Horsey tradutor Inglês
201 parallel translation
Carol ve ben atlara alışık ortamda büyüdük.
Carol and I were both brought up in the horsey set.
"Küçük at, dik kuyruğunu havaya Hadi, hadi, kaldırsana"
"Horsey, get your tail up Why don't you make it rise"
Bu kaktüsün, saçımın doğal rengini bozup onu berbat bir şeye dönüştürmeyeceğinden emin misin?
You sure this won't fade out my natural colour and turn it into somethin'horsey?
Diğer adam birazcık at hırsızına benziyordu.
The other man may have been a bit horsey.
Demek atçılık oynamak istiyorsun, ha?
So you wanna play horsey, huh?
Pişmiş kelle gibi sırıtman neyin alameti?
What does that great big horsey gape of a grin portend?
Şimdi güzelce yazarsan, babacık sana şirin bir at verecek.
If you write nice now, papa'll give you nice horsey.
At...
Horsey...
At!
Horsey!
At.
Horsey.
Öyleyse git atın üstüne ağla.
So cry on the horsey!
Orada!
Nice horsey. Good. Let's go.
Biraz daha askerlerle oynayamaz mıyız?
Not like that. Couldn't we play horsey?
- Oynamak mı?
Play horsey? Now?
Şimdi bir horsey daha.
Now another horsey. And a peekaboo.
Atcık.
Horsey.
- Koş atçık!
- Go, horsey!
Homer atçığına bin!
Ride the Homer horsey!
Onu yarışlara sokmaya planlıyor.
He's planning on joining the horsey set.
Evet, küçük atçık, Orada hava nasıl?
Yeah, little horsey, how about some hay?
- Atın adı neydi, babacığım?
- What was the horsey's name, Daddy?
Hikayendeki atın adı seninkiyle aynı, babacığım.
The horsey in your story has your name, Daddy.
Ve daha ne olduğunu fark edemeden, bir küçük at daha, ardından bir tane daha yük arabasına atlamış. Ta ki zavallı Al, yığılıp kalana ve korkunç bir şekilde titreyerek ölene kadar.
And before he knew it, little horsey after little horsey jumped on the cart until poor Al collapsed in a heap and died a horrible, twitching death.
Eğer küçük atlardan biri yardım ederse belki at Al birkaç kuruş biriktirip sonra da çıplak et barına gidebilir.
If a little horsey would help out maybe the Al horse could save a few bucks and then go to the nudie horsey bar.
İyi atcık!
Good horsey!
Hey, tatlı at!
Hey, horsey!
Şu atçığı eğerle ve bin!
Saddle up that horsey and ride!
Güzel at.
Nice horsey.
Haydi At, daha hızlı!
I say. Horsey. Faster!
Küçük şövalyeni köşeye sıkıştırınca nakavt oldun.
But the real knockout blow was when I backed your little horsey-guy into the corner.
- Atçılık oynayalım anne!
Piay horsey, Mommy. Piay horsey.
Çünkü 1000 dolara bol bol atlıkarıncaya binebilirdin.
Because 1000 bucks could get you a lot of horsey rides outside the drug store.
Nasıl yaparsınız?
Hey, I was the one who always wanted a horsey.
Bize bu akşam yardım edersen Garry sana da bir at alacak belki.
If you help us tonight, maybe Gary will buy you a horsey.
Gidelim, atcık!
Go, horsey!
At suratlı İngiliz tipi örneğinde, güzel bir hatun değil mi?
She's quite pretty in a British horsey sort of way, isn't she?
Daha hızlı, atçık.
Faster, horsey.
Dur! Dur!
Horsey, stop!
Neden küçük atınla... onun kalesini almadın?
Why don't you take his castle... with your little horsey?
Küçük atcık arkadaşların mı var?
Ya got some little horsey friend?
Kucuk at.
Horsey.
- Merhaba atlar!
- Hi, horsey!
- Merhaba, at.
- Hi, horsey.
Güzel bir at.
Nice horsey.
Atçık!
Horsey!
Şimdi horsey.
Now the horsey.
Güzel at.
- Nice horsey!
Akıllı at.
Good horsey.
İyi atcık.
Good horsey.
Sessiz, atçık.
Quiet, horsey.
- Ama at sürüyoruz.
- Give me that nightie. - But we're a horsey.