor Inglês
3,169 parallel translation
İşin gerçeği şu ki, senden hoşlanıyorum, Guster. Profesyonel olarak ne işe yaradığını merak etsem de...
The fact of the matter is I'm quite fond of you, Guster, although professionally I do often wonder what you bring to the table.
Diyorum ki, adamım Carter'ı sevimli bulmuyor.
And let's just say, my man ain't too fond of Carter.
Bir İskoçya atasözü der ki, "Onlar birbirlerine sahip."
As the jock is fond of saying, "They'll have each other's backs"
- Arkadan çalışmayı pek sevmez.
- She's not fond of the back way.
Sana karşı gerçekten sevgi doluydu.
He was very fond of you.
Ona senden güzel bir şekilde bahsedeceğim ve bir zamanlar babasını ne kadar çok sevdiğimi ve sana ne kadar düşkün olduğunu anlatacağım.
I will always speak well of you and I-I'll always tell him how much I loved his father and how so, so fond of you I once was.
Belki önceden özel bir günde giydiğiniz için hatırlayıp seviyor olabilir.
Maybe she has a fond memory of another time you wore it.
Bakın, Harrison, Devon'ı çok severdi. Buckley in sadık olmadığını anladıysa çok kötü olurdu değil mi?
See, Harrison was very fond of Devon, so if he learned that Buckley had been unfaithful...
Kız sana gerçekten çok düşkün.
The girl's really quite fond of you.
Ajan Gibbs, nasıl desek yabancıları pek sevmez.
Agent Gibbs is not, uh, shall we say, fond of outsiders.
Söylemedim, çünkü annesine hiç düşkün değildim. Ailenin geri kalanı için iş değişir.
I'm gonna give you that one, because I wasn't fond of her, but as for the rest of my family, learn to swerve!
Hayır, arabama kıyamam.
No, I'm too fond of my car.
çatı katının sorunu ne? çok tozlu, komşular biraz çatlak gibi. seninle böyle bir yerde uyumak güzel olabilirdi.
It's too grungy, the neighbors are freakishly chipper, and it'd be nice to sleep in a place that wasn't a fond memory for half the tramps in LA.
Süte de çok düşkün değilim zaten.
I'm not fond of milk anyway.
Ona hayrandım.
I was very fond of her.
Lanet hadım, iyi mutfaklara düşkündü.
The evil eunuch is fond of fine cuisine.
Ödevlerimizi buraya bırakacağız ve kendinize çok iyi bakın.
We'll leave the homework here and bid you a fond adieu. Hey!
Tabii daracık beyaz. ... iç çamaşırlarınızı karıştırmalarını istiyorsanız o başka.
Along with anything else in this house you're fond of unless you want people messing with your tighty whiteys.
Her neyse, ikimizde, birer yetişkin olarak birbirimize karşı sevgi dolu olduk.
Anyway, uh, we've both grown very fond of each other during that time.
Bensiz yapamıyorsun, değil mi?
Grown fond of me?
Babam bandoya düşkündü...
My father was fond of bands...
Ağaçlara bu kadar düşkünsen neden sen çekmiyorsun?
Why don't you shoot, the trees you are so fond of?
Ailemle tanıştın, geçmişim hakkında her şeyi biliyorsun, düşkünlüklerimi biliyorsun.
Well, you've met my family... you know all about my past, my fondness for... things I'm fond of.
Bu muhteşem kumpanyanın performansına bu inanılmaz gecede tanık olmak ve sayısız ortak güzel anımız olan 1985 kumpanyasıyla beraber olmak, hayatımızın geri kalanı boyunca zihinlerimizden asla çıkmayacak bir anı.
Seeing this company of companies perform this night, this incredible evening, and the 1985 evening, with whom we share so many fond memories, is something that we'II carry with us for the rest of our lives.
Sevgili dostlar bugün buraya toplanma sebebimiz çok sevdiğimiz dostumuza sevgili oğlumuza veda etmek.
Dear friends, family, we are gathered here today to bid a very fond farewell to a beloved son and a trusted friend.
- Keeley'den hoşlanıyordun, değil mi?
You were fond of Keeley, were you?
Serseriler eşcinsellerin varlığından pek hoşlanmazlar.
And rednecks aren't fond of the gay population.
Polisler de, polis çocuklarını döven serserilerden hoşlanmazlar.
And cops aren't too fond of rednecks who beat up cops'kids.
Yahudileri sevmem ama onlara karşı da değilim.
Not fond of the Jews, I got nothing against them.
Onu severdi.
She was very fond of her.
Madam seni beğenmeseydi.
You're lucky Madame's so fond ofyou.
Ona kapıldın ve o da bundan yararlandı.
You became fond of him and he took advantage.
Sihirli güçleri olan adamları sever misin?
Are you fond of men with magical abilities?
Ama zaman içerisinde değer verdiğim birine ismim dahil bütün malvarlığımı devretmek istiyorum, bunu onaylamanızı rica ediyorum.
But I would have your approval of my intention to leave all I possess, including my name, to someone of whom I have become fond.
Bu soğuk nevaleden kim hoşlanır ki?
Who would be fond of such a cold-hearted brat?
Woong, Hwayoung'a da düşkün.
Woong is fond of Hwayoung.
- Karım bu şarkıyı çok sever.
- My wife is very fond of this song.
Senin gibi birinin, sevgilimmiş gibi davranmasına bayılmıyorum.
I'm not too fond of the fact that a person like you is trying to help me by pretending to be my lover.
Brokoliyi İsa da çok severdi.
Jesus was fond of it too.
Senle ilgili komik anılarım var
I actually have fond memories of you. Some things I probably would have done differently.
Booth öldüğü için fazla neşeli görünüyorsun Senatör.
You seem to be quite fond of Booth, Senator.
Özellikle de o kan sevdiğim bir yakınımınsa.
Especially the blood of someone I'm quite fond of.
Hatırladığım kadarıyla senden oldukça hoşnuttu.
As I remember it, he seemed pretty fond of you.
İspanyol tamam ama, diğerini kabul edemem.
Spaniard's all right, though I am there not so fond of.
George, Rutland Weekend Television programını çok seviyordu.
I mean, it was like bla, bla, bla... Well, George was very fond of Rutland Weekend Television.
- Babam hiçbir zaman Arma Lequet'i sevmedi.
Dad's never been fond of Arma Lequet.
Çocuklara çok fazla düşkün değilimdir.
I'm not fond of children.
Çocuklara pek düşkün olmadığınızı sanıyordum, Bay Rochester.
I thought you were not fond of children, Mr. Rochester.
Benim düşkün olduğum gerçek sensin.
The real you that I've grown fond of.
Müziğe düşkünmüsünüz, Bay Amanjit?
# Oh, but you're lovely... # Are you fond of music, Mr Amanjit?
- Yüzbaşı...
my wife is very fond of... - Captain...