Forgotten tradutor Inglês
10,290 parallel translation
- "Unutulmuş kol" la ne demek istedi?
What did she mean, "forgotten arm"?
Sorun sadece yeniden denemeye korkması değil, sanki bunu unuttu bile.
And it's not just that she's scared to try again, it's almost like she's forgotten that.
# Ve "Tanrı bütün çocuklarını sever" bir şekilde unutulmuş #
♪ And God loves all his children is somehow forgotten, but we ♪
Unutulmuşuz.
We were forgotten.
Hayatımın her gününü seninle geçirmek istiyorum ve diyeceğim şeylerin yarısını unuttum.
I want to spend every day of my life with you, and... well, I've forgotten half of the things that I wanted to say, so, um...
Beni unutursun sanmıştım Urich.
Thought you'd forgotten about me, Urich.
Aklımdan gitmişti zaten.
I've already forgotten about it.
Unutuldu.
He is forgotten.
Unutuldu.
He's forgotten.
Gitti ama asla unutulmayacak.
Gone... but never forgotten.
Gitti ama asla unutulmayacak.
Gone, but never forgotten.
Bizi unutmandan korkmuştum.
I was afraid you'd forgotten about us.
Bu çeteye senin yüzünden girdim, unuttun mu yoksa?
Have you forgotten you're the reason I'm here?
Öyle, sadece bunu unutmuş.
He is. He's just forgotten.
- onun orda olduğunu unutmuş olmalı.
- she must've forgotten it was there.
Sadece hatırlamıyor.
He's just forgotten.
Evet, unutmadım ama biraz sabırlı olmalıyız değil mi?
I haven't forgotten our arrangement, but we have to be patient.
Öyle ama ben unutmadım.
Yeah, but I ain't forgotten.
Unutmuşsun sadece.
You've just forgotten, is all.
- Unutmadım Will.
I ain't forgotten, Will.
Unutmuşsun.
You've forgotten.
Unutulmuş ezgiler gibi yumuşak
♪ softly like forgotten tunes ♪
Tamamen unutmuşum sanırım.
I think I've totally forgotten.
Sana öğrettiğimiz her şeyi unutmuşsun.
You've forgotten everything we taught you.
Onsuz, ben cezaevinde atılmış ve unutulmuş başka bir siyah adam olurdum.
Without her, I'd be just another black man thrown in prison and forgotten.
Çünkü daha çok zaman geçmedi ama tüm olanlar unutuldu.
Because not much time has passed... and people have forgotten this tragedy.
İnanamıyorum, içinde tüm notlarımla not defterimi unuttum!
I've forgotten my notebook.
J.R.'la mı? Beni öldürmeye çalıştığını unuttun mu?
Have you forgotten he wanted to murder me?
Sadece Versailles'i görüyor, bu ülkeyi kuranları çoktan unutmuş.
He sees only Versailles, he's forgotten who built this country.
Ne kadar da unutkansın kuzen.
Unless you've somehow forgotten, cousin.
Daha önce hiç unuttuğun oldu mu?
I mean, have you ever forgotten before?
Çok nadirdir. Neredeyse unutulmuş.
Very rare, almost forgotten.
Verilen canlar asla unutulmayacak. Hatıraları bu anıttaki ebedi alevde korunacak.
Those lives will never be forgotten, and their memory will be preserved in an eternal flame here at the monument.
Christine'in de dediği gibi, Julia ölmüş olsa bile ve sizlerin sevdikleri ölmüş olsa bile asla unutulmayacaklar.
Like Christine here said, even though Julia and-and many of your own loved ones are gone... they'll never be forgotten.
Evlat, Delhi'ye gidip hepimizi unutmuşsun.
You have completely forgotten Delhi and all of us.
Tabii ki unutmadım.
Of course I haven't forgotten.
- Kuzey... Bu duvarların üstünden ayağımızı bile sarkıtmak ne kadar tehlikeli farkında mısın?
- One county nor... have you forgotten how impossible it is to even dangle a foot over these walls?
Beni unuttuğunu düşünmeye başlamıştım.
I was beginning to think you'd forgotten about me.
Onun hakkında hatırladığımdan çok daha fazlasını unutmuşum.
I've forgotten more about him than I remember.
Sen de unuttun.
And you've forgotten.
Yemek getirmeyi unutmuşum, elmanı yiyince koçanını verir misin?
I seem to have forgotten my lunch, maybe you could give me the apple core when you're done with it?
Doğrusu, Jane işten çıkarma konusunu tamamen unutmuştu.
The truth was Jane had completely forgotten about the layoffs.
Onu tamamen unutmuşum.
Oh, I had forgotten all about that.
Başkanlık için yarıştığını unutmadım.
I haven't forgotten you're running for president.
Dinleyiciler sanki seni unutmuş gibi.
That's, like, maybe the audience has forgotten you.
Frankenstein'i unuttun mu? Asla doğal düzenin bir parçası değildi.
Have you forgotten, Herr Frankenstein, that was never a part of the natural order?
Tarihin sayfalarında unutulup giden tek Thawne sensin.
I am from the future. And you are the only Thawne to be all but forgotten by history.
Bazen bu toplumca dışlanmış kişiler mutfağa gelebiliyor ve yaptığı şey sadece Grace'i öpmekti.
Sometimes these outcasts society's forgotten end up in the kitchen, and this one just happened to kiss Grace.
Anlaşmamızın içeriğini unutmadım.
I haven't forgotten what our arrangement is.
Rachel ölmüş olabilir ama unutulmadığını kanıtlayacağım.
Rachel might be gone, but I'm going to make sure she is never forgotten.
Unuttun mu onu?
- Oh. - You've forgotten it?