English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ G ] / Give

Give tradutor Inglês

309,845 parallel translation
O gücü dizginlemek için tek bir şansın var. Onu doğurmak.
You have one chance to harness that power when you give birth.
Vazifemden de sözümden de... dönmeyeceğim.
I will not give up my mission... or my word.
Geri ver.
Give it back.
Yani kazancını almak istiyorsan... o fasulyeyi kullanmama izin vereceksin.
So if you want to claim your winnings, you're gonna have to give me that bean and let me use it.
Üçüncüsü için ona fırsat vermeyeceğim.
I'm not gonna give him a third chance.
Hadi, versene ulan kolyeni!
Come on, give me your goddamn necklace!
- Yüzüğü ver.
Give me the ring.
Lanet olası yüzüğü versene lan!
Give me the goddamn ring!
Sana payını vereceğiz.
We'll give you your cut.
Biraz müsaade et.
Give me a minute.
Seni reddetmem için bir sebep verme bana sakın.
Don't give me a reason to turn you down.
Ona eski Heimlich'den vereceğim.
I'll give him ye old heimlich.
Mosco asla pes etmez.
Mosco won't give up.
Kovalayalım!
- We give chase!
Onu tarafımıza çekeriz ve Alcala hakkında bize bilgi vermesini isteriz.
We'll turn him and then explain that his only chance is to give up something on Alcala.
Ama şunu unutma. Nolan'la ilgili ne kadar çok bilgi verirsen ben de sana o kadar çok yardımcı olabilirim.
Just remember, the more you can give me on Nolan, the more I can help you.
Alcala'yı indirmek için gerekenleri bana verirsin. Karşılığında, Helena yeni vekil olman için seni destekler. Ve kız arkadaş sorunun basitçe ortadan yok olur.
You give me what I need to take down Alcala, in exchange, Helena will push you as the new proxy, and your ex-girlfriend problem will simply disappear.
Bunu Grant'ın ailesine var.
Give it to Grant's family.
Hakkını vermem gerek.
- I give you this.
Bana karşı çok iyiydiniz.
And you... I trusted you. You would give me advice.
Ben de bir gün karar aldım.
So, I decided one day that if this world wasn't gonna give me what I wanted,
Ben söyleyince, tam buraya tekme at.
When I give the word, kick right there. Okay.
Hancocklar her yıl on milyon dolar...
Every year the Hancocks give ten million- -
Sikimde olurdu ama taze bitti.
I'm fresh out of fucks to give. - Do you have any fucks?
İstediğimizi söyleme hakkımız olacak mı?
Are you gonna give us the floor to say what we want?
Reggie, birinden vermek istemediği bir şeyi istemek berbat, biliyorum ama peşini bırakmalısın.
Reggie, I know it sucks to want something from someone they're not willing to give you... but you got to let it go.
Acaba burada idarenin, on milyon dolar karşılığında onlara ne kadar güç vermeye niyetli olduğunu bilen var mı? Özellikle de okulun bağış sermayesi 14 milyar dolarken!
I wonder if anyone here knows just how much power this administration is willing to give them over a $ 10 million donation, especially when this school's endowment is $ 14 billion!
Eminim çok meşgulsün, ıı, halıcılar kıralı olduğundan, bu arada ben Denver'deyim. Bu yüzden, seni aramayı düşündüm.
I'm sure you're very busy, uh, as a carpet king, and, uh, hey, I'm in Denver, so, uh, I thought I would give you a call.
Belki de onlardan kara borsada satmak için bir böbrek isteyebiliriz.
Ooh, maybe we could ask each of them to give us a kidney, sell it on the black market.
Onlara insani nitelikler verme.
Do not give them human qualities.
Ona biraz daha zaman vermek zorundayız.
All right, we might have to give him a little more time.
Ya da ona daha fazla zaman vermez ve yukarı gidip onu cezalandırabilirim.
Yeah, or we can give him no more time and I can just go up there and punish him.
Muhtaç bir birinci sınıfa verip efsaneyi devam ettirmeye ne dersin?
What if we give it to a needy freshman, let the legend continue?
Size ipucu vereyim...
I'll give you hint...
Ama hiç bilemeyeceksin çünkü evren sana cevap veremeden oradan kaçmışsın.
But you'll never know, my friend, because you bolted before the universe could give you the answer.
Bu yüzden bize magnet veriyorlar.
That's why they give you the magnet.
Hadi anneye biraz bir şey ver de yoluma gideyim.
Just give Mama a little taste, and then I will be on my way.
Bir deneyeyim dedim.
I thought I'd give it a try.
Bu partiye ihtiyacı olan gazı verecektir.
He'd really give this party the kick it needs.
Pis pis gülümsemedim.
I didn't give an evil smile.
Ona bir el, bir ayak ve bir diz ver...
♪ Give him a hand and a foot and a knee ♪
Netflix şifreni versene.
Give me your Netflix password.
Size kartımı vereyim.
Here, let me give you my card.
Havuzum olsun diye dünyadaki her şeyi verirdim.
I'd give anything in the whole world to have a pool!
Daha hazırlamadım ama ona vermek için sabırsızlanıyorum.
I haven't even made it yet, and I can't wait to give it to him.
Ona her gün DNA'sının olumlu bir yansıması olma hediyesini veriyorum.
Every day, I give him the gift of being the only positive reflection of his DNA.
Şu anda yontulmamış kaya gibisin ama bana biraz zaman verirsen seni bir sanat eseri haline getireceğim.
Right now you're like a lump of clay, but you give me some time, I'm gonna mold you into a work of fine art.
Şu adama biraz huzur verebilir miyiz?
Can we give the guy a break?
Orson Lisesi ve ötesindeki düşüncelerinizi ve fikirlerinizi 2017 mezunlarına aktarmanız için sizleri konuşmacı olarak davet ediyoruz.
We'd like to invite any of you to come back and speak to the members of the class of 2017 to give your thoughts and reflections on your time at Orson High and beyond.
- Sence havalı çocukların onlara gülmesine izin verirler miydi?
- ♪ Do you think they let the cool kids give'em guff?
Stephen Hawking buyurun sahneye
♪ Give it up for Stephen Hawking ♪

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]