English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ J ] / Juicy

Juicy tradutor Inglês

1,278 parallel translation
İlginç bir yazı olsun.
And make it juicy.
Bedeli ise sadece ağız sulandıran bir tavuk.
All it's gonna cost you is one juicy chicken.
Getirmiş ona sulu bir kavun
- Brought him a juicy melon -
İnsanın ağzını sulandırıyor.
Very juicy.
Kendine güzel, sulu bir tane kap, Tibor. Onu kazandın!
Grab yourself a nice juicy one.
Ama burada gelip onu almamızı bekleyen lezzetli bir şehir var.
But we've got ourselves a juicy little burg here, just ripe for the pickin'.
Vay, görünüşe göre ikiniz sulu bir tanesini yakalamışsınız.
Wow, looks like you two got a juicy one.
Tam 50 dakika. Gerçekten ilgi çekici konuları su yüzüne çıkarınca ne oluyor?
What happens if we dig up some real juicy stuff?
Krizi atlatmam için sulu bir detay anlat. Böylece senin maceralarına bağlı olarak yaşamıma devam edebilirim.
A juicy little morsel to tide me over so I can keep living vicariously through you.
İlk olarak aşk hayatımdan bahsederken "sulu ve" detay " kelimelerini kullanmamaya çalış.
First of all, when discussing my love life don't use the word "juicy" or "morsel."
- Kendime terfi kokusu alıyorum.
- I smell a juicy promotion for me.
- Ve benim için de tekrar görev alımı.
- And a juicy rehiring for me.
- Bu filmin kâri senin olacak tabi tüm finansal yatirimi karsilarsan.
- This film has a juicy part for you if you completely finance it with your money.
- Hayatım, sıvılarım şimdi de hazır.
Darling, I'm juicy now.
Yağlı yağlı sosislerden!
Fat, juicy hot dogs!
Bakalım, ateşliler, ıslak vücutlar ve memeler.
Let's see, hotties, juicy, whoppers.
- Alır mısın?
- Juicy Fruit?
Çok sulu.
It's juicy.
Adalet, yerini buldu!
Sweet, juicy justice!
Goriller meyve yemekten hoşlanır ve buralarda aşırı bollukta meyve kabuğu ve yaprak mevcuttur.
Gorillas love to eat fruit when it's available... but out here there are always vast quantities of juicy stems and leaves.
bu çeşit açgözlülükler beni... senin zaten zom olduğunu düşündürüyor, sulu çocuk.
That kind of greed makes me think... that you're already stoned, Juicy boy.
Bak, cıvık, benimle oynama.
Look, Juicy, don't even play.
Öyle tatlı ki suyu...
So juicy sweet
Sizi buraya getiren gizemlere karşı bitmeyen iştahınız.
What brought you here was your insatiable appetite for a juicy mystery.
Genelde kayış gibidir ama çok da suludur.
Occasionally tough, but extremely juicy.
Ayrıntılar için falan
It must be Jack who wants to know the juicy details.
Büyük, leziz penisli mi?
Big juicy cock?
Juicy, yeşil mi giyiyorsun?
Juicy, is you wearing green?
Bizim kıyafetlerimizle sivrisinek ısırıkları bile sulu mango gibi görünür!
In one of our designs, even these mosquito bites will look like juicy mangoes!
Kavunlar Büyük sulu kavunlar
Melons! Big juicy melons!
Gidip sana o büyük, sulu somonu getireyim.
I'll go get that big juicy salmon for you.
Başka büyük, şişman ilginç götlerden konuşamaz mıyız, lütfen?
Can we talk about something other than big, fat, Juicy asses, please?
Büyük, kırmızı, yağlı?
Big, red, juicy?
Güzel elli kadınlar uzun parmaklar ve bakımlı tırnaklar. Bunlar çok sakin olurlar ve diğerlerinden daha kolay. Kolay orgazm olurlar.
delicate hands, long fingers, well-kept nails, they're a little clam with a inside like a cone... and with every orgasm, they tighten at the base of the dick... like they would strangle it... now, pudgy hands, round fingers... and nails that are bitten, they bulkier, with thick juicy lips
Çok sulu.
Very juicy.
Sulu Şili domatesleri.
Juicy tomatoes from Chile.
" Ne zaman bir şeftali şişer, bu tatlı ve suludur
" When a peach swells, it's sweet and juicy.
- Kıçımı Juicy!
- Juicy my ass!
- Sulu, kalbi atan bir şeker.
- Juicy, pulsating candy.
- Ve bu enfes.
Oh, that's juicy. Yes, it is.
Sulu sulu.
Juicy.
- Ama gitmeden bana minik Jamie'lerinin ıslak, hoş bir pozunu gösterme fırsatı buldu!
Not before she gave me a nice, juicy shot of little Jamie, crowning away.
... ya da "sulu ikizlerde" bile...
or "juicy doubles" are..
- Sonunda, ilginç şeylere geldik.
- Finally, the juicy stuff.
Sadece büyük ve heyecanlı bir şey arıyorsun.
You're just looking for something big and juicy.
Bu önlemlerle, adam evinde işe yarar hiçbirşey söylemez.
With those countermeasures, he'd never say anything juicy in the house.
Kötü ve beklenmedik kapak olmuş.
Well, that's a plump, juicy all-beef burn.
Bana İsmail diyebilirsin ama... Dylan'ın bombasının oluşturduğu radyasyon izleri kolay bir hedef- - Dylan ölmedi Rommie.
Call me Ishmael but the rad patterns from Dylan's bomb created a juicy target and... he didn't die Rommie.
Bu dönüş başlı başına tahrik edicidir.
A rotation itself is juicy itself.
Öyle hoş suları
So juicy sweet.
Ve Juicy Couture gömleğimde çamur var.
And I've got mud on my Juicy Couture shirt ( Juicy Couture : ¹ Ì ± ¹ ÀÇ ÀÇ · ù ºê · £ µå )

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]