Iyi adamdır tradutor Inglês
779 parallel translation
Evet, iyi adamdır.
Yes, he's a nice fellow.
Çok iyi adamdır.
A very fine man.
Harper iyi adamdır ama istihbarat subaylığı insanın inancını yok eder.
Harper's decent but being an intelligence officer destroys all faith.
Leiser iyi adamdır.
Leiser's a good man.
Eğer üç kişi bir olup bir adamı dövüyorsa, O adam iyi adamdır.
- We are! If it takes three men to whip one, the one man's the best.
İyi adam, iyi adamdır. - Önyargıya inanmam.
- I don't believe in prejudice.
Yodobashi'deki Baş dedektif Sato iyi adamdır.
Sato's with the precinct. Great cop. Used to be with Homicide.
Tommy iyi adamdır.
Nice fella, Tommy.
Poldi iyi adamdır.
But Poldi's a nice guy. He wouldn't do nothing.
Ama iyi adamdır.
He's a good man, though.
Piskopos da iyi adamdır, belki sorun çıkarmaz.
The bishop's a good egg, maybe it'll be all right.
Çok iyi adamdır.
Huh, he's so solid, isn't he?
Yine de iyi adamdır. Akrabanız mı?
Relation of yours?
İyi bir adamdır.
He's a good guy.
İyi adamdır.
Nice guy.
Aslında iyi bir adamdır.
He's a nice fellow too.
Conenwood'u tanırım, iyi adamdır.
I knew Conenwood, admirable man.
Oldukça iyi bir adamdır. Bir patrona göre tabii.
Well, he's a pretty nice fella for a boss.
İnandığım pek fazla bir şey kalmadı ama arkadaşlığa inanmayı deneyeceğim. İyi adamdır.
Hés a nice guy.
Evet. Çok iyi bir adamdır da.
Yeah, and a great guy he is too.
- İyi bir adamdır.
- He's a nice guy.
Çok iyi bir adamdır gerçi.
He's a very nice chap, though.
İyi adamdır!
Jolly good fellow!
İyi adamdır.
He's a good man. By the way...
Edwardes'ı çok az tanırdım, pek de sevmezdim ama bir bakımdan iyi bir adamdı sanırım.
I knew Edwardes only slightly. I never really liked him. But he was a good man, in a way, I suppose.
İyi adamdır.
Swell guy.
İyi bir adamdır.
He's a very good man.
İyi adamdır. Bazılarının yaptığı gibi ücreti şişirip, ziyaretleri aksatmaz.
Not given to overcharging and stringing visits out the way some do.
Benden çok daha iyi bir adamdır.
- Oh no. He's a much better man than I.
Elbette. İyi adamdır.
Fine fellow.
Antonio saf basit ve iyi bir adamdır.
Antonio is so innocent, a good and simple man.
Eminim iyi bir adamdır.
I'm sure he's a nice fellow.
İyi bir adamdır.
He's a good man.
George pek planlara uymaz ama eğer o kaleyi gözüne kestirirse - George çatışma için de iyi bir adamdır, orada çürümeye terk edilmeyecek kadar iyi.
George here ain't the one to lay plans, but if you aims to take this stockade, well, George is a good man in a fight.
İyi adamdır, hep şaka yapar.
Nice guy, always joking
Çok iyi bir adamdır.
Real good man.
- O aptal falan değil, iyi bir adamdır.
- He's no fool, he's a very nice man.
- İyi bir adamdır fakat son iki filmimizden nefret etti
He's a nice guy, but he hated our last two pictures. - Bye.
"iyi giyinmiş adam, düşünülmüş adamdır."
A man well-dressed is a man well-thought-of.
İyi adamdır.
Well, he's a good man.
# O çok iyi bir adamdır
For he's a jolly good fellow For he's a jolly good fellow
# O çok iyi bir adamdır
For he's a jolly good fellow
O çok iyi bir adamdır O çok iyi bir adamdır
For he's a jolly good fellow, for he's a jolly good fellow
O çok iyi bir adamdır
For he's a jolly good fellow
- Oh, çok iyi bir adamdır.
- Oh, this guy's a nice guy, this guy.
Hayır, ama iyi bir adamdır.
No, but he is very pleasant.
Çünkü o çok iyi bir adamdır Çünkü o çok iyi bir adamdır
For he's a jolly good fellow For he's a jolly good fellow
Çünkü o çok iyi bir adamdır
For he's a jolly good fellow
- Oh, Kimbrough iyi bir adamdır.
- Oh, mighty fine fellow, Mr. Kimbrough.
- Evet. - İyi adamdır.
He's a nice fellow.
İyi bir adamdır.
He's a nice fella.