Heads tradutor Inglês
13,472 parallel translation
O zaman biz buna kader diyebiliriz. ve biz buna teslim olduk. Ellerimizi kucağımıza ya da başımızın üzerine koyabiliriz ve ne gelirse kabul ederiz.
Then we could call it fate and surrender to it, we could place our hands on our laps or above our heads, and accept what comes, and the whole struggle would come to an end.
Bu tarz insanların akıllarında neler dolaşıyordur bilemezsiniz.
You don't know what kinds of crazy things these people can get in their heads.
Kafalarınıza ödül koydular.
There a bounty on your heads.
Sanırım o siktiğimin atlarınıza binseniz de, gidip biraz kelle avlasak.
I think you oughta get on your fucking horse, we'll go get some heads.
Kellelerinize, ne kadar mükafat koydular?
How much money on your heads?
- Kaldırma sakın, kafanı!
Keep your heads down!
Dikkat et, Yüzbaşı.
Heads up, Cap.
Bu çok dikkat çekerdi.
That turns a lot of heads.
Yüzbaşı, dikkat et.
Captain, heads up!
- Gözünüzü dört açın!
Heads on a swivel!
Kafamızı taşla ezerken.
Of smashing our heads in with rocks.
Komşumuz aslında gözlem grubunun başında, Ve biz muhtemelen bu bloğun en küçüğü yaklaşık 30 yıldır.
Our neighbor actually heads the watch group, and we're probably the youngest on this block by about 30 years.
Fazla dikkat çekmemeliyiz, tamam mı?
We gotta keep our heads down, okay?
Çocuklardan biri olan on yaşındaki Michael Flowers için kayıp ihbarı yapıldı ve arkadaşları olan Chloe ve Danny'nin yaşlı kadın Mary Aminov'un bu işte parmağı olduğunu akıllarına soktuklarını ve onların da yaşlı kadını kışkırttığına dair.
One of their boys, a ten year old Michael Flowers, he'd been reported missing and his mates, Chloe and Danny, got it into their heads that this old lady, Mary Aminov, had something to do with it and they hounded her.
Dostum, bütün o parayı kafanıza koyduğunuza inanamıyorum. Ve sonra kiranınız için para almayın.
Man, I can't believe y'all put all that money on your heads, and then don't be having no money for your rent.
Babam her iki kafayı da kesmişti!
My father used to cut both of your heads!
Kafayı yemişsin sen.
You're all off your heads.
Ellerini başın üstüne koy.
Put your hands on your heads.
Kahramanlık yapmanın vakti değil durup dururken kıçının yerini değiştirtme bana.
This is not the time to play hero and I am the last individual on god's green Earth that you want to butt heads with. You hear me?
Fiziksel olarak bir sıkıntıları yoktu. Tüm sorun zihinlerindeydi.
There's nothing wrong with them, it's all in their heads.
Montana'da iki meth karteli bir kadına, tecavüz edip öldürdükten sonra kürekle bu kasabaya gömmüşler daha sonra da Walmart'tan aldıkları bu küreği oraya yine iade etmişler.
I heard this story, right, and in Montana, these two meth-heads grabbed this woman, killed her, raped her, and then drove to this town and bought a shovel at Walmart, buried her in this town, and then returned the shovel at Walmart.
Ayrıca birçok dünya liderini ve endüstri başkanını takip etmen emrediliyor.
You're also being ordered to follow most world leaders and heads of industry.
Stüdyo yöneticileriyle toplantılar falan işte.
You know, just meetings and studio heads..
Hepsinin ağzını kapatıp dövdükten sonra o manyak, kocaman bir çekiç alıp birer birer hepsine kafalarının arkasından vurmuş.
Then after that they've been gagged and beaten this maniac breaks out a ball-peen hammer and one by one... smashes in the back of their heads.
Bu gece senin için çok renkli kafalarımız var.
We have some very colorful heads for you tonight.
Başımızı kestikçe koşuşturmak.
Running around with our heads cut off.
Sadece başımızı kesmek için bir şans buluyor.
Only gets us a chance to get our heads cut off.
Dağlara doğru giderken, kalabalığın önünde kazandığı birinciliği arkasında bırakıyor.
As she heads out into the mountains, she leaves her public victory behind.
Hepsini ufak anektodlar haline getirmeliyim çünkü aptal çocukların da anlaması gerekiyor.
And then condense it into a pithy anecdotal making sure not to go over the heads of feeble-minded frat boys.
Biz kafalarınızı parçaladıktan sonra ne kadar komik olduğunuzu göreceğiz!
Well, let's see how funny you are after we bash your heads in!
- Dikkat!
- Heads up!
Dikkat et Donnie.
Hey! Heads up, Donnie.
İçinde iki kafalı bir takım elbise giymeyi severdik...
We could even like, make a suit with two heads in it...
Bir kişi gibi olabilir, ancak iki başlı olabiliriz.
We could be like one person but with two heads.
Sadece dikkat et diye söylüyorum.
I'm just giving you the heads up in case they come calling.
Dikkat et.
Heads up.
Mekânı izlemesini söylediğim iki kokainman bu.
Those are the two crack heads I had watching the place.
Şehre geldiğinden beri iki kokainmanı bir avuç gangsteri öldürdün.
Since you've been in town, you've killed two crack heads, a bunch of gangsters.
Dışardaki adamların kafalarına solucan gibi kıvrılarak girmişsin.
Now you have wormed your way into the heads of the men out there.
Kafanızı kullanın.
Use your heads.
Neden gidip çıkılarınızı torba tuttuğunuz taş bağımlılarına satmıyorsunuz? O zaman ne kadar para kazandığınızı görürüz.
Why don't you go sell your little dime bags to the crack heads you dealing with and we see how much money you make then, nigga.
Dikkat et, şıllık.
Heads up, bitch.
Hatırlatma için sağ ol.
Thanks for the heads up.
Tura.
- Heads.
Ve başın üstünden fazla vuruş yapma.
And don't hit too many over-the-heads.
Her departmanın yöneticisini burada istiyorum.
I want all heads of department over here.
Kabak bize patlayacak, size değil.
That's on our heads, not yours.
Ne yapıyordun bilmiyorum ama Personel'in gözü sende ve amirine uyarıda bulundular.
I don't know what the hell you've been doing, but IA's onto you, and they've given the captain a heads-up.
Bir polis öldürülünce çok can yanar.
And when a cop gets killed, heads roll.
Çünkü herkes o kadar çok Luke Cage'e odaklandı ki kimse Jamaikalı, Haitili ve Kübalı mafya babalarının ortadan kaybolduğunu göremiyor.
Because everybody is so focused on Luke Cage, nobody's talking about the fact that the heads of the Jamaican, Haitian, and Cuban crime families have all gone missing.
Başlarımızı öne eğelim.
Let us bow our heads.