Fotografımı tradutor Inglês
6,096 parallel translation
Son fotoğrafta 1000 beğeni aldı... Sonrasında da yanlışlıkla hamburger ekmeğindeki penis fotoğrafımı koydum.
The last time I had a photo with over a thousand likes was when I accidentally posted a picture of my penis in a hot dog bun.
- Fotoğrafınız var mı Bayan Whelan?
Do you have a photograph, Miss Whelan? What?
Hayır, ne yazık ki fotoğrafım yok.
I'm afraid I've no photograph.
Satış yaparım, fotoğraf çekerim, tweet atarım.
Sell merch, take pictures, tweet.
Geçen gün biriyle yazışıyordum. Fotoğrafımı görünce birden çevrimdışı oluverdi.
I was chatting with someone the other day and he logged out when he saw my picture.
Sepulveda'daki mavi kapılı binalar için fotoğraf araştırması başlatman lazım.
I need to run an image search for buildings on Sepulveda with a blue door.
Gösteri korosu yarışma programları var ve RockyKorku filmi peruğum ve Gaga topuklularım ve Finn'in en sevdiğim fotoğrafı, bale gecesi tacım balo gününden fotoğrafımız ve bana noelde aldığın zil.
I have programs from our show choir competitions, and... and oh, my Rocky Horror Picture Show wig, and oh, my Gaga heels, and, uh... and, oh, my favorite photo of Finn, and oh, prom queen crown... and, oh, our picture from prom, and the ring you got me that Christmas.
Fotoğrafımın çekilmesinden nefret ederim.
I really hate having my picture taken.
Hadi biraz fotoğraf çekelim ve Facebook'a koyalım.
Let's take some pictures and post them on Facebook.
Hey, benim bir fotoğrafımı çekebilir misin Amy?
Hey, can you take a picture of me, Amy?
Fotoğrafımı çekmeyin.
Take my picture
fotoğrafımı çekmeyin lütfen lütfen!
Please, please, take my picture!
Jeff, bir fotoğrafımızı çeker misin?
Um, Jeff, would you take a picture of us?
Geçen hafta gazetede fotoğrafın mı vardı?
Was your picture in the paper last week?
Hediyen için, arkadaşlığının ne kadar değerli bir hediye olduğunu sana göstermek için bir fotoğraf gösterisi yapacağım.
For your gift, I'm making you a photo montage to show you how much I'm appreciate gift of your friendship.
" Sana favori fotoğrafımın bir kopyasını gönderiyorum.
" I've sent you a copy of my favorite picture.
Etiketini aldım ve vesikalık fotoğrafını çektim.
Yeah, I got his tag number, and I pulled his mug shot.
- Elinde sadece bu fotoğraf mı var?
That the only photo you got? - Why?
Yaşımın tutmadığını mı düşündü yoksa kaçak olduğumu mu bilmiyorum ama önemli olan hala 30 gibi hissediyorum bu yüzden de profilimde o fotoğrafı kullandım.
I don't know is she thought I was underage or an undocumented worker, but the point is, I still feel like I'm 30, which is why I still use that photo in my profile.
Az önce sen benim fotoğrafımı mı çektin?
Hey. Did you just take a picture of me?
Siz kendinizi paparazi falan mı sanıyorsunuz da benim fotoğrafımı çekiyorsunuz?
You think you're fucking tmz or something, taking fucking pictures of me?
Gördüğün fotoğraf, oğlumuzu geri almak için topladığımız delildi. Ama biz çok gecikmiştik.
The photo you saw was evidence that we gathered to try and get our son back... but we were too late.
~ Şey, fotoğrafımızı çektiler ve bir kaç öğrenci bizi omuzlayıp suya götürdü.
~ BERNIE : Well, they took our photograph and a few of the students picked us up and carried us to the water.
Hans, bu fotoğraf sana mı ait?
This picture, Hans, belongs to you?
Benim fotoğrafım küçük mü?
My picture small? That small?
Neden dergi kapağındaki fotoğrafım ufak?
Why is my photograph so small on this magazine cover'?
Çalışan fotoğrafını bulabilecek miyim bir bakayım.
Let me see if I can get an employee photo.
Bu tesadüfü görünce Danni'nin fotoğrafına tekrar baktım,
Well, the coincidence made me look back at danni's photo,
Ve fotoğrafım ya da örneğim de yok.
And I don't have any photos or samples.
- Gazetede fotoğrafım çıkmıştı.
- Got my picture in the paper.
Remy Danton diye aratırsanız, fotoğrafımı görebilirsiniz.
Officer, you run a search on Remy Danton, you'll get my photo.
Dur da bir fotoğrafınızı çekeyim.
Know what? I'm gonna take a photo.
- Kızımız Marilyn bu fotoğrafı baharda çektirdi.
Marilyn, that's our other daughter, she took that in the spring.
Acaba elinizde bir ihtimal o partiden fotoğraf var mıdır efendim?
You wouldn't have any pictures from the party, sir, by any chance?
Her yerde fotoğrafım çıkacak adamım.
My picture's gonna be everywhere, man.
Fotoğraf çekiyorum.
I'm taking photos.
Neden fotoğrafımızı istiyorsunuz ki?
Why do you want a picture of us?
Yanınızda kocanızın bir fotoğrafı var mı?
Do you happen to have a snapshot of your husband?
Evlat, fotoğraf çekmene engel olmayacağım.
Son, I am not stopping you from taking a photo.
Ve buda benim Shah Rukh Khan'la olan fotoğrafım.
And this is my photo With Shah Rukh Khan.
Merhaba, fotoğrafımızı çekin.
- Hi, come take a picture with us.
Güzel bir elbiseyle fotoğrafımı çektiriyorum, gülümsüyorum.
Get my picture taken in a pretty dress. Smile.
Bir hayır kurumunda eski bir fotoğrafımı gösterdikleri yazıyordu.
They ran an old photo of me, from a charity gala.
Kız arkadaşının fotoğrafı mı?
Girlfriend pics?
- Ultrason fotoğrafınız var mı?
- Do you have your scan photo?
Buzdolabının üstünde iki fotoğraf var ve onlar da çocuklarımın.
You got two pictures on your fridge, and they're of my kids.
Yolladığın fotoğraf sayesinde kiminle çalıştığını anlama imkanımız oldu.
Well, thanks to the photo you sent us, we have a pretty good idea of who he was working with.
- Sadece ben varım ama fotoğrafı bırakın.
But leave the photo.
Fotoğrafı Facebook'tan aldım.
I got that shot off his Facebook page.
Sürekli fotoğrafım çekiliyor.
I'm constantly being photographed.
Ben bir fotoğrafımızı çekmek istedim...
Well, I wanted to take a picture...