Gelirler tradutor Inglês
2,582 parallel translation
O hâlde buraya gelirler.
And then they come here.
Belki diğerleri de yarın gelirler.
Maybe others will come back tomorrow.
Irgatlar gelirler ve giderler.
The workers come and go.
Işığa gelirler.
They'll see the light.
Gezegenleri ölünce, zaman ve uzaydaki bir çatlaktan geçerek buraya gelirler,... sonra o da şehri kapatıp, yeni bir gen havuzu oluşturmak için insanları teker teker kendisi gibi yaratıklara dönüştürür.
Her planet dies, so they flee through a crack in space and time, and end up here, then she closes off the city and, one by one, changes people into creatures like her to start a new gene pool.
El Niñolar dönemler halinde gelirler. Görünen o ki, geçmişte her El Niño dönemi Pasifik boyunca gerçekleşen bir kolonileşme dalgasıyla aynı zaman denk geldi. Ve böylece tarihteki en destansı yolculuklar dünyanın en uzak köşelerinde okyanusun rüzgarı kısmen de olsa etkilediği yerlerde gerçekleşti.
El inos tend to come in phases. each El ino phase coincided with a wave of colonisation across the Pacific. were at least partly the result of how the ocean affects the winds.
Gelirler yıllık Kurucu'lar gününe gidecektir.
All proceeds benefit the annual Founder's Day Celebration.
- Sorunlarla gelirler. - Bu sorunlar çözülemez.
They come with problems.
Ama üstümüze çok gelirler.
- We would take a major hit.
Ama öteki türlü de seçimden sonra yine üstümüze gelirler.
- Yeah, but if we play it safe and wait until
Peki ama ne zaman gelirler?
But when are they arriving?
Ailen gelene kadar seni görmezden gelirler.
They'll ignore you until your family comes.
Birkaç hafta sonra yaşayabilecek duruma gelirler.
- Kayla doesn't have a few more weeks.
- Evet, insanlar ne kadar yardımsever olduğumu bildiklerinden ihtiyaçları olduğunda bana gelirler.
Yes, people often drop by with their problems Because they know how supportive I am.
Kablolar akımla dolar ve ölümcül hale gelirler.
Wires get hotter, they get deadlier.
Şimdi gelirler, Anne.
Any minute, mama.
Müşteriler geç saatte de gelirler.
Customers come at the last minute
Mümkün olduğunca çabuk gelirler.
They'll be here as soon as they can.
Saat 7 : 00'de gelirler.
They show up at 7 : 00.
O kadar salaklardır ki, okul saatinde babalarının yemek yiyeceği yere bile gelirler.
They're so stupid, they'll even show up on a school day at the very place they know their dad goes to eat lunch.
Buraya her yaştan gelirler.
They come at any age.
Eğer kimse kayıt olmazsa hepimizin peşinden gelirler.
If no one registers, they'll come after us all.
Birazdan gelirler.
They'll be back in a little while.
Onlar avukat, üstesinden gelirler.
They're lawyers.
Endişelenme. Gerçek şeriflik şubesine gelip sizi almalarını söyledik. Kasırganın yarattığı kargaşayı yoluna koyar koymaz gelirler.
We'll have the real sheriff's department come and collect you... just as soon as they're done cleaning up the storm mess.
Yörenin çürük tahtaları, cesaretlerini denemek için gelirler buraya.
Now the local punks come here to test their courage.
İyi zamanlarda kısa vadeli gelirler ve kârlar getiriyor yani prim yapıyorlardı.
Uh, in good times, they generate short-term revenues and profits, and therefore bonuses.
Buraya gelirler, sokaklardan uzak dururlar, hayatta kalırlar.
It keeps them coming here, keeps them off the streets, keeps them alive.
Gökten aşağıya gelirler Olimpus dağına inerler ki orası yaşadıkları bir dağdır, ve onlar insanoğluna bilim ve uygarlık getirirler fakat pek çok insani nitelik de taşırlar, evet ee...
And they've come down from the sky and Mount Olympus, where they live in some mountain. And they're bringing, really, civilization and sciences to mankind.
Ne kadar dengeli olurlarsa göze o kadar hoş gelirler.
The more balanced they are, The more appealing they are to our eye.
Bizimkiler yakında gelirler!
My parents will be here soon!
Bazı melekler sadece diğerleriyle ilgilensin diye dünyaya gelirler.
You know, some people are clearly just angels sent down to earth to take care of the rest of us.
Bazen böyle seri hâlde gelirler işte.
Sometimes they travel in packs.
Bunun için İtalya'dan gelirler.
They flew all the way in from Italy.
branesler düzleştikten sonra tekrar bir araya gelirler.
The branes flatten and then come together again.
Gelirler düşmeye başlarsa patronlarımız bundan hiç memnun olmaz.
Revenues are being lost, And the higher-ups tend not to like that.
İç Gelirler Dairesi tarafından soruşturuluyor.
And he's been investigated by the I.R.S.
Benim mevkiim, yan gelirler hariç şu anda aldığın maaştan iki kat fazla maaş alabileceğin bir pozisyon.
My job is becoming available... more than twice the salary you're making now, among other perks.
Geometrik kalıplarda kristalleşerek sekiz temel kaya oluşturucu mineral hâline gelirler.
They crystallize in geometric patterns to form the eight rock-forming minerals.
Yakında bizi kurtarmaya gelirler.
They'll come rescue us soon.
Eğer herkes aniden kaybolduysa belki aniden geri de gelirler.
If everyone's just suddenly gone, then maybe everyone's going to suddenly come back.
"Olduğum yerde kalmalıyım belki beni bulmaya gelirler." diyorsa.
"Maybe if I stay put they'll come up to me?"
"Yaparsan, gelirler." Düşler Tarlası.
If you build it, they will come. Field of Dreams.
Vakıf çalışanları birazdan gelirler. O yüzden iyi numara yapabildiğimden emin olmaya çalışıyordum.
I was just making sure...'cause the foundation people will be here soon.
Bunlardan gelen bütün gelirler atık size ait.
All proceeds from these works are now solely yours.
Sürünün geri kalanı öğrendiğinde Buckley'i yakalamak için gelirler.
Once the rest of the pack knows, they'll come for Buckley.
Şimdilerde yılda iki defa 1000 korsan, 1000 kanun adamı ile kafalarını tokuşturmak için bir araya gelirler ve çoğu zaman da, onları işe alırlar.
To sit down with the black cat types. Now, twice a year, 1, 000 hackers converge on washington And 1,000 law enforcement types pick their brains
Buraya gelen insanlar bir şeyi unutmak için gelirler ya da birisini.
Anybody who comes here is trying to forget something... Or someone.
Evet, birazdan gelirler.
Yeah, they'll be round in a minute.
Şimdi gelirler.
They should be here by now.
- Ne zaman gelirler?
Any clue when they'll be in?