Güldü tradutor Inglês
1,009 parallel translation
Güldü ve sonra da "neyle kavga etmek istersiniz bıçakla mı, silahla mı yoksa yumrukla mı" dedi.
Well, he just laughed some more... asked them what they wanted to fight him with - knives, pistols or fists.
- Kız yeterince güldü bana.
- That girl laughs at me enough, as it is.
Sadece güldü ve dedi ki : "Yine de sana söyleyeceğim."
He only laughed and said, " l'm going to tell you, all the same.
Fakat tekrar güldü ve sandalyesini daha yakına getirdi.
But he laughed again and moved his chair up closer.
Sonra biranda güldü ve dedi ki...
Then suddenly she laughed and said...
Bir tek düğmeye basarak bunu yapabilirdi, ama o sadece güldü.
He could have pressed a button and done it, but he just laughed.
Sadece talih bu sefer yüzüme güldü.
It's just a lucky break for me.
Sonra güldü.
Then he laughed at me.
Korkmadı, kahkalarla güldü.
She laughed, wasn't afraid at all.
Ama şans yüzüme güldü.
But I got a break.
Hâlâ sigara içmediğim için bana güldü.
She laughed at me because I don't smoke yet.
Üç yıl boyunca güneybatıdaki her birliğimize güldü.
He's had the laugh on every troop in the Southwest these three years.
Biri uykuda güldü, öteki "Adam öldürüyorlar" diye bağırdı.
There's one did laugh in's sleep, and one cried'Murder! '
Şans bize güldü, ona değil.
It's our good luck and his bad.
"Güzel, şans yüzüme güldü." dedim kendime.
I told myself, " Fine. It was a lucky break.
Babam ve ablamın cesetleri Samson yüzünden evimizin külleri arasında yatarken o benim göz yaşlarıma güldü!
When my father and sister lay dead in the ashes of our home, because of Samson. He laughed at my tears.
Sadece güldü.
He just laughed.
ve bağlanmış kocamla alay ederek güldü.
and laughed mockingly at my husband who was tied up.
Güldü ve modern bir kıza göre eski modayım dedi.
He laughed and said I was old-fashioned for a modern girl.
Yüzlerine güldü.
He laughed at them.
Gerçek bir dostunmuş gibi davrandı ama sana güldü sana.
Coming in the house like a true friend and laughing.
- Güldü.
- Laughing.
- Evet, güldü.
- Yeah, laughing.
Buraya düşer düşmez kumar oynamak zorunda kaldık. Generalin teki ortadaki parayı artırdı ve şans da yüzümüze güldü.
We had to gamble once we crashed, a General raised the stakes and we've been so lucky.
İşe gitmeden önce, bunu duyan kocası kahkahalarla güldü.
Her husband laughed when he heard it, before going to work.
Grazzi güldü, Brown gülmedi.
Grazzi laughed, not Brown.
- Bize baktı ve güldü, neden?
- She looked at us and smiled.
Petra çok kibardı. "Bir dahaki sefere bol şans!" dedi, ve güldü.
Petra was so kind... "Better luck next time!", she said and laughed.
Yaz gecesi üçüncü kez güldü!
And the summer night smiled its third smile!
Üzgün ve mahzunlar için uykusuz ve kayıp ruhlar için korkanlar ve yalnızlar için güldü.
For the sad and dejected for the sleepless and lost souls for the frightened and the lonely.
Ve her yaptığı gibi güldü.
And he laughed the way he does.
Philip güldü ha?
And Philip laughed?
Sonra şehre Sam Hall geldi. Ve kızın yüzü güldü.
Then Sam Hall came to town.
O bembeyaz dişleriyle güldü mü çok mutlu görünüyor.
Always merry, such white teeth when she laughed.
" Geraldine endişeyle güldü ve Julia'dan şaka yapmamasını istedi...
" Geraldine laughed anxiously and begged Julia not to play jokes...
Bana sadece güldü.
He just laughed at me.
Ona kendimi öldüreceğimi söyledim, ona da güldü.
I said I wanted to kill myself and he laughed at that too.
İnsanlar güldü ama benim bildiklerimi bilmiyorlardı.
Folks laughed but they didn't know what I knowed.
Sonra da güldü.
And he laughed.
- Milton Berle çok güldü.
- Milton Berle was laughing.
Çıktığını görmüş, sonra da güldü.
He saw you leave and then he laughed.
Yüzün güldü sonunda.
I see a smile on your face at last
Güldü.
He laughed.
Bana bakıp, güldü :
He smiled and said,
Ulu Tanrılar bugün yüzümüze güldü, oğlum.
Great Gods have smiled on us this day, Son.
Güldü.
He Ιaughed.
şanslı oğullar babaları toprağın köleleri olduğu, oğulları diyebilir : "benim babam sık sık güldü " köyünde
Lucky are the sons whose fathers were serfs in the clod, the sons who can say : " My father has often laughed
Bana güldü ve beni artık yatağına alamayacağını söyledi.
She laughed at me, said her bed was not for me to find another.
Bin yılda bir gelecek şans yüzümüze güldü.
We have the chance of a thousand years.
Sara niçin güldü?
Wherefore did Sarah laugh?
- Güldü, değil mi?
- l supposed he laughed, didn't he?