Gains tradutor Inglês
485 parallel translation
Ölümünün bana bir faydası yok.
Your demise gains me nothing.
- Saatin kazançları...
- Your watch gains...
- Ya dostunuz Kamar asla tahta geçemezse?
What if your friend Kamar never gains the throne?
"Bu gün, donanmamız bir çok denizde savaşırken, bu seremoni bize zaferimizi göstermek için büyük bir güç kazandıracak."
"Today, when our fleet is fighting on all the seven seas, this ceremony gains magnitude for it represents a victory."
Gerillaların savaşla beslenen bir kanun kaçağı ordusu vardı. Her iki tarafın bayrakların altında görünmesi yakmak, yağmalamak ve özel kazançları için öldürmek amaçlıydı.
There was a war-bred outlaw army of guerrillas masquerading under the flags of both sides pillaging, burning, and killing for private gains.
Evlendiğinde bunu hatırlamalısın.
When some fortunate man gains your hand in marriage, remember to have daughters.
Onlar bir gitsin de o zaman görürüz bakalım ne kazanmışız bu işin sonunda.
When they are gone... then must I count my gains.
750.000 dolarlık bir satış bedeli söz konusu olsa bile mi?
Even though it involves three-quarters of a million dollars in capital gains?
225. maddenin 1. bendine göre önceden tasarlanmış bir eylem için peşinen uzun süre boyunca niyetlenip planlanmış maddi kazançlar sağlayan eylemlerdir der.
Article 225 par. 1 talks of a premeditated act planned long in advance and having in view material gains.
Babam satmıyoruz diyorsa, satmıyoruzdur.
All right, I'll make it $ 5,000 and the government will give you capital gains.
İşin gerçeği madalyalar asıl kazancınızın bir ön ödemesi.
Here's the truth. The medals are a down payment on your true gains.
İspanya'da halk ilk kez gücü ele geçirmişti.
For the first time in Spain, the Popular Front gains access to power.
Zaman kazandılar.
Gains time.
Tanrı onu da affedecektir. Bunu hiç unutmak gerekir Her şey tanrının mülküdür ama asla çalmamalıydı..
This way, he will understand what none of us can ever forget... that ill-gotten gains never prosper.
Piskopos, bu olay Papa'nın kulağına giderse eğer... Tüm krallığı, papanın yasaklarıyla men edilmiş bulabiliriz.
If he gains the Pope's ear, Bishop, we may find the entire kingdom under Papal interdict.
Beyler, tanrının şerefi, çok büyük bir şeydir. Ve onu kendi yanına alan bir insan kendini, her şeyi yanına çekmiş sayabilir.
The honor of God, gentlemen, is a very good thing and all things considered one gains by having it on one's side.
Bence şanssız kız geçen gece haksız kazancını saklayacak güvenli bir yer arıyordu.
I think that last night that unfortunate girl was seeking a safe hiding place for the ill-gotten gains.
İnsan zihninize pek çok seviyeden ulaşabilir.
One gains admittance to your minds through many levels.
Hiçbir zaman yerel kazançlardan ibaret değildir.
It's never simply territorial gains.
Kayıplar, kazançlar, tablolar filan.
Losses, gains, ratings, schmatings.
Tabii, elemanların eğitim masrafı düşülecek.
That's plus all the trading gains.
İskremas çok kaybetti, ama daha kazlasını kazandı.
Iskremas loses a Iot, but he gains even more.
Kim üstünlük kazanacak görürüz.
We'II see yet who gains the upper hand.
Ancak bu bir önceki mali yıldaki kazançlarımızın girişten önce konsolide olması etkisini yaratır.
But this would have the effect of consolidating our gains of the previous fiscal year, prior to the entry.
İşsiz güçsüz dolaşsa ne olur, Şişse, kilo alsa ne olur? İyi de neden şişmanlasın... Hayatta olmaz!
And as long as he gains no weight which he won't gain, no way, yea!
"Elbiselerini çıkar, seni muayene etmek istiyorum."
"Take your clothes off, I wanna check your capital gains."
Kazançlar müthiş olabilirdi.
The gains could've been enormous.
Fransa'da gıda sanayi maaşları, Mayıs'68 kazanımlarına rağmen hâlâ saatte 4.80 frank ulusal ortalama ile en düşük oranlar arasında.
Food industry salaries, despite the gains of May'68, are still among the lowest in France, with a national average of 4.80 francs an hour.
Toprak kayıpları, politik hezimetler ve işsizliğin işkenceye dönüştüğü ülkede Nasyonal Sosyalistler iktidara geldiler.
National-Socialism gains the power, in a country tortured over the unemployment, amargurado for the loss of territory, demoralized for the weakness politics.
Japonlar da Burma'yı Asya'nın güneydoğusunda Müttefiklerin Çin ile olan erzak bağlantısını kesmek yeni yağ ve pirinç kaynaklarının güvenliğini sağlamak ve yeni bölgesel kazanımları sağlamlaştırmak adına kullanabileceklerini düşünüyorlardı.
The Japanese saw they could use Burma to screen their new territorial gains in Southeast Asia, to cut the Allied supply route to China, and to secure new sources of oil and rice.
Şerefsizler karlarına kar katarken.
Creeps have made all the gains.
O haksız kazançlar için uzun bir kutlama yaptım
I dissipated those ill-gotten gains in one long celebration!
Monte Carlo'nun kaybı San Francisco'nun kazancıdır.
Monte Carlo's losses, San Francisco's gains.
Derler ki, çullukla balık savaşırken balıkçı kazanırmış
It's called, Fisherman gains when snipe clam fight.
ama şimdi sakin bir kasabada... sessiz bir hayat yaşıyor!
They're the ill-gotten gains of the House He leads a quiet life in a small town
Yuanxin, küçük lokmalar için... saygınlığını kaybetme!
Yuanxin, don't ruin your reputation because of petty gains
Anton Saitz, "ai" ile, haksız kazançlarını bir süre sonra tamamen devralacağı bir geneleve yatırdı, ve orayı, toplama kampında öğrendiği şekilde, çok sıkı bir disiplinle işletti.
Anton Saitz, with an "ai" invested his ill-gotten gains in a whorehouse which he soon takes over completely and runs with an iron hand in the way he'd learned in the concentration camp.
Haftaya, Temsilciler Meclisi'nde halkın, kendi dosyalarına yetkisiz erişen memur hakkında kovuşturma açma hakkını da yasaya dahil edeceğiz.
And I shall be announcing in the House next week legislation enabling citizens to take legal action against any civil servant who gains unauthorised access to his file.
Benim çocuğumu bu... kazanç hastaları sömüremeyecek.
No childs of mine will be exploiticated for ill-gotten gains.
Haksız kazanç hastaları değil, tatlı kazanç hastaları.
It is not ill-gotten, it's good-gotten gains.
Bu kazanç bizi giydirecek, besleyecek ve kurtaracak.
These gains with cloth us and feed us and save us.
İsrail bu sayede bölünme planında bazı kazançlar sağlamış oldu.
It left Israel with some gains over the partition plan.
Adolf Hitler ve onun Nasyonal Sosyalist Parti'si... buhran içindeki Berlin'de yükselişini sürdürüyor.
Adolf Hitler and the National Socialist Party... continue to consolidate gains in depression-ridden Berlin.
Varlıklarını nakde çevirmek için birkaç sermaye kazancını gösterdi mi sana?
Is she showing you capital gains to make you liquidate your holdings?
( Çavuş Dedektif Sonny Crockett ) ilk önce seni, şu iki herif ve uyuşturucu işi ile ilişkilendireceğiz tamam mı... ( Çavuş Dedektif Sonny Crockett ) sonra, K.K.P. aldığını ispat ederiz... ( Çavuş Dedektif Sonny Crockett ) kirli kazanç parası.
Is we're gonna associate you to these two guys and their little drug deal, you see. And then we're gonna show receipt of I.G. G... ill-gotten gains.
Özgürlüğünü elde ediyor, ama yine öldürüyor?
She gains her freedom and she still kills.
Kulüpten dışlanmak hileli ve haksız kumar kazancıyla yaşayan Moran'ı perişan edecekti.
Exclusion from his club would mean ruin to Moran, who lived by his ill-gotten card gains.
Ah şu sinekler... topluma tüm sessizliği getirir, görür ve kazanır.
That flies and flies... and brings to the society all that he listens, sees and gains.
Bebeğim açıktan kolayca liderliğe yerleşti.
On the outside, My Baby easily gains the early lead.
Tanrım, yanlış yoldaki bu çocuğun elinden zaferleri al ; onu haram kazançlarından mahrum bırak ve ona tevazu kazandır.
Lord, stay the winning roll from this misguided boy's hand so that you might deprive him of his sinful-gotten gains and restore him to humility before thee.
Ama hâlâ yaklaşıyor.
And yet, he gains!