Içindeki tradutor Inglês
10,862 parallel translation
- Yani telefonun içindeki küçük robot aramalara cevap veriyor demek istiyorsun. Dostum.
- You mean there's like a little robot inside that picks up the phone and goes... [mimics robot bleeps] Aw, man.
Dünkü sıkı mücadelede FV Utrecht'i 1-0 yenmiş olmak, dört yıl içindeki ilk birinciliğin mümkün olduğu anlamına geliyor.
The hard-fought 1-0 victory over FC Utrecht yesterday means the first title in four years is within reach.
Ona inandığımızı biliyordu ve benim içindeki usta futbolcuyu gördüğümü biliyordu. Bunu anlamıştı.
He felt we had faith in him and that I... that I recognized a top player in him.
Yani, kaset aslında bizim ve içindeki herhangi bir müzik de.
So, we actually own that tape and whatever music might be on it.
Copper Canyon'a dönmemizi, içindeki enerji ortaya çıkarsa diye, Miles önerdi.
Aw! So, it was Miles who suggested we come back to Copper Canyon in case the energy manifested in you.
Al onu ve içindeki kriptolu telefonu çıkar.
Go ahead and grab that encrypted phone in there.
Şey, seni kırmak istemem ama bunun içindeki...
I hate to break it to you, but this is not a...
-... bunun içindeki kalp değil.
- This is not a heart.
Ormanın içindeki mekanıma gelin.
Come to my palace in the woods.
Ruhuna odaklan ve içindeki özgün gerçeğe bağlan? Hayır.
Look inward and connect with our authentic truth?
Onun içindeki acıyı ve sadakatini kimse bilemezdi.
No one understands the pain he was in and how loyal he was.
Bayan Kennedy de bize Beyaz Saray'ın içindeki yaptığı değişiklikleri gösteriyordu.
Mrs. Kennedy has been showing us about the white house and all the changes that she's made therein.
çöpün içindeki pislikleri yemekten ve kamyonculardan duş kuponu istemekten bıktım.
I'm sick of eating shit out of dumpsters and asking truckers for shower tickets, all right? I can't do it anymore.
Yani, dürüst olmak gerekirse, millet bu paketin içindeki kim Carl'ın içine girmesine izin verir ki?
I mean, honestly, guys... who in this package would ever let Carl get up in them?
O şişenin içindeki piç neler olup bittiğini biliyor gibi.
That bastard bottle of booze seems to know what's going on.
" deniz kabuğunun içindeki pembemsi keşif gibi
" as the incarnadine discovery inside a conch shell...
Ya yüreğinin derinliklerine gider, içindeki karanlık tarafı bulur işini yaparsın, ya da kapı hemen şurada.
So you either reach deep inside and find that small dark part of yourself that's predatory... Or there's the door.
Bu küçük lanet tasarımcı çantası, Dediğim gibi, içindeki her şey benim, tamam mı?
This little fucking designer purse, like I said, and everything in it is mine, all right?
32 kilometre içindeki herkes ama herkes merkezle konuşmamızı duyacak.
Everyone within 20 miles will hear our conversation with base.
Binanın etrafına varilleri açıp içindeki demir parçalarını dökmüş.
Their father rolled open barrels of the iron shavings around the building.
Tecrübelerime göre, bu hayat tarzı içindeki adamlar aradığım adamlar değiller.
It's just that in my experience, guys into that lifestyle... they're not the guys I'm looking for.
Efendim, Güney Florida'daki bankaları birbirine bağlama yetkiniz, teröristlerin kara para aklamasını sağlıyor yönündeki spekülasyonlar kurum içindeki bir muhbirin eseri mi? UGT'nin mi?
Sir, there's been speculation that your ability to link banks in South Florida to money laundering efforts of terrorists are actually the result of a whistleblower or the NSA.
- Bunun içindeki benim arkadaşım.
Inside is my friend.
Chi'ni iyi amaçlar uğruna kullanacağım. Yeşim taşı sarayını ve içindeki herkesi yok etmek için.
I'll put your chi to good use... destroying the Jade Palace and everyone in it.
Bununla birlikte içindeki şeyi yok etmen gerekiyor.
You just need to destroy the thing inside him.
Biz, gerçek aşk kitabının içindeki masalların insanları değiliz.
We're not fairy tale people in a true love book.
Aynanın içindeki şeytanî güç giderek arttı.
There is an evil within the mirror that has only grown in power.
Mangalın içine koyuyorsun... o da içindeki pislikleri topluyor... kömür parçaları olsun, yapışık şeyler olsun.
You just put it in your grill, you shut the lid, and it just kind of ruminates in there and gets all the little coal pieces, the little icky pieces up.
Kaptan, kraterin içindeki kimseyi ışınlamak için tespit edemeyiz.
Captain, we can not locate anyone inside the crater... In order to beam them out.
Bu yüzden büyüdüğümde ormanı ve içindeki her şeyi koruyabileceğim bir işi edindim.
So, when I grew up, I made it my job to protect the woods, and everything in them.
İşte, içkiyi güzel yapan şey içindeki karışım.
See, the perfect rim ingredients keep the drink on its toes.
" Yaşayan bir organizmanın güzelliği, içindeki atomlardan kaynaklanmıyor,
" The beauty of a living thing isn't about the atoms that go into it,
Dünyayı ve içindeki her şeyi Görkemli Tanrı'nın yarattığını kabul etmeyen herkes kiliseden atılmalı aforoz edilmelidir.
Anyone who does not confess that the world and all things in it... are created for the glory of God : let him be anathema, cast out from the Church.
Dünyayı ve içindeki her şeyi Görkemli Tanrı'nın yarattığını kabul etmeyen herkes kiliseden atılmalı aforoz edilmelidir.
Anyone who does not confess that the world and all things in it are created for the glory of God, let him be anathema, cast out from the Church.
"Nasyonal Sosyalistler'e karşı her düşünce suçlu savaş makinesinin içindeki bir kum tanesi gibidir."
"Each thought against the national socialists is like sand in the criminal war machine."
Sakin ol... derin nefes al derin nefes al ve içindeki sıkıntıyı bul.
Calm down... breathe deeply... breathe deeply and search within you.
Gözlemlerimiz, Kuzeybatı Geçidi boyunca buz kalınlığının.. zaman içindeki durumunu test etti.
Our observations capture a snapshot in time of the thickness of the ice along the Northwest Passage.
İnsanların içindeki iyiliğe güveniyor.
And he thinks the best of people.
Adım bir, basınç inşa edin volkanın içindeki ağızları kapatarak.
Step one, build pressure inside the volcano by sealing the vents.
İçindeki bütün enerjiyi alacağım.
I am going to drain you of every ounce of energy that you have.
Gömleğinin içindeki.
- In your shirt there.
İçindeki karanlık
The darkness inside you
İçindeki empati kurabilen bilim insanı ölüyor.
That is the empathetic scientist in you dying.
- İçindeki para değil ama.
- But the money's gone.
İçindeki zayıflığı söküp aldığımı sanmıştım.
I thought I had driven the weakness out of you.
İçindeki aktif maddeyi 20 yıl önce çıkardılar!
They removed the active ingredient, tetrahydrozoline, like 20 years ago!
İçindeki garip yaratığı, kucakla dostum.
You gotta fucking embrace your inner fucking strange, man.
İçindeki sesini dinle.
Listen to your own voice.
İçindeki o hüznü silkip atmak istiyordum sadece.
I just wanted to shake the sadness out of her!
İçindeki yaşamı bitiriyor.
It just crushes the life outta you.
Bir hayvan hepimizin içindeki yoktur.
There is an animal within us all.