Halat tradutor Inglês
1,693 parallel translation
Buralarda halat falan yok.
- No rope around here.
Belki önceden bir bakkal falan vardı belki burada halat imal ediyorlardı belki de bir fabrika vardı.
Maybe there was a store before. Maybe they made rope here. There was a factory.
Belki de Balkanlardaki halat sanayinin merkeziydi.
This could have been the center of the entire Balkan rope industry.
Köydeki herkes halat imal ediyordu.
Everybody in the village made rope.
Her sene halat festivalinde ihtiyaç fazlasını paylaşıyorlardı.
Every year they'd split the surplus at the rope festival.
Düğünlerde, genç çiftler birbirlerine evliliklerinin sembolü olarak halat veriyorlardı.
At weddings, newlyweds would give each other rope and tie themselves together as a symbol of their union.
Mucizeler oluyor, her taraftan halat yağıyordu.
- There were miracles. Rope appeared out of nowhere.
Konopac'a, dünyanın halat merkezine hoş geldiniz!
Welcome to konopac, the rope capital of the world.
Dediğine göre evde yeterince uzun bir halat varmış.
He says there's a big chunk of rope in there.
Halat!
- Rope.
Halat bu mu?
- That's the rope?
Bizim halat hani?
Our rope?
Nikola'da yalan yok ama Nikola halatın bir köpeğe bağlı olduğunu söylemedi.
- Nikola no lie, but Nikola no say the rope was tied to a dog either.
Ben sizi halata götürürüm dedim. Halat da burada işte.
- I say I take you to rope and rope is there.
Halat burada ve tam istediğimiz gibi.
The rope is there. And it's perfect.
İşte halat.
- Rope is there.
Halatı çocuk mu alsın istiyorsun?
- You want the kid to get it?
Hele önce şu halatı bir alalım da ben sonra gider topu getiririm. Ne dersin?
How about we get the rope and then I go inside and get ball?
- Burada halat olduğunu söyledi ki...
- He said there was rope here.
Bu ip onları yaşama bağlayan cankurtaran halatıdır.
It becomes their lifeline - literally.
- Halat hazır.
- Stern rope ready!
Teknelerin sahipleri ile konuşalım, lütfen. Buraya halat atan herkesin şeceresini araştıralım.
Let's talk to the owners of these boats, please, and get background checks on whoever has been using the slips here
Halat, tamam.
Rope, check.
Bir halat...
- A lanyard.
Bana bir güzellik yap da, şu halatı çöz.
Do me a favor and untie that bow line.
Halatı sağlama almam gerekirdi.
I was supposed to secure the rope.
.. o Allah'ın belâsı halatı sağlamlaştırırdın!
- you may have remembered to secure that goddam rope!
Halatı çek çabuk, çabuk.
Pull the rope quickly, hurry up
Lorenzo daha tepeye çıkmadan halat kopacaktı.
The rope would have broken before he got to the top.
Manyetik alanlar bazen, Güneş atmosferindeki plazmayı burkarak "akı halatı" denen görkemli spiral şekillere sokar.
Sometimes magnetic fields can twist plasma in the Sun's atmosphere into majestic helical shapes called "flux ropes".
Bir manyetik akı halatı, bir nevi slinky oyuncağı gibidir.
A magnetic flux rope is sort of like a slinky.
Pes eder veya bırakırsanız ya da halat koparsa kütleçekimi anında galip gelir ve düşersiniz.
And if you give up or let go or the rope breaks, gravity immediately wins and you fall.
Yıldızlar için nükleer füzyon, basınç formunda halat vazifesi görür.
For stars, nuclear fusion provides the rope, in the form of pressure.
İçe doğru büzülmeye devam ederken, doğa yıldıza bir cankurtaran halatı uzatıyor.
As it continues to contract inward, nature throws the star a lifeline.
Yıldız, tıpkı halatına tutunacak gücü kalmamış bir tırmanıcı gibi, kendi içine çökmeye başlar.
The star begins to fall in on itself, like a climber too tired to hold on to his rope.
Halatına tutunmaya gücü kalmamışsa, tırmanıcının bir şansı daha olabilir : Varsa tırmandığı kayada bir çıkıntı bulmak.
There's one possibility that the rock climber might be able to use if he gets too tired to hold on to the rope any more, and that is if he can find a ledge on the rock that he's climbing.
Halat kim de?
Who's got the rope?
Pluto'da tırmanıştayken düşecek olursanız yine de halatınızın yanınızda olmasını istersiniz.
Now, if you fell off that face When you were climbing up Pluto You'd still want to have Your rope there.
O yüzden halatı evde bırakmayın.
So don't leave the rope at home.
Hint keneviri genelde halat ve kilim yapımında kullanılır.
Jute's usually used in rope and rugs.
Yükseldikçe, küçük görünen bu helyum balonu genişleyecek beyaz bir halat gibi görünen bütün zarı dolduracak.
As it rises, this small-Iooking bubble of helium will expand to fill the entire skin, which here still looks like a white rope
O halatı bana at, ahbap.
Toss me that rope, buddy.
Halatı istemiştin!
You asked for the rope!
Bağlamayı düşünmediysen neden halatı istedin, Shawn?
Why would you ask for the rope if you didn't intend on tying it up, Shawn?
Nesin sen? Halat adabı büyük elçisi mi?
What are you, the ambassador of rope etiquette?
Nehrin dibinde bir halat buldular ama yıllardır orada durmuşa benziyor.
They found a rope at the bottom of the river, but that's probably been there for years.
Bu bağ, İngiltere'den gelen gerçek bir asma halatı. 1650 dolaylarında yapılmış.
This cord is actually a hanging rope from England, circa 1650.
Halat yanıkları.
Rope burns.
ERT suyun içinde bunu buldu. Halatın diğer ucuna bağlanmış.
The ERT found this underwater, attached to the other end of the cable.
Bu bir halat çekme oyunu.
It's a tug of war.
- Halat mı?
- Rope?