Hyper tradutor Inglês
606 parallel translation
Hipernevrasteni.
Hyper neurasthenia.
Genel anatomi, merkezi sinir sistemi için bantlara ihtiyacı var, beynin fizyolojik yapısı için, tüm nörolojik araştırmalarımıza da, ayrıca Scotty'nin beyin elektrosuna da.
Well, it'll need tapes on general anatomy, the central nervous system, and then one on the physiological structure of the brain. We'd better give it all the neurological studies we have, as well as tracings of Scotty's hyper-encephalogram.
Bu düğmeyi çekince saat hiper - yoğun bir manyetik alana dönüşüp uzun erimli bir kurşunu bile saptırabilir,
Pulling out this button turns the watch into a hyper-intensified magnetic field, powerful enough to deflect the path of a bullet
Hiper-azgın siyah vampirler üretiyoruz, Onları ancak bir grup beyaz renkli insanlar yok edebilir.
We manufacture hyper-sexed brown native vampires, who can only be destroyed by a cross the colour of white skin
Muhterem Charlie "Damlalık" Hiper-Squawk Smith.
The reverend charlie "drooper" hyper-squawk smith
Komutan Powell öldü yüksek süratteydik, hemen yanımda oturuyordu.
Commander Powell died today. We were, we were going into hyper-drive.
Adama bir şeyler oldu... yüksek süratten çıktığımızda, koltuğu havaya uçtu ve adam öldü.
And... well he sits right next to me and... well... something went wrong with the... When we came out of hyper-drive his seat mechanism had blown up and he was dead.
12 silindir için uygun yerleri açarak motoru ; üç inçlik, iyi cilâlanmış egzoza bağIı yüksek gerilimli bujinin içine sokulmuş konkav astarlarla donattı.
He has drilled 12 cylinders and fitted them with concave linings rammed in a whole heap of high-tension ignition plugs linked to three-inch hyper-polished exhaust manuals.
- Anne lütfen abartılı tepki verme.
Mother, please don't be hyper-dramatic.
Isı, hiper-tepkimeye yol açtığında, bütün gezegen havaya uçacak.
When these fires reach hyper-combustion, the whole planet's gonna blow.
Bu alevler aşırı-yanmaya ulaştığında, bütün gezegen patlayacak.
When these fires reach hyper-combustion, the whole planet's gonna blow.
Derin uzaya dal.
Go for hyper space.
Ayrıca, aşağı yukarı en son yüksek doku oluşumunu keşfettik.
In addition, we have found more or less recent hyper tissue regeneration.
Oldukça akıllı, boyutlararası varlıkların bizim boyutumuza olan yansımalarıdır.
They are merely the protrusion into our dimension of vast hyper-intelligent, pan-dimensional beings.
Oldukça akıllı, boyutlar arası, varlıklardır.
They are particularly clever, hyper-intelligent, pan-dimensional beings.
Milyonlarca yıl önce, yüksek derecede zeki, boyutlararası bir ırk, hayatın anlamı üzerine yapılan atışmalardan o kadar bıktı ki, bu sorunu ilelebet çözmeye karar verdi.
'Many millions of years ago, a race of hyper-intelligent beings'became so fed-up with the bickering about the meaning of life'that they decided to sit down and solve it once and for all.
Çöldeki sahnede duruyorum, ve hiperoptik gözlüklerim sayesinde etraftaki muhteşem seyirciyi görebiliyorum.
I'm standing here on stage in the desert, and with my hyper-binoctic glasses I can just make out the huge audience on the horizon all around.
Elvira'nın elektriği yine gitti. Dizisini seyredemezse çok sinirlenecek!
Elvira's electric is out again, and she's gonna get hyper if she can't see her soaps!
Hiper-karbondan yapılmış.
It's made of hyper-carbon.
Altında bir hiper-alışım savaş şasisi var.
Underneath it's a hyper-alloy combat chassis.
En ünlü mahkumları abartılı güvenliği olan bir binadan kaçıracağız.
We're gonna bust the most notorious convicts out of a hyper-security installation.
Tüm birimler maksimum güç.
All decks prepare for hyper drive.
Sen, uh... O aşırı...
You're, uh... he's hyper...
- Biraz sinirli.
- She's a little hyper
Yeterince güçlü bir hiperşarj yaratabilirsek.
If we could generate... - a strong enough hyper-charge...
Bu bir... Bu bir... Bu bir hiper kaplumbağa ölüm ışını cihazı.
it's, uh... it's a hyper-turtle death ray.
Hiperkonik mikrofon kontrolüne başlayın.
Initiate hyper-conic speaker check.
- Gizli hiper jetleri çalıştır.
- Switch to secret hyper jets.
- Çalıştılar.
- Switching to secret hyper jets.
Hiper jetleri olmalı.
They must have hyper jets.
- Hiper hız bitirmiş olmalı.
- Must have burned it up in hyper.
- Hiper jetlere geç.
- Go to hyper jets.
- Geçildi.
- Going to hyper jets.
Allah'tan ayık durumdayım da bu aşağılanmaların aşırı bilincindeyim!
Thank God I got sober so I'm hyper - conscious for these humiliations!
Ortağının kızıyla çıkmak şubenin kurallarına aykırı değil mi?
I'd like to bash his head into a wall at hyper speed. Barry, stop. You're not going to hurt Castillo.
Gizmo, çok hareketlisin.
Gizmo, you're so hyper.
Hatta hareketli bir bayan var.
There's some hyper lady on hold.
- Hiper-etkin haritaları var.
- They had hyper-accurate maps.
Nefes darlığı çekmeyeceğim. Gözlerimi yuvarlamayacağım. Yaka düğmemi açmayacağım.
I will stop hyper ventilating, rolling my eyes, unbuttoning my top collar button.
Bir teypte bas modu vardı. Ve biri hariç hepsi Japon malıydı.
One radio had a hyper-bass mode, and all but one were of Japanese manufacture.
Bas modu var, çok hoş.
Hyper-bass. Real nice.
Birden hareketleniyor, yerinde duramıyor.
Man, he gets all hyper.
Sonuç ise, hiper-iyonizasyon, EM ve altuzay taşıyıcı sinyallerinin bozulması.
The result is a hyper-ionization, disrupting EM and subspace carriers.
Sally sinirliydi.
Sally was hyper.
Esniyorum çünkü oksijen çarptı.
I'm yawning because I'm hyper - oxygenating.
- Af edersin, bazen aşırıya kaçıyor.
- Sorry, he gets kinda hyper.
Galaktik cenaze arabası olabilir mi? Belki de tasarımcının gözleri farklı dalga boylarına duyarlıdır.
It it some kind of Galactic hyper hearse?
Coştum.
I'm hyper.
Lütfen bekleyin.
Hyper on 2.
- Nefes darlığı çekmeyeceğim.
You mean this bit, with- - - Stop hyper ventilating...
- Nefes darlığı.
- Hyper ventilating.