Havaya tradutor Inglês
11,514 parallel translation
Hepiniz kendinizi havaya uçuracaksınız?
Y'all just gonna blow yourselves up?
Kendini havaya mı uçuracaksın?
Are you just gonna blow yourself up?
Beni de havaya uçurmalısın.
You're just gonna have to blow me up, too.
Uzmanlar bu nörotoksik maddenin birazının bile tesisten havaya karışması halinde bunun binlerde Los Angeleslinin ölümüyle sonuçlanabileceğini iddia ediyor.
Now, experts claim if any of this neurotoxic material were to aerosol out of the facility, it could possibly kill thousands of Angelenos.
O herif ateş etmeye başlamadan önce, Onu havaya uçurabilirdik!
We could have blown that guy's balls off before he even started firing!
Annem Disneyland'ı havaya uçurmaya çalışan teröristleri durdurmaya çalışırken öldü.
My mother died stopping terrorists from blowing up Disneyland.
Bana ateş etmeye başladığı için, siper alsın diye havaya bir tane sıkıp kaçtım.
She started shooting at me, so I fired a shot in the air so she'd take cover and then I ran.
Victoria'yı öldürmek için evimi havaya uçurur muyum?
Do you really think I blew up my house to kill Victoria?
Yani kafam bir ormanda havaya uçarsa ve... bunu kimse duymazsa, siz ikinizin bildiğinin dışında hiçbir şey yaşanmamış olacak, değil mi?
So if my head gets blown off in a forest and there's no one there to hear it, as far as you two are concerned, it never happened, right?
Temiz havaya ihtiyacım var. Ama Felix seninle konuşmak istiyor.
Well, Felix wants to talk to you.
Havaya uçuracağız.
We're gonna blow it up.
Onları bulamayız, tekneleri havaya uçtu.
Please! We can't find them! Their boat just blew up!
New Orleans filosunu havaya uçuranlar bunlar.
They're the ones that blew up New Orleans.
Green, mecbur kalırsan havaya ateş aç.
Green, fire in the air if you have to.
Evet, duyabiliyor musun? Havaya uçuyorum.
Yeah, can you hear it?
- İçkiler havaya.
All right, drink up.
- İçkiler havaya.
All right? Drink up.
Alevler benzin deposuna ulaşırsa araba havaya uçar.
If the flame gets to the gas tank, the whole car goes up.
Eller havaya, kimse hareket etmesin!
Hands up, nobody move!
Kenara çekil yoksa beynini havaya uçururum.
Step aside or I shall blow your brains out.
İçinde sen varken kemeri kolaylıkla havaya uçurabilirdim.
It would have been so easy for me to blow up the Arch while you were still inside it.
Şef, adamın biri kendini havaya uçurdu.
Chief, some guy just blew himself up.
Kendini havaya uçuran adam Ebola'dan daha kötü bir şeyi olduğunu söyledi.
- I am. Listen, the guy who blew himself up in here said he had something worse than Ebola.
O havaya uçurdu elçilikler?
The embassies he blew up?
Senin görevin santrali havaya uçurmak olduğunu.
Your mission is to blow up the power plant.
Planları Sezar Sarayını Claire ile birlikte havaya uçurmak.
Plan is to blow up Caesars Palace and Claire with it.
Reisen Kulesini havaya uçurmak sana bir şey kazandırmaz.
Blowing up Riesen Tower would've gained you nothing.
Kendi kendimizi havaya uçururuz.
We'll blow ourselves bloody up!
Bunun gibi eski kiliselerin böyle odaları bulunurdu. Böylelikle rahipler gizemli bir havaya bürünürdü.
These old churches had old rooms like this so that priests could come and go with a flair of mystery.
Git, beynini havaya uçur da dünyaya bir faydan dokunsun.
Do the world a favor. Blow your brains out.
Koskoca masayı kâğıt uçak gibi havaya fırlattı.
He threw a table through the air like it was nothing.
16 yaşında bir çocuk kendini otobüste havaya uçurdu. Daha kötü olabilirdi.
16-year-old kid blows himself up on a bus, and it could've been worse.
Tetiklendiğinde havaya fırlar sonra da patlardı.
When triggered, it shoots into the air, and then, it detonates.
Çocuk iki gün önce kendini havaya uçurdu.
Kid blew himself up for the cause two days ago.
Ellerini havaya kaldır!
Get your hands in the air!
Eğer kaynağı havaya uçurursak bilgisayarları kızartır.
If we blast the source, it'll fry computers.
Onların Meksika'da havaya uçtuğunu biliyorsun.
You know those got blown up in Mexico.
Gemiyi açığa götürüp, kalan petrolle havaya uçuracaktık.
We were set to sail the ship back to sea and blow it with the oil we kept.
Eylem olsun diye petrolü bir liman şehrinde havaya uçururlar.
They may blow up the oil in a port city to make a statement.
Bilincimi kaybetmiyorum ama kocaman dalgaların deniz surlarına çarpıp köpüğün havaya uçuştuğunu hayal edebilirsin.
Oh. I won't go into it, but if you could imagine a huge wave crashing into the sea wall and the foam spraying in the air.
Eller yukarı, yoksa beynini havaya uçururum!
Put your hands up, punk, or I'll blow out your brains!
Emily'nin evinde olamıyorum çünkü koruyucu meleğin havaya uçurdu!
Well, I can't stand in Emily's home because your guardian angel blew it up!
Yani size bir kaç şüpheli ismi de temin edebilirdim ama korkarım ki, beni o kadar cömert olabileceğim havaya sokmadınız.
So I could probably provide you with the names of a few good suspects... but I'm afraid you haven't put me in a very generous mood.
Diallo güvenli evi havaya uçurduğu zaman, Amerikalı kadın bulundu mu?
_
Bir treni manyetik alandan havaya kaldırmak daha havalı, biliyorum ama yine de, rengi biraz canımı sıkıyor.
I know a train that magnetically levitates is inherently cool, but still, the color's kinda bumming me out.
Sorunları havaya saldın.
You had troubles flying out of you.
Eskiden her şeyden habersiz olan polislerinizden birinin her yeri havaya uçurabilen bir kızdan bahsettiğini duydum.
I heard one of your formerly uninformed cops talking about the girl who can make things explode.
Ama en azından siz ikiniz birbirinize saldırmıyorsunuz ben hâlâ Audrey'yim ve Haven havaya uçmadı.
But at least you two aren't punching each other, I'm still Audrey, and Haven hasn't blown up.
Ağı havaya uçur.
Blow the nets.
Ağ havaya uçuruluyor.
Blowing the nets.
Küçük çocuklar ve kibritler, patlayan kayıkhaneler. 6 yaşındayken annemlerin garajını havaya uçurmuştum.
I blew up my parents garage when I was 6.