Hâle tradutor Inglês
3,494 parallel translation
Ve bunu çok zor hâle getirdiğiniz için ben de size saygı duyuyorum.
And I respect you for making it so damn hard.
Doğum destekçisi, sağlık kuruluşlarının berbat hâle getirdiği doğumun asaletini ve vefasını, kişilere geri kazandıran büyüleyici insandır.
A doula is a magical person who helps restore the faith and dignity of birth that the medical establishment has, frankly, destroyed over and...
Kanyonlarda ise yağmurlar, nihayet kapuçinler için hayatı daha kolay hâle getirdi.
Back in the canyon lands, the rains have finally made life easier for the capuchins.
Erkekler, ailedeki en üst makamlar için kavga ederken giderek daha da agresif hâle geliyorlar.
The males are getting aggressive as they battle for the family's top slot.
Gençlerin bağımsız hâle gelmesiyle birlikte ebeveynleri bir sonraki nesli düşünüyor.
With the youngsters becoming independent, their parents are thinking about the next generation.
Yeni bir tırtıl nesli için bol miktarda yeşillik olduğunda dişiler, yumurtalarını bırakmaya hazır hâle gelecek.
The females will lay eggs ready to hatch when there's plenty of greenery for a new generation of caterpillars.
Bu dişi kapuçin için işler, daha da acil hâle geldi.
For this female capuchin, things have become even more urgent.
Düşük su seviyesi, yavru su samurlarımızın hayatını daha kolay hâle getirmiş olmalı.
The lower water level should make our baby otters'lives easier.
Artık kuraklık, giderek daha şiddetli hâle geliyor.
For now, the drought intensifies.
- Siktir. - Şu hâle bak.
Now look what you've done.
Bu hâle biz getirdik.
We made it that way.
Baksana, alkolden ne hâle gelmişler.
It's tragic, really, what alcohol did to them.
Kızı ne hâle getirmişler.
Look what they've done to her.
Bu her şeyi daha kolay hâle getirdi.
Well, this just made things a whole lot easier.
Bize açık açık işimizi kaybedeceğimiz söylenmişti. Bu da onu daha ilginç hâle getirdi.
We could even lose our work what made it even more interesting
ta ki geriye dönüş imkânsız hâle gelene... ve Half Dome'dan çıkışın tek yolu zirveyi aşmak olana kadar.
And the days were climbing higher and higher until the soil removal was impossible and the only way out was through the top
Bizlerin oynadığı oyunun kurallarını tahayyül eden ve yazılı hâle getiren Royal'dir.
Royal is the guy who dreamed and wrote the rules of the game that the rest of us played
Eğer Mikael'ı durduramazsam o kazığı işlevsiz hâle getirmeliyim.
If I can't stop Mikael, I have to stop that stake from working.
En iyi umudumuz etkisiz hâle getirmek olabilir ama kısa süreliğine.
The best you can hope for is to disable it, but just for a bit.
Bileziğimi etkisiz hâle getirmiş olabilirsin ama aylar önce Mikael'ı her şekilde bulmanın yolunu buldum.
You may have messed with my bracelet, but I made sure months ago that I would always be able to find Mikael.
Bana şeytan diyorsun ama beni bu hâle getiren şey yine de senin bir anlık yaşamış olduğun zevk.
You judge me evil. Yet it was your lust that made me what I am.
Elimdekine fiziksel zarara yol açmadan etkisiz hâle getirebilmen için büyü yaptım.
Here. I've spelled this to subdue her without causing bodily harm.
Böylece sinyali yeteri kadar kestiğimde bu büyü kullanılamaz bir hâle gelecek.
It's meant to jam the signal just long enough To keep that kind of magic from Working against anyone.
Yoksa onu şaşırtıp etkisiz hâle getirerek rehineleri mi kurtaralım?
Or do we rescue the hostages by taking him by surprise?
Yani polis olması gerçeği, yardım istemeyi daha da imkânsız hâle getirdi.
I mean, the fact he was a cop Just made it impossible to get help.
Daha eğlenceli hâle getiriyor.
Makes it more fun.
Harika. Hem antrenman yaparken de tümseğe doğru giderkenki koşuşunu daha erkeksi hâle getirebiliriz belki.
And while we're at it, maybe we could butch up your run for when you head out to the mound.
Dostum, babanla görüşmek için bu hâle mi gelmen gerekiyordu?
Man, you really got to be this messed up to see your dad?
Kızları puanlamak erkeklerin hoşuna gitmişti ama etiketler kendilerine yapışınca korktular ve Sevgililer Günü bir tuhaf hâle geldi.
Guys thought it was cool to rank girls, but when the hashtag was on the other foot, they freaked, making for a very awkward Valentine's day.
Bir keresinde ben Afganistan'da el yapımı bir patlayıcıyı etkisiz hâle getirmek için kullanmıştım.
I carried one for IED removal in Afghanistan.
"Hedef etkisiz hâle getirildi" "Karga gece yarısı uçar" falan diyebilirdin.
"Target has been neutralized. The crow flies at midnight."
- Artık sayamaz hâle geldik.
We're starting to lose count.
Rehberliğiniz takımı kendi kendine yeter hâle getirmişe benziyor efendim.
Your guidance seems made the team self-sufficient, Sir.
İmkânsız hâle gelmeden önce, eve gitsek mi diyordum.
I was thinking, before it gets impossible... I might, uh, organize a trip home.
Birkaç gün içinde seni etkisiz hâle getirme kararı alırlardı.
They would've taken the decision to neutralise you within days.
Pekâlâ, her şey olabildiğince düzenli hâle getirildi.
Right, that's everything back in place as best it can be.
Arrow takımı Starling Şehri'ni güvenli hâle getirmiş olabilir ama geri kalan yerler hâlâ çok tehlikeli.
Team Arrow may have Starling City purring like a kitten but the rest of the world is still a very dangerous place.
İnsanı ne hâle dönüştürür bilmiyorsun.
You don't know the things or the person she turns you into.
Eğer başına bir şey gelirse babanın ne hâle geleceğini düşünmeni istiyorum.
L... I want you to consider what would happen to your father if something happened to you.
- Banka cevresindeki tum alarmlari etkisiz hâle getirdim.
Alarm system disabled throughout the bank.
Oncelikle buradaki kamerayi etkisiz hâle getirdigimi soylemek isterim. Yani sizi kimse goremez, duyamaz ya da yardim edemez.
First, I'd like to inform you that I've disabled the video streams back here, so no one can see or hear or help.
Bir kere burada olmanın yarattığı adaletsizlik hissini atlattın mı her şey rutin hâle geliyor.
I mean, the good thing about it, once you get over the initial unfairness of being here in the first place, is that, uh, it all becomes routine.
Önünüze koyduğum bu belge imzalandığı takdirde evlat edinmeyi kanunen bağlayıcı hâle getirecek.
This document that I'm placing before you, once it's signed, will make this adoption legal and binding.
Cisco jenaratörü aktif hâle getir.
Cisco, bring the generator online.
Teldeki elektriği etkisiz hâle getirme çalışmalarına başladı bile.
She's already working on cutting the power to the fence.
Ne kadar çabuk yaparsa otobüs o kadar çabuk işlevsel hâle gelir.
Sooner he oes, sooner we get the bus operational again.
Her saniye daha kararsız hâle geliyor.
He's growing less stable by the secon.
Daha çekilir bir hâle getirmeyeceğim dostum.
I'm not gonna sugarcoat it, pal.
- İşi daha ilginç hâle getirdi.
Only makes it more interesting.
Lütfen "etkisiz hâle getirmek" deme.
- Please don't say "neutralise".
Bu Coulson'ın ekibini etkisiz hâle getirmene yardım eder.
I'll take it from that point.