Hıp tradutor Inglês
2,756 parallel translation
Gus'ı olabildiğince hızlı tokatlayıp, benimle hastanede buluş.
Slap Gus as hard as you can, and meet me at the hospital.
- Ve uyuşturucu kullanıp, hırsızlık yapıyordun.
And using drugs and stealing.
Böyle hırsızlıklar ihtiyaç, kayıp ya da depresyon döneminde olur.
Shoplifting is often triggered by a kind of need or loss or depression.
Hırsızlığın kayıp ya da depresyon tarafından tetiklendiğini konuştuk.
Remember what we talked about with the shoplifting being triggered by loss or depression?
Hıısızlar tüm pırlanta yüzükleri, saatleri, cüzdanları, el çantalarını ve yeni evli çifte verilen nakiti aldı. Toplamda 100 bin doları aşan bir ganimeti. Gelinin hayalindeki düğün bu olmasa gerek.
Thieves took diamond rings, watches, wallets, purses, and all the cash the newly married couple had been given.
Onu hırpalayıp tüketmekten bahsediyorum.
I'm talking about a battle of slow attrition.
Sürekli hızlanıp yavaşlıyor.
It goes up and down.
Odanın ta diğer köşesinden hızını alarak atlamıştır yeteri kadar güç toplayıp, camı kırmıştır.
Oh, he took a running jump from all the way across the room, built up enough force, and went right through the glass.
Sıralanıp beni harcamaya çalışan hıyarlardan iki kat daha iyisin.
You are twice the lawyer than any of the pricks lined up to run against me.
Bir çocuk otobüs durağına doğru yürürken, kayıp çocuğumuz Conner Flint'in içinde bulunduğu bir aracın hızla gittiğini görmüş.
Another kid was walking to the bus stop, and he saw a vehicle peeling out with our boy Conner Flint in it.
Hırsız elmasları ayırıp satmayı deneyebilir ama o listeden kimseyle iş yapmayacağından emin olabilirsiniz.
So the thief may try to fence off the diamonds, but he won't do business with anyone on that list.
Tamam, hızlanıp üçe katlasan iyi edersin. Aksi takdirde, gözdağı vermek için ikimizin de canına kıyar.
Yeah, well, you better make it three by noon or he makes an example of both of us, and we end up in a dumpster.
Oflayıp puflaman bilgisayarın daha hızlı çalışmasını sağlamaz.
Computer won't go any faster with you hovering, Coop.
Önümde harika dümdüz yollar ama Crown Vic ve Rutledge'nin küçük oyuncağının arkasında kilometreler boyunca "geçmek yasaktır" tabelasına takılıp kaldım. İkisi de hız limitinin altında ilerliyordu.
I was living my biggest nightmare - - gorgeous, winding roads ahead of me but stuck for miles in a "no passing" zone behind the Crown Vic and Rutledge's little toy, both going way under the speed limit.
Polis, bu sabah onu evinde bulmuş.
H.P.D. found your wife in her home this morning.
Harika. Bakın, NYPD elinden geleni yapar, ama hırsızın kaçıp gittiği ortada.
Look, the N.Y.P.D. Will do its best, but the thief is obviously long gone.
Ve bütün o diğer salaklar arabalarını beklerken, biz sadece arabaya atlayıp, hızlıca uzaklaşıcaz.
And when all the other idiots are waiting for their car, we're just gonna zip out, fast getaway.
Keith yine omuriliğini sakatlayıp epidural kanamaya yol açtı ki buna mümkün olduğunca hızlı bir şekilde bir çözüm bulunması gerek.
Keith reinjured his spine, creating an epidural bleed That needs to be addressed as soon as possibile.
Her gece ona günümü anlatırken başını sallayıp ha bire "hıhı" der bana.
Every night when I fill her in on my day, she nods and gives me a lot of "uh-hums".
Binlerce vakamız var FAA'nın en iyi araştırmacılarından John Callahan'ın da içinde bulunduğu, ve sayısız diğer operasyonlar, bu cisimlerin saatte on binlerce mil hızla radara takılması, ya da maddesellikten çıkıp sonra tekrar gökyüzünün başka bir yerinde görünmesi.
We have hundreds of cases, including ones from the highest ranking investigator of the FAA, John Callahan and numerous other operators, where these objects have been tracked on radar, going tens of thousands of miles per hour
Günün birinde Joe HızYapan'ın teki zart diye buraya çıkıp birinin canını- -
One of these days, Joe Speeder is gonna come tearing'through here, and somebody's gonna -
H.I.P.A.A.'yı köpeğim yapacağım efendim.
I will make HIPAA my bitch, sir.
Peg Entwistle adlı bir yıldızcık, "H" harfinden atlayıp intihar etti.
A starlet called Peg Entwistle killed herself by jumping from this letter in the Hollywood sign.
Pekala, o halde bu kutular... Suzuki'nin hızlanıp durduğu yer olmak zorunda. - Tamam.
Okay, so, these boxes got to be where the Suzuki came up to speed and stopped.
İşte burası ünlü birini alıp onu Suzuki'ye bindirip en hızlı tur süresini kimin yaptığını görmek için pistte dolaşmasını istediğimiz bölüm.
That's where we take a celebrity, put him in our Suzuki, let him go around the track to see who can set the fastest lap time.
Adres şöyle : H-t-t-p iki nokta üst üste-taksim-taksim the-Ava-show-nokta-com taksim-info-altçizgi...
H-t-t-p colon-backslash-backslash the-Ava-show-dot-com backslash-info-underscore...
- H
P
Sanırım patronun gümüş nitratla vazelini karıştırıp küçük kasasına koymuş ve hırsızlık için kimi tutuklatacağını öğrenecekti.
I'm guessing silver nitrate mixed with petroleum jelly that your boss put on the petty cash so he'd know who to have arrested for stealing it.
H-E-C-E-L-E-M-E yapamadığını bildiği için o şekilde ifade etmişti.
She put it that way because she also knew you couldn't S-P-E-L-L
O sabah polisler teknenin etrafını sarıp Marty'i uyuşturucu ve hırsızlıktan tutukladılar.
The next morning, cops swarming all over the place, they bust Marty for drugs, for theft.
Dikkatli olmamız lazım çünkü sudan dışarı çok hızlı çıkıp ısırabilirler. Ama böyle kırmızı olduğumuz için güvende oluruz bence.
We must be careful, because those guys can come out very quickly out of the hole and give a bite, but being red like that, we should be quite protected, you know?
YÜZEN BUZLARIN PEŞİNDE Kuzey Kutbu'nda, hedefimiz kutup ayısı ailesine yakınlaşıp onları hızlı eriyen dünyalarında görüntülemekti.
In the Arctic, the aim was to get close to a polar bear family and film them in this fast-melting world.
P.C.H.I.D.T.A. sistemine girmek dışında tabii. Bu da federal uyuşturucu veritabanı oluyor.
Except tap into the P.C.H.I.D.T.A., since it is the federal drug database.
Kurgucu Sam O'Steen, ışıkları kapatıp açma fikrini ortaya attı. Böylece sadece konuşma olmadığını gösterecek sahneye hız kazandıracaktık.
So, Sam O'Steen, the editor, came up with the idea of turning the lights off and on to give a kind of pacing to the scene that wasn't there just in the dialogue.
Eğer meslek lisesinde sana öğretilenleri uygulayıp, bu yüksek frekanslı tını jeneratörünü kurmama yardım edersen hızlıca biter.
This would go a lot faster if you put your trade school diploma to work and helped me set up this high-frequency tone generator.
Eğer rüzgarı arkana alıp, yeterince hızlı koşarsan o toplardan birisini bedavaya kapabilirsin!
You can get one of those for free at a concert if you can snatch it out of the air and run fast enough!
Tüm hıza rağmen, bu ahmak bir Filistinin kalkıp gitmesinden daha öte birşeydir.
Despite all the speed though this is rather more than just a big lump of philistine get-up and go
Destek ateşi için bağırıp, mangama olabildiğince hızlı koştum.
So I yell for cover, and I run forward as fast as I can to my squad.
Phoenix operasyonu hızlandırıp 15 dakika önce buradan ayrıldı.
Phoenix picked up their operation and rolled out 15 minutes ago.
Bu hırsızlar grubu bu sabah erken saatlerde West Medical Supply'a girip bir düzine oksijen tankını kapıp kaçtılar. Çünkü büyük bir oksijen kıtlığı var.
This group of thieves hit West Medical Supply earlier this morning, made off with a couple dozen oxygen tanks.
DVD'nin üstüne basıp kırdım, sonra da olayı saklamak için hırsızlıkmış gibi gösterdim.
I stepped on your DVD, and it broke, and I staged a break-in to cover it up.
Hızlı hızlı atıp duruyor.
Once yet again at to turn sth over.
İntikam hırsıyla yanıp tutuşan bir zanlı var.
You got an agitated subject bent on revenge.
Bu güz işler benim için biraz hız kazanacak gibi ve bu da evde fazla bulunamayacağım demek oluyor ve sen ve Annette de birbirinizden nefret ettiğinizden dolayı günde 14 saat çalışıp da karşılaşmak istediğim manzara bu değil.
Things look like they're gonna start picking up for me a little bit in the fall and that means I'm not gonna be around the house all that much, and since you and Annette detest each other, I honestly don't think that's what I want to come home to after a 14-hour day.
Bu gece dışarı çıkıp kendimi birkaç araba hırsızına öldürtmeyi düşünüyorum.
I wanted a couple tonight Car thieves shoot.
Başka birisi olsa karısına pırlanta bir bilezik alır kendini değil de karısını mutlu etmek istiyorsa.
I mean, another man wou d have given h s wfe a diamond bracelet if he wanted to g ve her a gift for her pleasure, not his.
Kapıp kaçan, çanta yağmalayan, cüzdan yürüten bir hırsız!
A bag-snatching, purse-pilfering, wallet-lifting sneak thief!
Hızlı yürü ki 2ye kadar evde olasın
walk faster. aunt cindy gets back at 2 : 00 p.m.
- F
L-Y-P-H-E-T.
Beni arayıp teslim olacağını söyledi ama federal hıyarların umurunda değil.
She called me, wanted to turn herself in, but the Feds are assholes. They don't care... But you can't get involved in something...
Harekete geçince, canınızı dişinize takıp hızla koşacaksınız, anlaşıldı mı?
When we move, it's going to be hard and fast, understood?