Fruity tradutor Inglês
369 parallel translation
Tuzlu kraker, meyveli dudak nemlendirici.
Saltine crackers, fruity lip balm.
Meyveli dudak nemlendiricim olmasa ne yapardım?
Who are you calling a fruity lip balm?
Zaten bana biraz kaçık gibi görünüyorsun.
You look kind of fruity to me anyway.
İki entel zibidi bizi ne yapsınlar ki...
What do a couple of fruity wackos want with characters like you and me?
Seçimi sana bıraktım. Meyve suyu, krep... Hayır.
Fruity Pebbles, pancakes...
Kafayı iyice sıyırdığını duydum.
I hear he's fruity as a nut cake.
Nursie, sertliğine ve aromana bayılıyorum.
Nursie, I like it firm and fruity.
Düşünebiliyormusun, fiberglastan meyveli pasta veya polistiren meyveler? Bir fincan çaya ne dersin?
Do ya fancy a fibreglass fruit flan or a polystyrene tooty-fruity?
Biraz meyvemsi ve fazla yoğun da değil ama bu fiyata daha iyisini bulamazsın.
Oh, it's a trifle fruity... lacks depth... but for the bucks, you can't beat it.
Kuru ve meyvemsi.. Tuhaf hissettiriyor.
It's dry and fruity - - With just a hint of wackiness.
İçinde şu lezzetli şeyler olan?
Has, um, that fruity vodka, that flavored stuff, right?
Lezzetli, meyveli donmuş çubuklarımız var,... icy whiteys..
Cool off those hot lips with our tasty frozen fruity bars icy whiteys..
Komik olan sadece meyvalı süsler değildi. Mayolar asla kurumazdı.
Not only were those fruity ornaments absurd, but the trunks never dried.
Stratejimizi gözden geçirirken birer meyve kokteyli içsek hiç fena olmaz, değil mi?
I don't see anything wrong with having one of those fruity beverages while we plan our strategy.
Bak, ben şiirsel şeylerin yumuşaklık olduğunu düşünen adamlardan değilim.
Look. I'm not one of those guys that thinks poetic has gotta be fruity.
Dediğine göre biraz yumuşakçaymış ama herhalde ne yaptığını biliyorsundur.
A little fruity, he said, but I guess you know what you're doing.
Wally Beery'yi acı çekmekle ilgili, yumuşaklara göre bir filme koyamayız.
We don't put Wally Beery in a fruity movie about suffering.
- Meyvemsi.
Fruity.
Nonoş olduğumu düşünecekler.
I'm going to, you know, go fruity.
- Çok seksi.
- Very fruity.
Ve size yapacakları dans meyveli rumba!
As they dance for you..... the fruity rumba!
Şarabınız meyvemsi, ama tadı su gibi.
Your wine is fruity, but a tad watery.
Çok meyveli.
Too fruity.
Sen git de ibnelerden çıkan osuruk sesini dinle sert çocuk.
Beats the shit out of the fruity music you listen to, tough guy.
Meyvemsi.
Fruity.
Oy kullanan insanların biraz nağmeli olduğunu düşünüyorum...
I usually think people who vote are a bit fruity.
Olgun ama tuhaf bir şekilde çekici!
Fruity, yet oddly appealing.
Her şeyi gördüm, bayan Lynskey.
I get all the fruity cases, Mrs. Lynskey.
- Gel bakalım şeker.
- Come here, fruity.
O da "tatlı ama özgecil" bir bardak kırmızı şarap istedi.
He orders a fruity, yet selfless, glass of cabernet.
Sen- - barmen- - şu meyve kokteyllerinden... bir tane daha.
You... bar rodent... another one of these... fruity concoctions.
meyve aromali mı?
Fruity flavors?
Beni ne sanıyorsun, keriz mi?
Who do you think I am, some fruity pie?
Ben salak değilim.
I ain't no fruity pie.
15 numaralı pompaya yirmi dolar ve bir de ekşili meyveli burma ekmekten.
Twenty dollars on pump number 15 and a sour fruity twist.
Tüm istediğim pompa için 20 dolar ve ekşili meyveli burma ekmek.
Now all I wants $ 20 on pump number 15 and a sour fruity twist.
Bu telefon ve silah için, bu ekmek için.
This is for the phone and for the gun and for the sour fruity twist.
Beyaz şarabın kendisi taze ve meyveli.
cool and fruity.
"Momento". "meyveli punç içeceği".
"Momento", "Punchy fruity drinky".
Baba, o şekilde sana kıytırık bir kahvaltı ısmarlamamızı sağladın.
All right, Dad, so you scammed us a few Rooty Tooty Fresh'N Fruity breakfasts.
Meyveli votka mı? İçinde şu lezzetli şeyler olan?
Has that fruity vodka, that flavored stuff, right?
Evet ama o giydiği kılıklar biraz şatafatlı değil mi?
Yeah, but them outfits he wears is kind of fruity, don't you think?
Beni sakladığını sanıyorsun öyle mi?
Think I'm fruity, huh?
Yanlış anlama Finn ama sana bir iki tane de pahalı meyve kokulu sabun getirdim.
Aye, and no offense, now, Finn. I bought you some expensive fruity soaps.
- Meyveli sabun kullanıyorum
I've been usin'some fruity soaps, Maggie.
Neden harika bir araba hikayesini o yumuşak şarkılarıyla batırdılar?
Oh, why did they have to screw up a perfectly serviceable wagon story... - with all that fruity singing?
Bana bakmayı keser misin yumuşak?
You wanna quit looking at me, fruity.
Savaş sonrası doğanlar *, bu yumuşak, bu meyvemsiler bütün bir nesli yetiştiriyorlar yumuşak, meyvemsi çocuklar tehlikeli oyuncaklar oynamasına bile izin verilmeyen Tanrı aşkına.
These baby boomers, these soft, fruity baby boomers are raising an entire generation of soft, fruity kids who aren't even allowed to have hazardous toys for Christ's sake.
Beni meyve mi sandın?
You think I'm fruity, huh?
Ben İngiltere Kraliçesiyim!
Nursie, I like it firm and fruity.
Bana bir sürü Paskalya yumurtası çıktı.
I just got a bunch of fruity Easter eggs.