Hike tradutor Inglês
1,722 parallel translation
Koşun!
Hike!
Koşun!
Hike! Hike!
Koşun!
On by! Ow! Hike!
Koşun!
Hike! Gee!
Haydi, koşun!
Come on, hike!
Koşun.
Hike.
Koşun!
On by! Hike!
Koşun!
Hike.
Haydi çocuklar!
Hike!
Koşun!
Come on, hike!
Haydi!
Hike!
Haydi koşun!
Come on, hike!
Koş!
Hike!
Koşun!
Hike! On by!
- Koşun!
Gee! - Hike!
Koş.
Hike. Hike!
Yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
Or we could go on a hike.
"Hut, hut, hike." Bilirsin. Oyun kurucuların yaptığı gibi.
"Hut, hut, hike." You know, like quarterbacks do.
- Hut, hut, hike.
- Hut, hut, hike.
- Hut, hut, hike!
- Hut, hut, hike!
Sızlanmayı bırak ve oyununu oyna.
- You mean ping-pongs? Stop cryin'and hike the damn ball!
Ortalıkta, boşta ve müsait olan eteklerini kaldırmaya hazır ve istekli sürüyle kadın var.
There's a gaggle of women, all free and clear, ready to hike up their skirts.
- Brooklyn'de oturuyorum, cok uzak.
I live in Brooklyn. It's a hike.
Ve bir, ve iki, fırlat!
Hut one, hut two. Hike!
bunlarla doğa yürüyüşü yapamazsın, yani hayır!
YOU CAN'T HIKE IN THOSE, SO, NO!
en azından ben hangi yöne yürüyeceğimi biliyorum.
AT LEAST I KNOW WHICH WAY TO HIKE.
Benim her gün bu kadar yürümem gerek zaten.
I have to hike this much almost every day.
Yürüyüşe çıkmıştık.
We went for a hike.
Elysian Park'ta uzun yürüyüş yaparız sonra waffle yemeye Roscoe'nun mekanına gideriz.
We take a hike through Elysian Park, and then, we go to Roscoe's for waffles.
Yuri kendi evinde, şehri baştan başa yürümek istemedim ama tek başıma da yemek istemiyorum, yani...
Yuri's at his house, I didn't want to hike across the city, but I don't want to eat alone, so...
Hedefim, çok çalışıp satışları yükseltmek.
My point is, Work hard and hike up the sales.
Biraz dolaş
Take a hike.
Sizin bütün bürokratlar ve şirket çalışanları... Siktirip gidebilirsiniz!
All you bureaucrats and corporate cats Can all just take a hike!
Mesela oyun kurucusun, "At, at!" diyorsun.
If you wanted a quarterback going, "Hike, hike!"
O da yanında "At, at!" der.
she's right next to you... "Hike, hike!"
"İkimiz de'at'diyemeyiz!" "Bana ne be?"
"We can't both hike." "I don't give a fuck."
Git doğa yürüyüşü yap, Sierra Kulübü.
Take a hike, Sierra Club.
Ancak karşıya geçmek yeterli değil.
Once across, the steep sides mean it's still a hike.
Gerip dönmemiz ve yürüyerek buradan çıkmamız gerek.
We need to back track And hike out of here- -
Ayrıca bana bir yürüyüşten söz ettiler.
Besides, they told me to take a hike.
- Hayır. Nerelerde yürürdü?
- Where he liked to hike?
- Yürüyüşe hazır mısın?
Ready for a hike?
- Selam, çocuklar. Gezintiniz nasıldı?
- Hey, guys, how was your hike?
- Siz ikiniz gezintiye mi çıkmıştınız?
- You guys went on a hike?
Sadece gezintiye çıksak olmaz mı?
Can we just go for a hike?
Eğer yinede birşeyler söylemek istiyorsan, ozaman, telefonu kaldır, bir randevu al, misafir otoparkına park et, ve herkes gibi yürüyerek yukarı çık.
If you have something that you need to say, then pick up the phone, make an appointment, park in the visitor's parking lot and hike on up here just like everybody else.
Şu Japon balığını yol almasını söyle 6 otobüs dolusu Koreli yolda
Just tell Chun King to take a hike. I got six busloads of Korean tourists coming in.
Yürü git Kursty!
Take a hike, Krusty!
Koşun!
Hike, hike!
- Koşun!
- Hike!
INNTIUKTUK HAVAALANI'NA HOŞGELDİNİZ
Hike!