Gum tradutor Inglês
3,198 parallel translation
Evet, sakızını diyorum.
Yeah, with your gum.
10 tane sakız, Tina.
That's ten pieces of gum, Tina.
Kızarmış yiyecek, ter kirli ayaklar, sigara dumanı ve sakız kokusu alabiliyorum.
I can discern fried food, sweat, dirty feet, cigarette smoke, chewing gum.
- Sence bu bir paket sakız kaça satılıyor?
- How much do you think this pack of gum sells for?
Sihirli sakızı eleyebilir miyiz?
Can we rule out magical gum?
Bi kaç şeyi yalayınca zaten sakız falan millet ısırmak ister
When you eat a blow pop, do you lick it until you get to the gum, or do you bite it,'cause I'll just lick it four or five times and just bite the hell out of it. Stop talking to me.
Sakız fazla işe yaramıyor.
- What do you do with it? - Chewing gum doesn't help.
Biraz para, birkaç sakız ve... Bu ne sence?
Some cash, some gum, and uh... what do you think?
Şimdi sözünü açtınızda, arka cebimdeki sakız paketi de gitmişti.
Now that you mention it, a pack of gum in my back pocket was gone.
Sakız?
Gum?
Ateşi çıkmıştı, bu yüzden ona sakız tadında Tylenol verdim alıp da içsin diye.
She had a fever, so I gave her Tylenol and it's bubble-gum flavored, so that she'll take it.
Ona sakızlı ilacı verdim "Iyy" dedi.
I gave her the bubble-gum medicine, she goes, "Ew!"
Sakız tadında ilaç içen beyaz bir kızsın.
You're a white kid eating bubble-gum medicine.
Hey, sence kadavra torbalarını çıkardığı sakız dolu çekmecesi var mıdır?
Hey, do you think he's gonna have a drawer full of gum that he takes out of corpse pockets?
Sakızlı.
Bubble gum. Bubble gum.
Benim sakızlı dondurmamı Yere düşürdün.
You knocked my bubble-gum ice-cream cone onto the ground.
Siz hiç sakızlı dondurma denediniz mi?
You guys ever tried bubble-gum ice cream?
Hadi git de kendine bir sakız al.
Go get yourself a chewing gum
O sakızdan kurtul.
Hey, lose the gum.
Daha önce sakız çiğnediğini görmemiştim. Koltuğuma oturdun. Ve...
Well, I've just never seen you chew gum, you sat down in my chair, and your eyes are red.
Kırmızı giymişsem, dişçiye gittim demektir çünkü diş eti kanamam vardı ve kırmızı, kanı saklar.
If I was wearing red, it means I went to the orthodontist,'cause I'm a gum-bleeder and red hides the gum blood.
Dişçiye gitmiştim ve diş etlerim kanamıştı derken okulun revirine gittim ve Allison Scott da geldi- -
See, I went to the orthodonist and I'm a gum-bleeder, so I went to the school nurse, and then Allison Scott came in- -
Saçında sakız var.
There's a gum on your hair.
Oradan ayrılırken, sakızını onun saçına yapıştırdın mı?
Did you, when we left, did you put your gum in her hair?
Ne kadar da saçma- - Sakımızı saçına yapıştırmak mı?
What a ridiculous- - put my gum in her hair?
Sonra sakızı çıkartmak için saçını kesmesine yardım ettim.
Then I had to help cut the gum out of her hair.
Şu anda başım çok belada.
Give me some gum or something. I'm in so much trouble right now.
Sakız istiyorum.
I need gum.
Üniformalı iken sakız çiğneyebiliyor musun?
Can you chew gum in uniform?
Bir paket Wilmingtons ve genç bayanın sakızından.
Uh, a pack of Wilmingtons and the young lady's chewing gum.
- Sakızını unuttun.
- You forgot your gum.
Çocukken bir sakız bile çalmadım.
I never even lifted a pack of gum when I was a kid.
Ajanın anahtarının kopyası. Bastığın sakız kalıbından elde edildi.
A copy of the Suit's key, fashioned after your chewing-gum mold.
Saat, anahtar, sakız, evlilik yüzüğü.
Watch, key, gum, wedding ring.
İki çoko bomba, beş gofret ve büyük boy bir gazoz istiyorum.
I want two choco bombs, five gum breakers, and a large slurp soda.
Bilmiyorum.
- Uh-huh. A pack of chewing gum and your sister's panties. Uh, I don't know.
Kale, yedek kulübesi çikletten çıkan kartlar.
Bases, dugouts... Bubble gum.
Sakız mı yoksa?
- Oh, is it the - is it the gum?
- Sakız.
- It's the gum.
- Sakız mı?
- It's the gum?
Sakız.
- The gum.
Garip olaylar oldu, ve şimdi Adam sakızıyla boğuluyor.
- Some weird shit happened, and now Adam is choking on his gum.
Sadece sakızların işe yarayacağını sanmıyorum.
I don't think the gum's getting the whole job done.
Bir paket çiklet.
Pack of gum in the wrapper.
Ayrıca, eğer bir sopa sakız çiğnemeye karar verseydin aklımı oynatmazdım.
Also, I wouldn't lose my mind if you decided to chew a stick of gum.
Al, sakız çiğne.
Here, chew the gum.
Peki ya bir tane sakız?
What about a stick of gum?
Çıkar şu sakızı ağzından.
Get that gum out of your mouth
Sadece bir kahve yapar mısın,... veya sakız bul.
Can you just make me some coffee, - or find me some gum?
Sakız ver yada seks.
Give me gum or give me sex.
Dostum, bu sarımsak sizi de etkiliyor mu?
Can I get some of that gum?