English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ H ] / Havin

Havin tradutor Inglês

991 parallel translation
Barsaklarında delik olmasından iyidir.
A lot better than havin a hole in your guts.
- Piknik mi yapıyorsunuz?
- Havin'a picnic, eh?
Kimin olması?
Havin'who?
Aramızda karar verelim.
We're havin'a meetin'.
Bir ateşin olması, eğlenceli değil mi?
Ain't it fun havin'a fire?
Kızı istiyorsan, onu eve götürmeye çok da hevesli değilim.
And if you want the girl, I'm not so set in havin'her back home.
- Eğleniyorduk sadece.
- We was just havin'a little fun, Deputy.
Adım çıktı bir kere!
Nothin'like havin'a reputation.
Benimle dans eder misin Frenchy?
How about you and me havin'a dance together, Frenchy?
Bunu sevdiğini ve güzel vakit geçirdiğini düşündüğümü hatırlıyorum.
I remember thinkin', "He's havin'a good time. He likes this."
Dr. Petry'nin sıcak su gerektiği hakkındaki sözlerini unutma.
You know what Doc Petry said about havin'plenty of hot water on hand.
Önemli olan konuşacak birini bulmak.
It's just havin someone to talk to.
- İyi vakit geçirmiyor musun? - Kesinlikle geçiriyorum.
- You're havin'a good time, ain't ya?
Ama bugün de bir nevi Şükran Günü sayılır.
I guess we're havin'a kind of thanksgiving anyway.
Bana da sahip olup tüm amaçlarına ulaşmak istiyor.
And now he'd like to squeeze out the last drop of it by havin'me.
Sadece küçük bir idman yapıyorum.
I'm just havin'a little workout.
Bu dumanla hala başım dertte.
I'm still havin'trouble with my puffer.
Burada kalmak sabahtan akşama kadar saban sürmekten iyidir domuz eti ve mısır ekmeği ile yaşamak birilerine borçlanmaktan bir doların bile olmaz.
Stayin'here's better than plowing'from sun up to dark and livin'on side-meat and corn bread and never havin a dollar you don't owe somebody.
Fazla zamanınızı almayacağım. Sizi çok uğraştırmadan... olan her şeyi anlatacağım.
Save you a lot of time, give it to you without you havin'to pump me, everything that happened.
Yaşadığımız güzel hava. "
Nice weather we been havin'. "
Bak, ikiniz içeride değilken bile, başımda bir sürü iş var.
Look, I got my hands full already without havin'two of ya in there.
Küçüklüğümden beri hep kendime ait bir şeylerim olmasını istemiştim.
Ever since I was a little girl I've dreamed of havin my own things about me.
# İçimde bir his var eğleniyorsun #
I got a feeling You're havin'fun
Frisco'da bunu konuşup, yaşadıklarımızı kahkahalarla anacağız.
Just wait. We'll be laughin'about this, havin'a drink together in Frisco.
- Karısı bebek bekliyor da.
- His wife's havin'a baby.
Benim günahım, Sky bizimle zar atarken buraya gelmek yerine 1000 dolar kazanmak istememdi.
So, my sin is that when Sky was rollin'us, I wished that I could win the 1,000 bucks instead of havin'to come here.
Ve bu, konserve sığır etini yaptıkları gün.
That's when they're after havin their darling'corned beef.
Sadece biraz alay ediyorduk, o kadar.
We was only havin a bit of sport, we was.
İçeride Schwiefka'ya yaptıkları yüzünden herife inme inecek.
He's havin'an appleplexy. What they're doin'to Schwiefka in there!
Her zamanki gibi... Yuvarlanıp gidiyoruz.
Same as always... havin'a ball.
Sır saklayabileceğime hiç güvenmiyorsun.
Not havin'any faith in me in keepin'secrets.
Bir yanlışlık yok mu, mahkumdan muhafızımız var.
Seems kinda wrong, havin'a - a prisoner stand guard.
Söylememe gerek yoktu ki, zaten biliyordun.
I thought you knew that without me havin'to say it.
Aşağıda parti veriyorlar.
They're havin'a ball down there.
Ben oradayken... bu adamlarla, ki onlara misafirler diyebiliriz... hep birlikte eğlenip oyalanır, şarkı söylerdik... çünkü çok iyi vakit geçiriyorduk. Bu şarkıdan çok keyif alırdık : The Jailhouse Rock.
While I was there, these men... kind of guests, you might say... we'd get together and horse around a little bit and sing...'cause we were havin such a good time... and we always had a lot of fun with this one, "The Jailhouse Rock."
Eğleniyor musunuz?
Havin'fun?
Sadece eğleniyorduk.
We were just havin'a little fun.
Bugün burada farklı türde bir parti veriyoruz.
This is a different kind of party we're havin'here today.
Personelle toplantı yapıyor.
Havin'a little conference with the staff, you see.
Clara, bu kadar boş vaktim olması çok can sıkıcı.
Oh, Clara, it's unnervin'havin'all this time on my hands.
İşe yarar tarafın kaldı mı?
Is there anything left of you worth havin'?
Tırnaklarımı ve saçlarımı düzeltirken sen hep tepemdesin.
I can't do my nails or fix my hair without havin'you hangin'round.
Son karar senin ama dediğin kadar kötü ise... kasabada kötü şeyler olabilir.
You're the boss, but if he's as bad as you say... it's not gonna be nice havin'him around.
- Yoksa yemek mi yiyordunuz? - Hayır.
- Oh, you're just havin'supper?
Billy'yi Santa Cruz'a bir götürdük mü aftan yararlanırız ve bir daha da asla, asla arkamızı kollamak ya da elimizde silahla uyumak zorunda kalmayız.
So, we get ole'Billy Boy back to Santa Cruz and be just that close and never... Never havin'to look over your shoulder again and sleep with a gun in your hand.
Bu gece biraz para toplamak istiyorsanız, İllinois Üniversitesi'nde Sevgililer Günü dansı var.
If you wanna pick up a little money tonight, at the University of Illinois they're havin'a St Valentine's dance.
Peki ya bana saygı duyman gerektiği?
And how about havin some respect for me?
Canıma okunuyor.
I'm havin'a terrible time.
Bana hiç vermeyecek misiniz?
Aren't I havin'none?
Çünkü çocuklar ve ev işleri kadınları yaşlandırıyor.
'Course, havin'a baby and runnin'a house, them things age a woman some.
Elinde değil, çirkin ve büyük bir burnu var baş ağırlığını anca taşıyor.
He can't help havin a hideous great hooter... the poor little head tremblin'under the weight of it.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]