Gençtim tradutor Inglês
753 parallel translation
Ben de bir zamanlar gençtim.
I was young myself once.
Çocuğumuz doğduğunda henüz gençtim.
When we had this child, I was young.
O zamanlar daha gençtim ve aile şerefine muazzam bir şekilde düşkündüm.
I was younger then and tremendously conscious of the family honor.
O zamanlar biraz daha gençtim.
I was a little bit younger then.
Çok gençtim.
I were too young.
Gençtim ama asla akılsız değildim.
I was young, but I was never foolish.
Aslında öyle derdim ama daha gençtim.
Actually I was younger.
Ve ben gençtim, çok genç
And I was young, so young
Evet, çok gençtim. Benzerlik oradandır.
I was very young.
Çok gençtim.
I was very young then.
Çok gençtim.
I was so young.
Hem de çok. Elbette, gençtim ve kuvvetliydim, ve ben de çok iş vardı.
Sure, because I was young and strong, and there was lots of work in me.
Bir zamanlar ben de senin gibi gençtim.
I was a young man like you, once
O günlerde gençtim ve bir öküz kadar güçlüydüm!
I was young in those days, and strong as an ox!
O kürsüye çıktığımda, çok gençtim.
I was very young in that pulpit.
Bir zamanlar gençtim.
Once I was young.
Ben de senin gibi gençtim.
I was young once myself.
Dedim ya, gençtim ve babamı anlamıyordum.
As I said, I was young and did not understand my father.
Çok ama çok gençtim.
And I was very, very young.
O sırada, gençtim ve bana çok ürkütücü gelen isimler, Maude Adams,
Then, even I was young and the names that were so awesome to me, Maude Adams,
Nevers'de gençtim.
Young in Nevers.
Ah, ne kadar gençtim bir zamanlar!
I was so young once!
Gençtim, kadınlar beni arzuluyordu, ve zaman zaman onlardan birini çok mutlu edebildim.
I was young, women desired me, and from time to time I was able made one of them very happy.
O zamanlar çok gençtim.
Forget my childhood.
Ben, deli düşüncesiz bir gençtim.
I was young, thoughtlessly, displaces.
Hayat hakkında hiçbir şey bilmiyordum, çok gençtim.
I didn't know anything about life, I was very young.
Hukuk fakültesinden yeni mezun olmuş bir gençtim, çanta dolusu hukuk kitabım, babamın altın saati, 14.80 dolar param vardı.
I was just a youngster, fresh out of law school, bag full of law books and my father's gold watch, $ 14.80 in cash.
Gençtim, belki de saçma bir şekilde onu aniden bir pencerede görmeyi veya bir dükkândan çıkarken yakalamayı sonuçta yüz yüze görüşmeyi umuyordum.
I was young, and foolishly, I hoped to suddenly see her appear in a window or emerge from a shop, and, once again, find herself face to face with me.
Ben de gençtim, aynı fakir mahallede yaşıyordum.
I was young, too, living in the same poor slum
Dillerde iyi, öğrenmeye meraklı, tetikte bir gençtim.
I was an alert young man, good at languages, and willing to learn.
Yalnızca çok gençtim, Marnie.
It was just that I was so young, Marnie.
Ama çok gençtim.
But I was much younger.
Gençtim.
I was young.
Kaptan, gençtim.
Younger, captain.
O zamanlar gençtim daha.
I was still young.
Gençtim.
And I was young.
- Ben de gençtim.
- Now I remember!
- Gençtim.
- I was young.
21 yaşında her şey bitmişti. Senden 5 yaş gençtim, general.
Done at 21... five years your junior, general.
Gençtim ve hatalıydım.
I was young and I was wrong.
- Biliyorsun, annem öldüğünde ben daha çok gençtim.
- I was very young when mummy died.
Evlendiğimde çok gençtim.
I was too young when I got married.
Ama Marengo'da gençtim.
But at Marengo, I was young.
bir zamanlar ben de gençtim. Uzun zaman önce elbette.
I was young myself, once — a long time ago, of course.
Belki daha gençtim.
Maybe younger.
Onlar öldüğü zaman hatırlayamayacak kadar gençtim.
I was too young when they died to remember mine.
Onunla evlendiğimde, daha çok gençtim.
When I married him, I was young.
Venedik'te, çok gençtim, 18 yaşında, müzik, delilik noktasına kadar.
In Venice, already, very young, 18 years old, music, to the point of madness.
Çok gençtim o zaman.
When I was quite young.
Çok gençtim.
I was very young.
Gençtim.
( man # 4 ) I was young then.