Gelebilir misin tradutor Inglês
1,594 parallel translation
Max, hemen buraya gelebilir misin?
max, can you come over right way, please?
Bir dakika gelebilir misin?
Got a minute?
Bir dakika gelebilir misin?
I need to see you for a sec.
Vendrell, bir saniye gelebilir misin?
Vendrell, you got a sec?
Selam, Cat, orda işin bittiğinde, labaratuara gelebilir misin?
Hey, Cat, when you're done at P.D. can you head over to the print lab?
Benimle gelebilir misin lütfen?
Can you come with me, please?
Güvenlik, buraya gelebilir misin, lütfen?
Security, would you come out here, please?
Gelebilir misin?
- Shake to the window. - Could you come out here?
Anneyi görmeye gelebilir misin?
Can you come see Mommy?
... müsait olduğunda.. gelebilir misin? yani sadece.. kısa bir süreliğine?
So can you - - can you come by later, you know, just for, like, a little while?
- Carter! Bir saniyeligine buraya gelebilir misin?
Carter, can you come here a sec?
Yarın programa tekrar gelebilir misin?
Can you come on my show again tomorrow?
Evet, kurallar çiğnenmek içindir... 11 : 00'de gelebilir misin?
Yeah, well, you never seemed to mind breaking the... So, come by around 11 : 00?
Alma, gelebilir misin?
Alma, can you come here?
Tracy, buraya gelebilir misin, lütfen?
Tracy, could you come in here, please?
Sonra gelebilir misin?
Could you come back later?
Bir dakikalığına buraya gelebilir misin?
Listen, can you come over here for a second?
Benimle gelebilir misin?
Can you come with me?
Bir saniyeliğine gelebilir misin, lütfen?
Would you come in a moment, please?
Buraya gelebilir misin? Tabii.
You see, I think Changwook and I both want you.
Bu akşam bana gelebilir misin?
Can you come over tonight?
Pratt, benimle gelebilir misin?
Pratt, can you come with me?
- Evime gelebilir misin?
- Well, can you get to my house?
Yarın gelebilir misin?
Come back tomorrow?
Ve, sonra, seni oteline götürmem gerek, ve sonra, otelden eve kendi başına gelebilir misin? Çünkü...
And, then, ah, I gotta take you to the hotel, and then, is there any way you can get from the hotel to the house on your own?
Sen bana gelebilir misin?
Could you come to me instead?
Ali, buraya gelebilir misin, lütfen?
Ali, can you come in here, please?
Buraya bir gelebilir misin?
Can you just get in there so I have something to focus on?
Gelebilir misin, lütfen?
Will you come, please?
Hey, bugün eve erken gelebilir misin?
Oh, hey, could you come home early tonight?
Gelebilir misin?
Sure is. Can you come?
Brett, bir dakika buraya gelebilir misin?
Uh, Brett, could you come here a second?
Selam, yarın gelebilir misin, birlikte gözden geçirmek için yeni fotoğraflar buldum.
Can you come in tomorrow? I pulled more photos to run by you.
Biraz gelebilir misin?
Can you come with me?
Peki, işten sonra gelebilir misin?
So, can you come over after work?
Yarın okuluma gelebilir misin?
Can you come to my school tomorrow?
Benimle çamaşır odasına kadar gelebilir misin?
Would you please take a walk into the laundry room with me?
- Casey, bir saniye gelebilir misin?
- Casey, can I borrow you a sec?
Michael, gelebilir misin?
- Michael, can you come over?
Greg, gelebilir misin lütfen?
Greg, can you come in here, please?
- Ofisime gelebilir misin?
- Can you come to my office?
Onuncu seviyeye gelebilir misin?
You think you can get to level 10?
Benimle gelebilir misin, lütfen?
Could you come with me, please?
Teru Mikami, sakıncası yoksa içeriye gelebilir misin?
Teru Mikami. Come in if you'd like.
Şimdi eve gelebilir misin?
Can you come home now?
Yarın fotoğraf çekimleri var. Gelebilir misin?
The photo shoot's tomorrow.
Gelebilir misin?
Can you?
Yarın görüşme için gelebilir misin?
Can you come in tomorrow to interview?
Bu biraz garip gelebilir ve önceden özür dilemek istiyorum. Tesadüfen evimi yakmış olabilir misin, acaba?
this is a little awkward, and I apologize in advance for how this is gonna sound, but um... by any chance, did... you burn down my house?
Biliyor musun, bu kulağa çılgınca gelebilir,... ama dışarı çıkalım ister misin?
You know, this might sound crazy but Do you wanna get out of here?
Pek değilim, ama evde izin günümün tadını çıkarıyorum. Evde misin yani? Şimdi gelebilir miyim oraya?
But the boss was different.