Intention tradutor Inglês
3,717 parallel translation
- Bir niyetimiz yoktu bir duvar inşa ettin.
We have no intention... you've built a wall.
Yani, amacının terör kuşunu bayıltmak olduğunu söylüyorsun.
So you're saying your intention was to tranquilize the terror bird.
Yeni bir hayata başlamaya hiç niyetin yoktu.
You never had any intention of giving this a chance.
Aynı şekilde kalmaları için canlı olarak gömülmüşler...
They were buried alive with the intention of keeping them. That way...
Tetiği çekmememin asıl niyetim olduğundan emin değilim hâlâ.
I'm still not entirely sure that wasn't my intention. Pulling the trigger.
Niyetin onu öldürmekten yanaysa, yapması gerekenleri neden yaptığını anlıyorsun.
If your intention was to kill him, it's because you understand why he did the things he did.
Evet, tüm niyet ve sorumluluk ilk doğan çocuğa yüklenir.
Yes, all the intention and responsibility is heaved on firstborn children.
Jack'e söylemeye niyetiniz yok.
Your intention is not to tell Jack.
Amacım o değildi.
It was not my intention.
P böyle yapmamıştı, çünkü söylediği gibi adamı vurma niyeti yoktu.
And P hadn't done it because as she said, she had no intention of shooting the man.
Niyetim sizi gücendirmek değildi.
It was not my intention to offend you.
Ama madem yardım etmeyecektin, başta böyle söylememeliydin.
But you shouldn't have said you'll help me if you had no intention of doing so.
Her sabah ona söyleme niyetiyle uyanıyorum ve geceleri de ona söylememenin verdiği suçluluk duygusuyla uykuya dalıyorum.
I-I'd wake up every morning with the intention of telling him, and then I'd go to sleep every night feeling guilty that I didn't.
Serebellar titreme ile esansiyel titreme arasındaki fark nedir?
Need know... What difference between intention tremor and essential tremor?
Serebellar titreme istemli hareketler esnasındaki diskinetik hareketlerdir.
Um... Intention tremor is dyskinetic movement during voluntary movement.
Aşağıladıysam bil ki niyetim kesinlikle bu değildi.
If I insulted you, that certainly wasn't my intention.
Biliyorsunuz, bu kurulda olmayı kendim istemedim ama şimdi bu iş için buradaysam amacım neyin yanlış gittiğini bulmak olacaktır.
You know, I didn't even want to be on this commission but now that I'm on it, I've got every intention of finding out what went wrong.
Ülkem için hayatımı riske atmak gibi bir niyetim yok.
I have no intention of risking my life for the country.
Sizi tamamen ifşa etmek gibi bir niyetim yok.
I have no intention at all to expose you.
Tek amacım saati sıfırlamaktı.
My only intention was to reset the clock.
Niyetim bu değildi.
That was not my intention. Hickman was trapped...
Alex Russo'nun büyüyü geri almak gibi bir girişimi olmadı.
Alex Russo had no intention to undo her spell.
Anastasia'yı görmeme gibi bir niyetim yoktu.
I had no intention of not seeing Anastasia.
Çok pardon, siz beni duvara dayayınca niyetinizi yanlış anladım.
Sorry, I misunderstood your intention when you pushed me to the wall.
Bunun olmasına izin vermeye niyetin yok sanırım.
I imagine you have no intention of allowing that to happen.
Uygun zamanda bunu yapmak için niyetimiz vardı.
But it was our intention, at the proper moment.
Ölmek gibi bir niyetim yok, tamam mı?
I have no intention of dying, okay?
Şu gayet açık ki bize cevap falan vermeye niyeti yok.
It's pretty clear she has no intention Of giving them to us.
Yarın cuma ve geç saatlere kadar kalmaya niyetim yok.
Don't need to. Tomorrow is Friday, and I have no intention of being here late.
Özür dilerim, niyetim sizi korkutmak değildi.
I am sorry, it wasn't my intention to scare you.
Ayrıca evlilik içinde bir arzunuz olmaması gerektiğinide söylemiştir.
And did he also convey my desire... my intention that there be no issue from our marriage?
Programı kaldırmak gibi bir niyetim yok.
I have no intention of cutting it.
Niyetleri beni öldürmek ve oğlumu kaçırmaktı.
Their intention was to kill me and kidnap my son.
Leon'un koltuğunda gözüm yok.
I have no intention of taking Leon's job.
Niyetimizden süphelenmeleri için sebep vermeyecegiz.
I would give no errant cause to doubt intention.
Laeta ve diğerlerinin gerçek niyetimi anlamaları ihtimalini göze alamazdım.
I could not risk Laeta and the others discovering true intention.
Başından beri niyeti bizi tepede kıstırmaktı.
It was always his intention, to trap us upon this ridge.
Bir anda karşı tarafa geçip, niyetinin olabildiğince Amerikalı'yı öldürmek olduğunu gösterip, sonra da ülkenin düşmanı değilmiş gibi davranılmayı bekleyemezsin.
You can't switch teams, declare your intention to kill as many Americans as possible and not expect to be treated as an enemy of the state.
Bunu duyurmaya niyetliydim.
I had every intention of returning that.
Geçmişi kurcalamak gibi bir niyetim yok. Ayrıca onun gibi biri tarafından tehdit edilmeyi kabul etmiyorum.
I have no intention of raking up the past... and I refuse to be intimidated by someone like him.
Sizden sadece şunu istiyorum eyleminizi gerçekleştirmeden evvel sadece bana bir telefon açın.
I just want to make this request : before you carry out your intention... Call me on the telephone.
Peki, eğer benim yüzündense, özür dilerim niyetim o değildi.
Well, if that has anything to do with me, I apologize. That was not my intention.
Benim amacım birisini kovmak değil.
It's not my intention to have anyone sacked.
M'yi yakalama gibi bi niyetim yok.
I have no intention of capturing M.
Niyetim işkence yapmak ve onu öldürmek.
I have every intention of torturing... and murdering him.
Eğer niyetin Grayson Global'ın imajını iyileştirmekse bu satın almayı yapmamanı öneriyorum.
Now if your intention is to rehabilitate Grayson Global's image, I would encourage you to not go through with this acquisition.
Sana olan hislerimin ifşa olması gibi bir niyetim hiç olmadı.
It was never my intention for you to know how I feel about you.
Amacım bu değildi, tamam mı?
That wasn't my intention, okay?
-... bize haber verin.
- While I'd like to publicly state that it is my intention to pick up everyone's contract... [applause] Let us know.
- Gitmeye hiç niyetim yok.
I have no intention of leaving.
İnan bana, niyetim kesinlikle bu değil.
Believe me, that's not my intention at all.