English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ I ] / Inclined

Inclined tradutor Inglês

999 parallel translation
George, bu hareketler ile tüm Pasifik okyanus tabanının kayarak Alaska'nın altına doğru bu eğimli levha boyunca aktığını öne sürdü.
George suggested that with this sense of motion, the whole of the Pacific ocean floor is slipping, flowing down along this inclined plane underneath Alaska.
Her 700 ya da 800 yılda bir, bu büyük eğimli levhada bunun gibi büyük bir deprem oluyordu.
About every 700 or 800 years a great earthquake occurs like this on this great inclined plane.
Şapka şık bir şekilde yan dursun.
Hat stylishly inclined.
acaba bir gece benimle gece kulübüne gitmek... ister mi?
"I wonder if she'd be inclined to drop in at the music hall with me... " one of these fine nights.
oldukça kom-kom-komünizm eğilimlidir.
ow-ow-own house is very much inclined to com-com-communism.
Arkadaşın bana inanmak istemiyor gibi.
Your friend seems inclined to doubt me.
Bildiğiniz gibi başlarda tüm bu meseleye karşı çıkma eğilimindeydim ama Gilda'yı ne kadar severim bilirsiniz.
As you know, at first I was inclined to withhold my approval of the whole thing... but you know how much I like Gilda.
O tür işlere yatkın olduğundan.
Just that he's a little inclined to that type of work.
İyi geceler, şu an için söylemek eğiliminde olduğum tek şey.
Good night is all I'm inclined to say.
Güzel bir hediye, ama Charles böyle pahalı bir hediyeyi... almaması gerektiğini düşünmüş, ben de aynı fikirdeyim.
It was a nice gift, but Charles didn't think he ought to take such an expensive present, and I'm inclined to agree with him.
Sarhoş olmaya meyilliydi.
He was inclined to get drunk.
Umarım yaşlı el marifetini kaybetmemiştir tüm bunların mantıklı bir açıklaması olduğuna inanmak isterim.
Hope the old hand hasn't lost it's cunning. I'm inclined to believe... that there's some rational explanation to all this.
O Rus'tur, Ruslar biraz karamsar oluyor.
He's Russian and the Russians are inclined to look on the dark side.
Ama zamanım varsa, Demek istediğim, söylemeliyim ki,
But if there was time, I mean, if I was inclined,
İyi bir güç, eğer istekliysen.
Power for good, if you are so inclined.
Nazi rejiminde en iyi diplomatik silahın kaba kuvvet olduğuna inancımız yüksektir.
At the Reich, we are rather inclined to believe... that the knuckle-duster is the best diplomatic weapon.
O olmayınca, gençliğini dışarılarda arama eğilimi gösterebilir.
Without her, he might be inclined to go in search of his youth.
Görüş doğru ama bir adam yaşamı için yargılandığı zaman mahkeme savunmaya tolerans göstermeye meyillidir.
The point is well-taken, but when a man is on trial for his life... the court is inclined to give wide latitude to the defense.
Sadece bazen aşırıya kaçma eğiliminde olduğumuzu demek istiyorum.
No, I only mean that sometimes we are inclined to overdo it a little.
Sana katïlïyorum.
I'm inclined to agree with you.
Bu gibi çocukluk trajedileri ruhun yaralanmasına neden olur ve zihinde bir iz bırakır.
These childhood tragedies are inclined to corrode the soul... to leave a canker in the mind.
Geçen gece çok üzgün görünüyordu.
Last night, he seemed inclined to melancholy.
Korkarım hemfikir olmaya meyilliyim.
I'm afraid I'm inclined to agree.
Ben sabırsız ve sinirli oldukça sen tam tersine sessizdin.
Where as I was inclined to be nervous and impatient you were quite the opposite.
Biraz garip gelebilir... ama hanımefendi biraz çabuk sinirlenmeye meyillidir.
It may seem a little unusual... but your mistress is inclined to be rather highly strung.
Zaten hep bir şeyleri kaybedersin.
You know, you are inclined to lose things.
Biliyorsun, değil mi Nancy? Arkadaşlar bazen...
Now, you know, Nancy, don't you... that gentleman friends are sometimes inclined...
- Sizin yerinizde olsam, dostumuz Peters'in dediğini yapar...
- Then, if i were in your place i should be inclined to take our friend peters at his word.
Ivır zıvır. Hayatın dertlerine basit yaklaşımımı hep küçümsedin. Ama bu konudaki ketumluğumuzun bir bedeli olmalı, değil mi?
You were always inclined to despise my simple approach to the problems of this life, but our silence on the matter would be worth something, would it not?
Korkarım, hobi sahibi her ihtiyar gibi sıkıcı olmak için çaba sarfediyorum.
I'm afraid, like most old men with a hobby... I'm inclined to be a bit of a bore.
Çavuşa katılmak istiyorum, Holmes.
I'm inclined to agree with the Sergeant, Holmes.
Ah görüyorsunuz ya insanlar beni inzivaya çekilmişim gibi kabul etmeye daha meyilli olacaktı.
Oh you see people would be more inclined to accept my hermit like existence.
Peki efendim. - Bazen zaman kavramımı yitiriyorum.
Sometimes I'm inclined to lose track of time.
Babamızın ikimizden de pek hoşnut olmadığını düşünüyorum.
I'm inclined to think that Father was disappointed in both of us.
Adamın hala şokta olduğu görüşünü savunmaya istekliyim.
Well, I'm inclined to take the view that the man was still suffering from shock.
Bay Walters, eğer hakim olsaydınız ve bu adam, genç bir kızın kendisine malesef aşık olduğunu farketseydi ve kızın onu unutması için, yardım etmeyi kabul etseydi hoşgörülüğe meğilli birisi olmaz mıydınız?
Mr. Walters, if you were a judge and this man realized this young girl was unfortunately in love with him and agreed to help her get over him... -... wouldn't you be inclined to be lenient? - l would.
İnsanın içinden cenazelerde gülmek, düğünlerde ise ağlamak gelir.
At funerals one's inclined to laugh and at weddings, weep.
Tanığı gördükten sonra onun görünüşü ve duruşunu inceledikten sonra patolojik önyargılı olanın bayan olduğu kanaatine varmak gerekir.
After seeing the witness, and observing his appearance and bearing I should be inclined to regard the young lady's conduct as pathological, not his.
Zamanla size inanmaya meylettim.
At times I've been inclined to believe you.
Bu seferkine inanmaya eğilimliyim.
Yet I'm inclined to believe this one.
Lütfen az önce söylediklerimi, kendinizi hazır hissetiğinizde hatrınıza gelecek sözler olarak ele alın.
Please regard what I have said merely as something to draw upon should you ever feel so inclined.
Aşikar olan şeyleri kabul etme eğilimindeyiz.
We're inclined to accept the obvious as being obvious.
Yarın serbest bırakılmanı isteyecektim. Senden merhamet istemiyorum. Adeletini, kanununu, hiçbir şeyini istemiyorum
I was inclined to let you off tomorrow I want no mercy from you I don't want your justice, your law, nothing!
Bundan şüphe etmek üzereyim.
I'm inclined to doubt it.
Bunu bir düzine kadar denedikten sonra, bir adamın kendi boğazını kesmesi için ne kadar heyecanlı olduğunu görünce öyle bir an gelir ki geriye yaslanıp.. kesin bir fikir ayrılığı ile olup biteni izlemeyi yeğlersin...
After you've interfered a dozen times or so... with a man's rather enthusiastic determination to cut his own throat... there comes a moment when you're inclined to stand back... and view the whole matter with a certain detachment.
Açık sözlü olmam gerekiyor.
I'm inclined to be too outspoken.
Serseriliğe meyilliymiş
He was inclined to roam
Üzerinde oynanmış bir yayın varlığı, düşüncelerimin şu yöne meyletmesine...
The very fact that there was a spring with play in it, would make me to be inclined to think -
- O yüzden saçma şeylere inanmam ya, John.
Therefore, less inclined to witchcraft, John.
Düşünüyorum da yaylım ateşi duyarsa, pazarlık yapmaya çok istekli olmayabilir.
Well, I was just thinking that if he had a volley at the psychological moment, he might not be so inclined to haggle.
- Ben halkla aynı fikirdeyim.
- I'm inclined to agree with them.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]