Indeed tradutor Inglês
13,373 parallel translation
Aslında evrenin yakın geleceği kap karanlıktır.
IF THE END STATE OF THE UNIVERSE IS, INDEED, DARK AND EMPTY,
Gerçekten.
Indeed.
Aynen. Erkek.
Indeed.
Murphy görevi bıraktı ve tuhaflaşmaya başladı.
Murphy is indeed off mission. And getting weird.
Kesinlikle.
Indeed.
Gerçekten o şövalye isen ya kaçak ya da hayaletsin.
If you are indeed that knight, you're either a deserter or a ghost.
Evet, öyle oldu.
Yea, indeed.
Bu adam gerçekten kocan mı?
Is this man indeed your husband?
Hikâyesi her ne kadar oldukça olağanüstü olsa da, tek bildiğimiz bu.
Although her story is indeed extraordinary, it is the only truth we have.
Acı gerçeği mi yansıtıyor yoksa iksir yapan bir kadının hayallerini mi anlamak için Robinus ve Rosula'yla karşı karşıya gelmeliyiz.
But we must meet Robinus and his Rosula to find out if it is indeed a harsh truth or the delusion of a potion maker.
Elbette Hazinedar.
Yes, indeed. Chamberlain.
- Öyle.
- Indeed.
- Öyle efendim.
Indeed, my lady.
İnanın ki, ben de riske ettiğim her şeyin yükünü kesinlikle hissediyorum Milus.
And trust that I, indeed, feel the weight of all that I put at risk, Milus.
Öyleyim.
Indeed.
- Gerçekten cüretkârsın.
You are indeed bold.
- Kesinlikle Piers.
Indeed, Piers.
Hamile olduğuma kâhininizin ikna olması için nasıl bir sonuç bekliyoruz?
For what outcome do you wait that convinces your prophet I am indeed with child?
Gerçekten akıllı olsaydın Sör Corbett baronun hayatta olurdu, köprüde taş bir heykel değil.
If you were indeed, most wise, Sir Corbett, your baron would be here in flesh, and not but a stone effigy at your bridge.
Kesinlikle Barones.
Indeed, Baroness.
Ama sevgili Baron, Longshanks Pryceshire'ı bölmeden ve sahilin yarısını en sevdiği derebeyine vermeden önce, sizin de böyle bir liman için benzer planlarınız vardı.
But I know, dear Baron, that before Longshanks divided Pryceshire and gave this coastal half to his favorite constable, that you, indeed, had similar plans for such a port.
- Gerçekten cüretkârsın Hazinedar.
You are indeed bold, Chamberlain.
Elbette. Sözünüzün eriymişsiniz.
Indeed, you are a man of your word.
-... ümit ediyorum Sayın Başdiyakoz. - O şeref bana ait Barones.
The honor would indeed be mine, Baroness.
Evet, edeceğim tabii.
Oh, um, yeah. Indeed I do.
Kesinlikle son derece cömert efendim.
Indeed. Most generous, my lord.
Evet, kesinlikle öyle Bernadette.
Yes, he is, indeed, Bernadette.
- Kesinlikle öyle.
Indeed.
Gerçekten de öyleyim.
I am indeed.
Tamam
Yes, indeed.
Evet kesinlikle.
Yes, indeed.
Evet, öyle.
Indeed.
Gerçekten öyle.
Indeed.
Cidden geç kaldım. Evet.
I am indeed late, yeah.
İnsanlar gerçekten konuşmaya mı başlayacak?
Indeed, people will start talking?
Evet, ne dünya gerçekten.
Yes, what a world indeed.
Gerçekten de mucize yaratan biri.
A miracle worker, indeed.
Görünen o ki, Başkan onu sevmiş ve gerçekten de yüzük takmış.
As it turns out, the president liked it, and he did, indeed, put a ring on it.
Öyle.
Indeed.
Prenslikten sonra " Yuvarlak Masa Şövalyesi unvanının biraz hafif kaçacağını biliyorum.
I know "Knight of the Round Table" is pale fire, indeed, next to the title of prince.
Gerçekten de önemli bir haber.
Serious news, indeed.
Gerçekten mi?
Is there, indeed?
- Senin neden aşağıya inmeni istemediğini anladık.
Now we know why she didn't want you down here. Indeed.
- Tabi.
Indeed.
Katılıyorum.
Indeed.
Eğer öyleyse işe yarayabilir.
If it can, it may be very handy indeed.
- Kesinlikle.
Indeed.
Elbette hazinedar.
Yes, indeed.
- Elbette.
Indeed.
- Evet, öyle.
Yes, indeed.
- Haklısınız.
Indeed.