Hunk tradutor Inglês
752 parallel translation
İki gün daha sıçanın ısırdığı bu son ekmek parçasını meyveli kekmiş gibi yiyeceksin.
About two more days of this... and this rat-bitten end of a piece of bread's gonna taste like a hunk of fruitcake.
Beni asıl çileden çıkaran şey o et yığınına aşık olmam.
What gets me so cockeyed sore at myself... is that I fell for that big hunk of beef.
Hadi, Hunk.
Go ahead, Hunk.
Hunk, sen dinlemek istemiyorsun.
Oh, Hunk, you just wont listen, thatss all.
- Sen ve Hunk arabayı tamir edin.
- You and Hunk get back to that wagon.
Beni, eski dostun Hunk'ı, hatırlıyor musun?
Remember me your old pal, Hunk?
Bana bir dilim muzlu kes ve bir fincan kahve ver.
Cut me a hunk of that banana cream and a cup of java.
- Bana bir parça buz verin, tamam mı?
- Chum, give me a hunk of ice, will you?
Seni sersem herif, koca kafalı ahmak...
Why you, blankety-blank hamstrung hunk of jerky beef, I- -
Ama bir kasap için alelade bir et parçasıdır.
But to the butcher, it's just a hunk of meat.
Bu, kıyı, kıyı gelen biri için güzel ağır bir karşılama... Sana, sadece, mutlu noeller ve mutlu düğün dilemek için.
This is a beautiful hunk of welcome for a guy who comes coast to coast... just to wish you a merry Christmas and a happy wedding.
Köşedeki dükkana gideyim, sanki midemde bir beton parçası var.
I've got to get to a drugstore. This thing feels like a hunk of concrete inside me.
Yirmi altı yıllık deneyim istatistikler ve midemdeki bu beton parçası hariç.
Just 26 years experience... all the percentage there is, and this hunk of concrete in my stomach.
- Galiba içinde bir metal parçası var.
- I think it's got a hunk of slug in it. It was the biggest pot of the game, but believe you me, I never even stopped to collect it. Yes, sir.
Ben iş görürken kendine gelecek olursa... bir pamuk parçasına biraz döküp ona koklatın.
Get over by his head. If he comes to while I'm probing... pour some of it on a hunk of cotton and give him a whiff of it.
Freddy, tatlım, sen bir iyilik meleğisin.
Freddy, honey, you're just a big hunk of heaven. What's that a picture of?
Sadece erimiş bir altın parçası, dişe benziyor.
The only thing was a hunk of melted gold, like a tooth.
Perdenin ipinden biraz kes.
Cut off a hunk of that curtain cord.
- Çok büyük bir mahalle olmadı mı?
Isn't that a big hunk of territory?
Bu sana birşey sağlamaz,... sadece başın belaya girer.
It's like a hunk of iron ripping and tearing into you.
Sanki iri fareler küflü Rokfor peynirini kemirmişler gibi görünüyor.
Like pack rats been gnawing at a hunk of old mouldy Roquefort cheese.
O kız kenarda yerini almayı beklerken... Dinah iki bacağı kırılsa bile sahneye çıkar. Pekala.
With that hunk of fluff in the wings... why, Dinah would go on with two broken legs.
Veya ayak izinizi almak için biraz betonla.
Or maybe a hunk of cement, and ask for your footprint.
O bunun gibi büyük parça bir buza hayır demez.
She wouldn't say no to a hunk of ice like this.
Halat gibi dururlardı.
Looked like a hunk of rope.
- Altın bulmak için.
- About a hunk of gold.
Dinamitin diğer parçası olarak kimi düşünüyorsun peki?
Who do you figure on for the other hunk of dynamite?
- Ama yakışıklıymış.
- Maybe, but he's a hunk.
Bak, aşağıda çevresinde çit olmayan çekici, dev bir dünya var.
Look, there's a great big hunk of world down there with no fence around it.
beni tuzak yemi gibi kullandın.
You just used me like a hunk of bait.
Ben bir kasabım, gördüğümde iyi eti hemen anlarım.
I'm a butcher, so I know a pretty good hunk of meat when I see it.
"Gördüğüm en püsküllü kurdelenin..."
" A preposterous hunk of brass...
O ucuz kokan parfümüne inek yağı sinmiş adamları beni pusuya düşürüp onları ortaya çıkarmamı istemediler.
That cheap-smelling hunk of cow grease wanted me bushwhacked so I wouldn't show up.
Bir parça soğan ve turşu, ve bir dilim turta ile.
With a hunk of onion and some pickle, and a piece of pie.
Vay canına, amma koca sığır!
Boy, howdy, that's some hunk of beef!
Güzel bir parça et istiyorum.
I want a good hunk of meat.
Güzel bir parça.
A good hunk.
Seni buranın gediklisi Hunk Houghton'la aynı hücreye koyuyorum.
I'm puttin'you in with Hunk Houghton, an old-timer.
- Hey Hunk.
- Hey, Houghton!
Çok iyiydi Hunk. Bir tane daha söyle.
That's mighty pretty, Hunk.
Sizler için çalmak benim için bir zevkti.
Appearin'before you has given me a big hunk of pleasure.
Hunk Houghton'ın mektubunu aldınız mı?
Did you get Hunk Houghton's letter? - So you want a job, huh?
Anlaşılan Hunk sana birkaç şarkı öğretmiş.
So Hunk taught you a couple of songs?
Hunk Houghton.
Hunk Houghton.
Hapisteyken Hunk Houghton bir keresinde şöyle demişti...
Old Hunk Houghton told me once back in the pen.
Hunk, seni eski tüfek.
Hunk, you old son of a gun.
Millet, Hunk Houghton'la tanışın, 21. koğuşun en sıkı mahkumlarındandı.
Folks, meet Hunk Houghton, the toughest old con in cell block 21.
Planım yok Hunk.
Well, I ain't exactly got any, Hunk.
Hunk için planın yok mu? Eski ortağın için?
- No plans for Hunk, your old partner?
Saçmalıyorsun Hunk.
You're talkin'crazy, Hunk.
- Hunk bana şarkı söyleteceğinizi söylemişti.
- Hunk said you'd give me a job singing.