Guitars tradutor Inglês
310 parallel translation
# Bazı kızlarla hovardaca dolaştım, kim onların gitarlarını tıngırdatabilir.
# I strayed upon some maidens who were strumming on their guitars
Beyaz sütunlar, piyano çalar.
White pillars, guitars a-strumming.
Yanımızda gitarlarımız var.
Guitars here beside us To play as we go
Milyonlarca gitar aşk şarkımızı çalarken yıldızları topluyorduk.
We were gathering stars While a million guitars played our love song
Şimdi kendi yıldızlarımız var milyonlarca gitar hala çalıyor.
Now we own all the stars And a million guitars are still playing
Şimdi kendi yıldızlarımız var ve milyonlarca gitar hala çalıyor.
Now we own all the stars And a million guitars are still playing
Gitarımız yok.
Guitars we ain't got.
Hiç gitarımız olmadı.
Guitars we never have.
Papa, sana Şikago'da gitar sipariş verelim demedim mi?
Papa, didn't I tell you in Chicago you should order guitars?
- Belki bilmiyorsunuz, bayan, gitarlar keman gibidirler.
Perhaps you're not aware, madam, that guitars are something like violins.
Peki ya müzik aletlerimizin, gitarlarımızın hasarları ne olacak?
But how about our instruments and guitars and the damages?
Çalsın kemanlarla gitarlar.
Hey, get those fiddles and guitars going.
Peki "Mama Guitar" satışları nasıl?
And how are the Mama Guitars selling?
Müşterilerle konuşurken hep gitar parçalar mısın?
Do you always bust guitars on talking customers?
Arkadaşım kulüpler ve gitarlar konusunda tedbirli bir adamdır, hem de anormal bir korkuyla.
My friend is a cautious man with an unnatural fear of coffeehouses and guitars.
Duygusal müzik, gitarlar, loş bir kulüp güzel bir kadın, büyüleyici, başarılı ve yalnız, yalnız, yalnız.
Sad music, guitars, the dark coffeehouse beautiful woman, glamorous, successful and lonely, lonely, lonely.
Sokaklarda kimse kalmadı. Guitars'a gidiyorum.
Nobody's on the streets.
Ne için?
I'm going to the Guitars.
Dolma kalemler, kuyumcular Alfa Romeolar, Hawaii gitarları.
Fountain pens, jewelry shops... Alfa Romeos, Hawaiian guitars.
Gitarlara ve mahmur gözlü yıldızlara
Time to tell the guitars and sleepy-eyed stars
Yıldızlarla ve tıngırdayan gitarlarla dolu bir gecede
In a night that's filled with stars and strumming guitars
Bu ufacık aletten iki gitar sesi çıkarırdı.
She could make this common little instrument sound like two guitars.
İspanya tepelerine şarkılar söyledik.
We sang of the guitars of Spain
Chitarele'i unutmayın Elektrik tarihi, Harmonikler,
- Plus electric guitars and wigs.
Seninle bir gece dışarı çıkmak istiyorum. Mum ışığı, gitar nağmeleri...
I would like for us to have one night, candlelight, soft guitars...
Beş bin pesoya portre yapmayı öğrendim, ve dört bin beş yüze de ufak gitarlar yapmayı.
I learned to make portrait frames for 5000 pesos, and small guitars for 4500.
Gitarın bile!
Even guitars.
Herkes gitarlarıyla şimdiden burda.
Everybody's here with their guitars already.
Gitarları çıkarın.
Get out the guitars.
Ödünç gitar alıp konserlere çıkardık.
We'd come back. We'd borrow guitars from people to play, do a gig.
Daha çok para, daha çok gitar, daha çok saygı, şarkılarınız kaydediliyor.
You're getting more money, guitars, recognition, your songs recorded.
İnsanlar yanlarına gitar alıp şarkı söylerler... ve hiç havai fişek atılmaz!
I mean, the people take along guitars, and they sing... and... there aren't any rockets!
Geceleri gitar ve sabahları mırıldanma mı?
Guitars at night, humming in the morning?
Orada sanırım güzel büyük gitarlar vardır.
They're pretty big on guitars down there, I guess.
Sanirim gitarlarinizi ve herseyinizi sahneye yerlestirmek istersiniz.
I guess you wanna get your steel guitars and everything set up on stage.
Ben birkaç tane gitar almak istiyorum, adamım.
I want to buy some more guitars, man.
- Ben gitar alacağım.
No, I'm going to buy some more guitars.
- Sadece gitar.
Just guitars.
Her yerde. - Evet. Bir kısmında.
Everywhere you go there are guitars.
Bu gitarların hepsi senin mi?
- Are all these your guitars?
Bak, biliyorum şarkı söylemek için falan gezip duracaksın ama ben oradan oraya gitarını taşıyabilecek bir adam değilim.
Look, I know you're gonna be going places with your singing and stuff, but then I'm not the kind of guy to be carrying your guitars around for you.
Yüz tane rahibe vardı. Gitar çalıyorlardı, ve şarkı söylüyorlardı, "Bu tepeler müziğin sesi ile hayattalar"
There they were, 100 nuns, playing guitars and singing, "The hills are alive with the sound of music."
Çanlar çalınacak, Neşe içinde kızlar, Dile gelecek gitarlar.
The bells will ring out, the girls will rejoice, and guitars will sound their joy.
Tek bildiğim Başkan Kennedy'nin değişiklik için askerler gönderdiği ve kesinlike onlara gitar dağıtmıyordu.
All I know is that President Kennedy's sending troops to make some changes and he certainly didn't issue them guitars.
Gitar çalmaya vakti olduğunu sanmam.
Oh, I do not think that I have time guitars.
Zengin bir rock grubu olduğumuzu sanıyordum. Bütün fazladan gitarları getirmeliyiz.
We're a rich rock band, we should have a whole bunch of extra guitars.
Arada sırada gitarları değiştiriyorlar.
They switch guitars every few days.
Campa gitarlarınızı da alın.
Campa bring your guitars.
Hani şu gitarlardan, bilirsiniz işte, ikili gibi olan gitarlardan?
You know those guitars that are, like, double guitars, you know?
Aşkın gitarı çalmaya devam ederse
Where the music of love's guitars
Sid!
[Strumming guitars] Sid!