Kaley tradutor Inglês
54 parallel translation
Gerçekten çok basitsin Kaley, yoksa K-ötü mü demeliyim?
I saw your website. Pretty mean, Kaley. Or should I say, "Kay-Lame"?
Miranda Kaley.
Miranda Kaley.
Çiftlikten beri arkanızı kolluyorum. Kaley?
I've been covering you since the farm.
Bana seninle ilgili bir bilgi gelmedi.
Kaley? I wasn't briefed about you.
Elbette, Bayan Kaley ile olan ilişkimizi ne kabul edebiliriz ne de inkar edebiliriz.
Of course, we can neither confirm nor deny our relationship with Ms. Kaley.
Efendim, Bayan Kaley ve muhasebecisi geldiler.
Sir, Miss Kaley and her accountant for you.
47 Kaley Sokağı'nda yaşıyordu. - Kız kardeşin seni tanımak istiyordu.
She lived at 47 Kaley Street, your sister.
İyi misin, Kaley? Evet.
You okay, Kaley?
Kaley Spence'e.
- Kaley Spence.
Kaley Spence size 15 milyonluk dava açtı.
Kaley Spence is suing you for $ 15 million.
- Kaley, merhaba.
- So, Kaley, hi.
Bu bir Aedes aegypti, Kaley.
This is an Aedes aegypti, Kaley.
Kaley, bu terkedilmiş bahçelerden birinin bahçesine tırmandın mı?
Kaley, did you climb the fence into one of these abandoned yards?
Tekrar sorduğum için özür dilerim Kaley ama burada doğruyu söylemek zorundasın.
Sorry to ask you again, Kaley, but you must tell the truth here.
Kaley havuza ulaşmak için çitten tırmanmış.
Kaley climbed a fence to reach the pool.
Kaley Spence o zaman 12 yaşındaydı.
WILL : Kaley Spence was 12 years old at the time.
Öyle mi Kaley?
Is that it, Kaley?
Hayır.
KALEY : No.
Teşekkür ederim, Kaley.
Thank you, Kaley.
Aslında ben Lifetime filminde dramatik bir rol almıştım Kaley adındaki bulimic bir genç kızın babasını oynamıştım.
Actually I did do a small dramatic role in a Lifetime movie where I played the father of a bulemic teenager named Kaley.
Kaley, dinle beni.
Kaley, listen to me.
Soyunma odasında bayan Kaley'e kaydığınızı gördüm.
That time you did Ms. Kaley in the locker room? I kind of saw you.
Bayan Kaley?
Ms. Kaley?
Kaley Cuoco'yu çok seviyorum.
I just love Kaley Cuoco so much.
Hey, Kaley.
Hey, Kaley.
Kaley... Sensiz ne yapacağız biz?
Kaley... what we gonna do without you?
Hadi, Kaley.
C'mon, Kaley.
- Kaley... bunun dışında kalmak.
- Kaley... stay out of it.
Kaley!
Kaley!
Kaley yaralandı.
Kaley's hurt.
Michelle Kaley tuvalet ihtiyacı... diyor.
Michelle says... Kaley needs the restroom.
- Ben Kaley ile geri kalmak ve olacak...
- I'll stay back, with Kaley, and...
- Kaley!
- Kaley!
Sırtına Kaley taşıyın.
Carry Kaley on your back.
- Genellikle ama bu sefer Kaley'di.
Usually, but this time it was kaley.
Yeni müşteriler için geçici ses kaydı yapıyorduk ama Kaley'in güney aksanı o kadar iyiydi ki Beignet'tekiler bitirmesini istediler.
We mock ads up to pitch new customers, but kaley's southern accent Was so good, the beignet people just kept her in the finished product.
- Yoksa Kaley'in...
- You don't think kaley...
- Kaley şimdi nerede?
- Do you know where kaley is now?
Kaley Taylor, Sasha Arconi'nin öldürmekten dolayı tutuklusunuz.
Kaley taylor, you're under arrest for the murder of sasha arconi.
Kaley'in canlı yayındaki tehdidi mükemmel fırsat sağladı.
Kaley's on-air death threat gave her the perfect opportunity.
Kaley Cuoco seslendirdi.
Kaley Cuoco, to do the voice.
Ama bu sadece kağıt, Kaley.
But it's just paper, Kaley.
Kaley ile çoktan konuştum.
I've already spoken to Kaley.
Halen Kaley'in bana 20,000 sterlin kadar ufak bir zararı var.
There's still the little matter of the 20, 000 quid Kaley cost me.
Kaley'in, bana halen 20,000 Sterlin kadar küçük bir borcu var.
There's still the little matter of the 20,000 quid Kaley cost me.
Kaley, Joey burada. Eğlenmenize bakın.
Kaley, Joey's here.
Teşekkürler Kaley.
Well, thanks, Kaley.
Kaley, ben Joey.
Kaley, hey, it's Joey.
- Peki. Kaley.
Hey, kaley.