Formidable tradutor Inglês
751 parallel translation
Bu güne kadar hiçbir beyazın gitmediği buralarda biri veya bir şey var diyelim ki, bu şey yerlilerin korktuğu, gizemli, yasak ve rahatsız edilmemesi gereken bir şey.
Well, I believe that up there, where no white man's ever been before waits someone, or shall we say, something mysterious and formidable natives fear. A thing that doesn't want to be disturbed.
En iyi durumda bile altından kalkmak zor olur.
It would be a formidable undertaking under the best of circumstances.
Öyle abartarak söylemene gerek yok.
Tell him we're gonna chat. Don't make it sound formidable.
Komutan, su korkutucu görünen tabancanızı ödünç alabilir miyim?
Commander, may I borrow that formidable-looking side arm of yours?
Gus çetin bir rakipti ama Andların vahşi adamıyla karşılaşmakla hayatıyla kumar oynadı... -... gibi bir şey mi?
You mean something like, "Gus was a formidable opponent but when he faced the wild man of the Andes he gambled with his life."
Çetin Noriyasu'nun bile böyle efsanevi güçlere gücü yetmez.
Even the formidable Noriyasu has no power against these legendary fortifications.
Bundan zor hedefler de gördüm.
Well, I've seen much more formidable objectives.
Çok heybetli bir hanımefendi.
Quite a formidable old lady.
- Müthiş bir şey.
It's formidable.
Bu çemberler ağırlığı düşürmekle kalmadı muazzam silahlar da yaptı.
These hoops not only took off weight, but made formidable weapons.
Çok çirkin bir hareket.
A formidable act.
Bu isim Horodenka'da çok güçlü bir isimdir.
That's quite a formidable name in Horodenka.
Pek ilginç bir beyefendi.
A rather formidable gentleman.
Az sonra, düşmanlarıyla dövüşmeye kendini adamış olan Bay Jackie Rhoades'un ucuz bir otel odasında en ürkütücü rakibiyle karşılaşmasını izleyeceksiniz elbette ki bu olay Alacakaranlık Kuşağı'nda cereyan edecek.
For, in just a moment, mr. Jackie rhoades, whose life has been given over to fighting adversaries, will find his most formidable opponent in a cheap hotel room that is, in reality, the outskirts of the twilight zone.
Korkulur bir savaşçıya benzemiyorsun.
Yet you do not look to me like a formidable fighter.
- Rakibiniz Leydi Penelope, çoğu adama fazladır bile
You're formidable. More than a match for most men.
Oh, korkunç.
Oh, formidable.
Müthiş!
Formidable!
- Korkunç bir adam.
He's formidable.
Senin de gördüğün gibi heybetlidir.
He's quite formidable, as you've discovered.
- Bu kadar zorlu olduğunu bilmiyordum.
- I had no idea you were so formidable.
Bu güçleri birleştirdiğinde çok etkin bir fişek yaparsın.
Impelled by sufficient force, they would make formidable projectiles.
Beni zorlu bir düşman olarak bulabilirsin.
You would find me a formidable enemy.
Kompozisyon olarak çok klasik ve ürkütücü.
Conventional in composition and quite formidable.
Müthiş ve heyecan verici.
Incredibly formidable, exciting.
Telepatik gücü çok ürkütücü.
Her telepathic powers are formidable.
Gerçek telepatikler çok korkutucu olurlar ve bu konuda da uyarıldık.
True telepaths can be most formidable, captain, and we have been warned.
Gelip, bu ; kültürel gösterişin heybetli anıtının, bir gerçeğe dönüşmesini izlemelisin. Tabii.
You must come and see this become a reality, a formidable monument over cultural affectation.
Eğer savaş kaçınılmaz olursa... Amerika, şimdiye kadar savaştığımız en zorlu düşman olacaktır.
If war becomes inevitable America would be the most formidable foe that we have ever fought.
Annem yaşlı biri ve kafası karışık... Öyle mi? Ama bana olağanüstü biri olduğunu söylemiştin.
Before me said that it was a woman formidable, brilliant.
Marian krokette çok başarılıdır.
Marian is quite formidable at croquet.
Kurt Ahrens'le Vic Elford'un takımları müthiş bir liderlik mücadelesine başladı Ferrari fabrikası ve Gulf-Porsche takımı arasında.
The team of Kurt Ahrens and Vic Elford has built up a formidable early lead on the factory Ferraris and the Gulf-Porsche team.
Senin gibi heybetli görünüme sahip biri haylaz küçük bir çocuk gibi görünmeyi nasıl beceriyor bilemiyorum.
I don't know how a formidable figure like you can manage to look so like a naughty little boy.
Bu durumda... Efendi Bizen'i ve yaverini öldürmesi, biz Kurokuwa askerlerinin sana katılması gerektiği anlamına geliyor, yani...
However, as he is formidable enough to defeat Lord Bizen and Master Kurando, just in case of the unthinkable, we the Kurokuwa clan will...
Kale... zorlu.
The castle... formidable.
Amery, içinde Cromwell'in şu sözlerinin de olduğu müthiş bir konuşma yaptı.
Amery pronounced one formidable speech, where Cromwell cited :
Geçen yılki durumunu mumla aratır düzeydeydi.
Already they were not so formidable as in the previous year.
Suikastçi Shino, ne korkunç bir düşman...
What a formidable foe, this Assassin Shino.
Rommel gecikmiş de olsa boşlukları doldurmaya çalıştı. Yöntemleri arasında sualtına serilen engeller ve milyonlarca gizli mayın vardı.
Rommel made belated eftorts to fill the gaps by laying lines of formidable underwater obstacles, including millions of hidden mines.
Sağlık sorunları en az Japon kurşunları kadar büyük bir engeldi.
Sickness and disease were obstacles as formidable as Japanese bullets.
Ortadoğu'dan gönderilmişti ve şimdi elindeki yetersiz kaynakla zorlu bir rakiple karşı karşıyaydı.
Transferred from the Middle East, he now faced a formidable foe with scanty resources.
Sert, düşmanca davranan topraklara planör indirmek korkunç bir riskti.
Landing so many gliders in rough, hostile country was a formidable hazard.
Bu Sound of Music muhteşem bir engel.
It's a formidable obstacle, this sound of music- -
Bütün batıl inançlarına rağmen Kalahari Kriketçileri çok iyi savaşçılar. Warwickshire ile yaptıkları maçta bu görülebiliyor.
But for all the mumbo-jumbo and superstition, the Batsmen of the Kalahari are formidable fighters as we can see in this rare footage of them in action against Warwickshire.
Ama öncü birlikler çöle vardığında, halen heybetli bir güçleri var.
But when the advance guard reaches the desert, it is still a formidable force.
Korkunç bir şöhreti vardır.
His reputation was formidable.
Formidable!
Formidable!
Müthiş.
Formidable.
.. Yuvarlak Masa Şövalyeleriyiz Ve gösterilerimiz korkunçtur..... Ama çoğu zaman işe yaramaz kafiyeler uydururuz..... Camelot'ta biz opera delisiyizdir bol bol alt tondan şarkı söyleriz...
We're Knights of the Round Table Our shows are formidable But many times we're given rhymes that are quite unsingable We're opera mad in Camelot We sing from the diaphragm a lot
Muhteşem.
Formidable.
Şu Resuli de ellisini aşmış ama hala taş gibiymiş.
After all, this Raisuli fellow is said to be over 50 and still a formidable brigand.